Başkanlık sistemini oylayacak olursak benim oyum 'Evet...'

Haberin Devamı

Daha son referandumun yorgunluğunu üzemizden atamadık... Ama önümüze hemen yeni bir “referandum” konusu konuldu: Başkanlık sistemi...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan referandumdan bir gün önce katıldığı bir programda, “Türkiye başkanlık sistemine geçebilir. Ama ‘olmazsa olmazımız’ değil” deyince, herkes bu konuyu tartışmaya başladı.

Peki; nedir bu başkanlık sistemi ve hangi ülkelerde uygulanıyor?

Hemen belirteyim ki üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği, sakıncalı bulduğu bu sisteme sıcak bakmıyor!

***


Başkanlık sisteminde; yürütme erki, yasama organından bağımsız bir şekilde yönetimde bulunuyor...

Yasama organı en az iki meclisten oluşuyor...

Meclisler, hiçbir koşulda yürütmeyi yani hükümetleri feshedemiyor!

Ülke; genel olarak “eyalet”lere ayrılıyor... Ve her eyaletin başındaki vali, tıpkı başkan gibi seçimle geliyor. Kendi eyaletinde de “başkan” yetkisine sahip oluyor.

Her eyaletin de ayrı bir “senato”su bulunuyor... Zaten bu sistemin en çok eleştirilen ve Türkiye gibi farklı etnik kökenlerden insanların yaşadığı ülkelerde uygulanma şansı bulamamasına neden olan yönü de bu... Çünkü bu “kâğıt” üzerindeki bölünme, özellikle etnik farklılığın öne çıktığı ülkelerde, siyasi parçalanmalara da neden olabiliyor...

Bu sistemde başkan yasa öneremiyor ama yasama organının (parlamento) yaptığı yasaları veto edebiliyor.

Başkan belli bir dönem için seçiliyor ve hakkında gensoru önergesi verilemiyor, güvensizlik oyu ile düşürülemiyor...

Kararlar, Bakanlar Kurulu tarafından değil, başkan tarafından alınıyor.

Bakanların yetkisi, başkanın ve meclislerin aldıkları kararları hayata geçirmekle sınırlı tutuluyor.

Başkanın bakanlar kurulu için önerdiği adaylar, yasama organı tarafından onaylanıyor.

Başkan; kabine üyelerini, ordu veya yürütme erkinin herhangi bir çalışanını yani her devlet memurunu doğrudan yönetme hakkına sahip bulunuyor.

Bu sistem devlet mekanizmasının karar alma sürecini hızlandırıyor ama...

Otoriter rejime kayma olasılığı yüksek olduğu için sakıncalı bulunuyor...

***


Bu kadar söz yeter... En iyisi şu anda ABD dışında “başkanlık sistemi”yle yönetilen diğer ülkeleri alt alta yazalım, kararı kendinizi verin:

Afganistan, Arjantin, Belarus, Bolivya, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Endonezya, Ermenistan, Ekvator, El Salvador, Filipinler, Guatemala, Güney Kore, Haiti, Honduras, İran, Kazakistan, Kenya, Kolombiya, Kosta Rika, Liberya, Meksika, Nikaragua, Nijerya, Panama, Paraguay, Peru, Seyşeller, Sierra Leone, Sri Lanka, Sudan, Surinam, Şili, Tanzanya, Uganda, Uruguay, Venezüela, Zambiya...

***


Gördüğünüz gibi bu ülkelerin birkaçı dışında tamamı aslında “diktatörlük”le yönetiliyor...

Haaa; buna karşın bize de bir gün “Başkanlık sistemine geçelim mi” diye sorulacak olursa, bu konuda bir referanduma gidilerse... Oyum bu kez, kayıtsız şartsız “Evet...”

Nasıl olsa her zaman benim dediğimin tam tersi oluyor!

*****


GÜNÜN SORUSU

CHP ile MHP, referandumda çıkan yüzde 42 için kavgaya tutuşmuş... İkisi de, “O oranı biz elde ettik” diyormuş... Sorum kavgayı yapanlara:

Başka işiniz mi kalmadı?

*****


Basketçiye yapılan kıyak, güreşçiye neden yapılmıyor?

Dünya şampiyonasında ikinci olan basketbolcularımızı yürekten kutluyorum... Başarılarıyla bizi onurlandırdılar, sevindirdiler...

Ama...

Kendilerine verilen inanılmaz primleri anlayamıyorum!
Yanlış bilgi vermemek için dün tek tek araştırdım:
Şampiyonada birinci olan ABD takımına, üçüncü Sırbistan‘a ve dördüncü Litvanya‘ya kendi ülkeleri bir kuruş bile prim vermemiş... O “harika adamlar” sadece birer plaketle yetinmiş...

Bizim oyuncularımıza ise devlet hem 500’er altın, hem de adam başı 1,5 milyon lira prim verdi!

Oysa; “başarılı sporcuların ödüllendirilmesi”ni öngören yönetmelik açık:

Dünya ikincilerine verilecek prim 400 altınla sınırlı!
“Biz diğer ülkelerden daha mı zenginiz ki, yoksul halkın vergisinden oluşan bunca parayı bir çırpıda dağıtıyoruz” edebiyatı yapmayacağım...

Ama; yönetmelik açıkken, bu astronomik primle kime, ne şovu yapıyoruz?

***


Tekrar ediyorum:

Basketbolcularımızı yürekten kutluyorum.

Ama aşka gelip, o primleri bol keseden dağıtanlara sormadan da duramıyorum:

Yönetmelikle belirlenen miktarı aşan o primi nasıl belirlediniz? Neden bir buçuk milyon da beş milyon değil?

“Gönlümüzden o kadar koptu” diyorsanız, devletin kasası sizin gönlünüze göre mi yönetiliyor?

Aynı günlerde grekoremen güreşçimiz Selçuk Çebi de tarihimizde bir ilke imza attı ve üst üste ikinci kez dünya şampiyonu oldu...

İyi de bu sporcumuza neden sadece “yönetmelikte yazan bin cumhuriyet altını”nı veriyorsunuz da; bu primi basketçilere yaptığınız gibi beş kat artırmıyorsunuz?

Basketçilere yaptığınız bu ayrıcalığın nedeni nedir?

Yoksa basketçilerimizin ikinciliği, güreşçimizin şampiyonluğundan daha mı değerli?

DİĞER YENİ YAZILAR