Fotoğrafı çekilen konuştu, sıra çekenlere geldi!

Haberin Devamı

Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun, hakkında çıkan haberlerle ilgili dün uzun bir basın toplantısı yaptı.

İddiaları tek tek yanıtladı.

Kendisiyle ilgili en önemli iddia, kuşkusuz, Ergenekon’la ilişkilendirilmesiydi...

Ertosun, bugünün Ergenekon sanığı Engin Aydın’la yemek yemiş, bu da görüntülenmişti...

Bir gazete bu fotoğrafı çarşaf çarşaf yayınlayarak, Ertosun’u, Ergenekoncularla yakın ilişkide olmakla ve sırf bu nedenle bu davanın hâkim ve savcılarını görevden aldırmaya çalışmakla suçlamıştı...

Oysa bugünün Ergenekon sanığı Engin Aydın, birkaç yıl öncesine kadar Adalet Bakanlığı’nın üst düzey bir bürokratıydı... Aynı günlerde Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olan Ertosun’la yakınlığı bundandı...

“Sık sık bir araya geliriz... Kendisiyle ailevi ilişkilerimiz de vardır... Buluştuğumuz yer de gizli bir mekân değildir. Kızılay’ın ortasındadır. Yanımızdaki kişiler de tanınan kişilerdir. Biri de Yargıtay hâkimidir” diyerek yanıtladı bu iddiayı Ertosun...

***


İnanırsınız, inanmazsınız... Ama “suçlanan”ın savunması böyle!

Bu sözler beni ikna etti.

İnsan, arkadaşlığını sürdürmek için en yakınlarından “temiz kâğıdı” istemez...

İsterse, “insan” olmaz!

Sadece, onun ne olduğunu bilir ve ilişkisini belli bir düzeyde tutar.

***


Dedim ya; “suçlanan” çıktı konuştu... Konuşma sırası, “suçlayan” lara geldi:

O fotoğrafı kim, hangi amaçla çekti?

Eğer “yasal” bir izleme faaliyeti kapsamında, “resmi görevliler” tarafından çekildiyse, mâlum gazeteye kim ya da kimler tarafından, neden sızdırıldı?

Yok; bu fotoğraf yasal bir izleme kapsamında çekilmediyse, o zaman neden çekildi?

Talimatı kim verdi, deklanşöre kim bastı?

Ve hangi kafa, onu “en iyi çarpıtacak” organı buldu, teslim etti?

***


Madem ki gerçek demokrasiye ulaşmak, gerçek özgürlüklere sahip olmak, gerçek bir hukuk devletinde yaşamak istiyoruz; o zaman bu sorular yanıtsız kalmamalı...

“Suçlanan” kadar, “suç imal edenler” de konuşmalı!

Çıkıp tezlerini, amaçlarını açık açık söylemeli...

Korkak kediler gibi ip yumaklarının arkasına saklanmamalı...

Haydi aslanlar, haydi kaplanlar, haydi demokrasi ve özgürlük mücahitleri; sıra sizde...

Yanıtlayın yukarıdaki soruları, anıtınızı dikelim!


***



250.000

Askere gitmemek için çürük raporu aldığı ortaya çıkan ve 4 ay tutuklu kaldıktan sonra askere alınan eski DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş vatani görevini tamamlayarak tezkeresini aldı.

Yaptığı ilk açıklamada da yine çok tartışılacak bir iddiada bulundu:

Türkiye’deki asker kaçaklarının sayısının 250 binin üzerine çıktığını öne sürerek, çözüm getirilmesi gerektiğini belirtti.

Ne yalan söyleyeyim, ben bu sayıyı ilk kez duydum.

Bizim bildiğimiz Türk gençlerinin askere düğüne gider gibi gittiği...

Umarım Genelkurmay Başkanlığı bu iddiaya kayıtsız kalmaz ve gerçekleri açıklar.

Çünkü; kaçak sayısı bu kadar büyüdüyse, önlem almanın zamanı gelmiş demektir!


***



GÜNÜN SORUSU

Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç, Meclis Başkanlığı için aday oldu. Ona kendisi dışında oy verecek vekil olduğunu sanmıyorum ama...

Bu seçim halk oyuyla yapılsaydı, hatırı sayılı bir oranda oy almaz mıydı?


***



Yeni şapka devrimi!

Şarkışla Kaymakamlığı, bu ilçede doğan büyük ozanımız Aşık Veysel’in heykeline takke giydirmiş!

Torunu Çiğdem Özer diyor ki, “Dedem sadece yatarken takke takardı, günlük hayatında hep fötr şapka kullanırdı...”

Ben de Veysel’i dünya gözüyle görme şansını bulan biri olarak, fötr şapka taktığının tanığıyım.

Peki; neden biri onu ille de “takkeli” olarak göstermek istiyor?

Yoksa yeni bir “şapka devrimi” yapılıyor da haberimiz mi yok?


***



BÜYÜKANIT ARTIK KONUŞMALI (39)

Sayın Yaşar Büyükanıt... Sizin görevde olmadığınız şu bir yılda ülkede yaşanan değişimi sanırım izliyorsunuzdur. Acaba, bu değişimde; esrarengiz Dolmabahçe görüşmesinde konuşulanların payı oldu mu?

DİĞER YENİ YAZILAR