MEHAPE ve CEHAPE diyen de edepsiz mi?

Haberin Devamı

Sırf AKP dediğim ve yazdığım için Başbakan tarafından “edepsiz” olmakla suçlanmanın acısını bir türlü içimden atamıyorum.

Boş verip geçemiyorum.

Ya bu suçlamayı kabul edip “AK Parti” demeye başlayacağım ya da “edepsizliği” kabul edeceğim!

***


Diyelim ki; AKP’ye AKP demek edepsizlik!

İyi de Başbakan MHP’ye, MEHAPE; CHP’ye CEHAPE diyor...

Türkçe kurallarına göre bu partilerin kısaltılmış isimlerinin CEHEPE ve MEHEPE olarak okunması gerekmiyor mu?

Bu durumda; eğer biri çıkıp da, “Israrla MEHAPE ve CEHAPE demeye devam eden Başbakan edepsizdir” derse, bu haksızlık olmaz mı?

***


İşin ilginci; Başbakan’ın bu sözlerine göre, kendi partisinin avukatları da “edepsiz...”

Çünkü onlar da Anayasa Mahkemesi’ne gönderdikleri savunmanın bir yerinde “AKP” demiş...

Acaba Başbakan, bu “edepsiz” avukatlarla çalışmaya nasıl tahammül edebiliyor?

Ve iddianamede AKP demeyi tercih eden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; bu hakaret konusunda ne düşünüyor?

***


Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel diyor ki:

“Türk dilinin kurallarına göre bir parti ya da kurumun ismi kısaltılırken, isimde bulunan sözcüklerin baş harfleri alınır. Bu durumda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kısaltılmış şekli AKP’dir.”

Sevgi Hanım da mı “edepsiz?”

***


TDK’nın sözlüğünde “edepsiz” sözcüğünün karşılığında, “Utanılacak işleri sıkılmadan yapan, utanmaz, sıkılmaz, terbiyesiz” yazıyor.

Hayatımda utanmayı gerektirecek hiçbir şey yapmadım...

Varsın benim de bir “ilk”im olsun:

Yani ben, AKP demeyi sürdüreceğim!


***



ŞERBET!

ABD Başkanı Obama dün Mısır’da yaptığı konuşmayla “Tabuları mı yıktı?”, yoksa “Nabza göre şerbet mi verdi?”

Bana göre ikincisi...

Obama’nın danışmanları, Müslümanların “duygusallığını” iyi bildiklerinden, konuşmayı “övgü”lerle doldurmuşlar. “Rönesans’ın bile İslam sayesinde başladığını” yazmışlar.

Kadınların örtünmesinin, eğitim haklarının ellerinden alınmasına gerekçe olamayacağını döktürmüşler. Bunu yaparken, bazı sözüm ona dindarların, örtünmeyen kadınlara yaptıkları baskıya ise hiç yer vermemişler.

Filistin’in devlet kurma, İran’ın nükleer enerji kullanma hakkını teslim etmişler.

Sonuçta da başkanlarını Mısır gibi bir ülkede ayakta alkışlatmayı başarmışlar!

Bunun adı “nabza göre şerbet verme politikası” değilse nedir?


***



PAKET!

Başbakan Erdoğan, dün yeni “teşvik ve istihdam” paketlerini açıkladı... Hem de büyük bir şovla...

Tamam, önlemler iyi...

Peki; böyle bir paketin açıklanması, Başbakan’ın bugüne kadar sürekli reddettiği, “Teğet geçiyor” dediği krizin varlığını ve büyüklüğünü kabul etmeye başladığı anlamına gelmiyor mu?

Elbette geliyor... Bu durumda da sormak gerekiyor: Dünyadaki bütün ülkeler, Başbakan’ın dün açıkladığına benzer teşvik ve istihdam önlemlerini bir yıl önce alıp yürürlüğe soktular. O ise direndi. Bize bir yıl kaybettirdi...

Binlerce işletme battıktan, yüz binler işsiz kaldıktan sonra paket açıklıyor...

Geç kaldığını, seçimlere yatırım yaptığını görmeyeceğimizi sanıyor!

Bu paket, “Bir şey yapmadı demesinler” paketidir! Yemeyiz...


***



GÜNÜN SORUSU

Kanser olduğu aylardır bilinenen ve buna rağmen tutuklanan, bugün çok riskli bir ameliyata girecek olan Prof. Dr. Erol Manisalı için dün tahliye kararı çıktı!

Günün sorusunu, benim yerime siz sorar mısınız?


***



Çayyolu’nun müthiş başarısı!

Toplumdaki bölünme o kadar arttı ki; karşıt görüşlerde olanlar aynı sürahiden su bile içmiyor. Başbakan da her konuşmasıyla bu ayrışmayı körüklüyor!

İşte; Çayyolu Platformu diye bir sivil toplum kuruluşu, tam da böyle bir ortamda “imkânsız”ı hayata geçiriyor.

Ankara’da faaliyet gösteren ve farklı kesimleri, farklı siyasi görüşleri temsil eden 25 dernekten oluşan bu patform, 5-6-7 Haziran tarihlerinde Atapark Tören Alanı’nda 5. Gençlik Şöleni düzenliyor... Katılımcılar arasında Atatürkçü Düşünce Derneği de var, cami yaptırma ve yaşatma dernekleri de...

Farklılıkları koruyarak yaşamayı başarabilen herkesi yürekten kutluyorum!

DİĞER YENİ YAZILAR