‘Sizin hırsız-bizim hırsız’ ayırımı yapmak hırsızlığa ortak olmaktır!

Haberin Devamı

Din üzerinden siyaset yapan bazı gazeteler günlerdir Çankaya Belediye Başkanı’na ait bir ses kasetini yayınlayıp duruyor. İktidar yandaşları da “mal bulmuş Mağribi” gibi bu kasete sarılıyor ve Deniz Feneri yolsuzluğunun, Şaban Dişli olayının rövanşını almak için bilgisayar başına geçip bize saldırıyor:

“Çankaya hırsızlığını neden görmüyorsunuz? Nasıl susabiliyorsunuz? Tarafsızlığınız, dürüstlüğünüz bu mu?”

***

Hırsızlığın rövanşı olmaz...

Çünkü bu, “iki kere soyulmayı” kabullenmek anlamına gelir!

Hele hele, “sizin hırsız-bizim hırsız” ayırımı yapmak, hırsızlığa ortak olmaktan başka bir şey değildir!

Eminim ki İçişleri Bakanlığı müfettişleri, CHP’li Çankaya Belediye Başkanı’na ait olduğu iddia edilen o kaset hakkında çoktan çalışmaya başlamışlardır bile...

Raporlarını yazacaklar ve davalarını açacaklar...

Bu gibi olaylarda beni asıl ilgilendiren şey, yolsuzlukta ya da hırsızlıkta adı geçen kişinin partisinin takındığı tavırdır.

Şaban Dişli olayında AKP ne yaptı?

İddiaları duymazdan gelerek, konuyu kapatmaya yeltendi.

Dengir Mir Mehmet Fırat ile ilgili iddialar sırasında ise susmak bir yana, sahip çıktı...

CHP yönetimi ise Çankaya olayında böyle davranmadı. Daha kasetin ilk yayınlandığı gün, “yanlışın üzerine kararlılıkla gidileceğini” açıkladı.

Kamuoyuna güvence verdi.

Ortada bir yanlış varsa, bunun hesabının mutlaka sorulacağını söyledi!

***

Bize, “Neden Çankaya Belediyesi’ndeki yolsuzluk hakkında yazmıyorsun” diye soran AKP’liler... Sorunuzu yanıtlamak çok kolay:

“Sizin” yolsuzlukları partinizin yöneticileri görmezden gelirken, hatta üzerini örtmeye çalışırken, diğer parti bu konuda açıkça tavır koyuyor...

Bu gibi durumlarda gerçek bir gazeteci “örtülen, unutturulmaya çalışılan” yolsuzluklarla-hırsızlıklarla uğraşır...

Çünkü diğerinde zaten böyle bir “tehlike” yoktur!

Şimdi Çankaya olayını yorumlamadığımız için bizden hesap soranlara soruyorum:

Siz bizim yerimizde olsaydınız, partisi tarafından açıkça sorgulanan bir belediye başkanına mı takardınız kafayı, yoksa partileri tarafından kollananlara mı?

*****

SİYASİ BAYRAM!

Başbakan’ın “bölücü” yaklaşımı yüzünden bugünkü bayram tebrikleşmesi bile “siyasi hesaplaşmaya” döndü.

“Ramazan Bayramınız mübarek olsun” diyenler AKP’li...

“Şeker Bayramınız kutlu olsun” diyenler AKP karşıtı!

Küskünlüğün bittiği, hoşgörünün egemen olduğu dini bayramları bile siyasete kurban ettik sonunda ya, yazıklar olsun!

İster şeker deyin, ister ramazan...

Bayramınız kutlu olsun!

*****

GÜNÜN SORUSU

Dengir Mir Mehmet Fırat, “Hakkımda en küçük bir kuşku uyansın, istifa ederim” demişti. Bırakın halkı, bugün AKP’lilerin bile yarısından fazlası, onun pis işlere karıştığından kuşku duyuyor...

Dengir Bey, istifa etmek için daha kimin “kuşkulanmasını” bekliyor?

*****

Kaçacaksan, suçlayamazsın!

Başbakan Erdoğan, Deniz Feneri olayı patlak verdiğinden bu yana CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ve eşinin mal varlığına kafayı takmış durumda...

Baykal iddialara yanıt verdi ama tatmin olmadı Sayın Başbakan!

Sonunda Baykal dayanamadı ve Başbakan’la, yine Uğur Dündar’ın yöneteceği bir tartışmada bir araya gelmeyi önerdi.

AKP yönetimi ise önceki gün bu öneriyi, “Biri Başbakan, diğeri 90 milletvekili olan bir partinin başkanı. Eşit değiller” gerekçesiyle reddetti!

***

Bu tavır bile AKP’nin demokrasiye bakış açısını özetlemeye yeter de artar!

Çünkü beğenmediği CHP, “sadece 90 milletvekili olan bir parti” değil...

Aynı zamanda “ana muhalefet partisi...”

Yani... İktidar partisinden sonra, bu ülkenin en büyük ikinci partisi!

Dolayısıyla Başbakan’ın, her fırsatta suçladığı ana muhalefet partisi liderini böylesine küçümsemesi, aslında demokrasiyi umursamadığını kanıtlıyor...

Hem suçlayacaksın, hakaret edeceksin, aşağılayacaksın...

Hem de eşit koşullarda tartışmaktan kaçacaksın!

Sonra da ortada “demokrasi kahramanı” olarak dolaşacaksın!

Sevsinler böyle demokrasi kahramanlığını...

DİĞER YENİ YAZILAR