Lütfen adımı yazmayın!

Haberin Devamı

Bugün seçim yasakları var... Bu yüzden siyasi konular, “cıss...” Fırsat bu fırsat, gelin biraz dertleşim:
Her gün sizlerden gelen yüzlerce elektronik posta mektubunu sonuna kadar okuyor, hiç tanımadığım onlarca okurla telefonda ya da yüz yüze konuşuyorum.
Ve her gün en az 10-15 okurum, bana bazı yolsuzlukları, usulsüzlükleri, tanık oldukları veya bizzat yaşadıkları akıl almaz olayları, Cumhuriyetimizin ilkelerine ve değerlerine karşı çıkanların dudak uçuklatacak cinsten marifetlerini anlatıyor.
Hemen hepsi söze, “Bunu bir tek siz yazabilirsiniz” diye başlıyor ve cesaretimden, haksızlıkların, yolsuzlukların, gericiliğin üzerine gözü kara bir şekilde gitmemden övgüyle söz ediyor... Bunların düzeltilmesi için birilerinin mücadele etmesi gerektiğini söylüyor...
Ben de anlattıkları olayları sonuna kadar okuyor ya da dinliyor, notlar alıyorum.
Ama konuşmanın ya da mektubun sonuna doğru artık rüyalarıma bile girmeye başlayan o uğursuz sözler yine karşıma çıkıyor:
“Aman Mustafa Bey, lütfen adımı vermeyin! Bunların sağı solu belli olmaz, üzerime gelirler! Mahkeme kapılarında sürünmek istemiyorum!”
İşte bu sözleri duyunca ya da okuyunca artık deliriyorum!
Bu sefer ben başlıyorum, sayıp dökmeye:
“Hani yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, haksızlıkların bitirilmesi, gerici-bölücü faaliyetlere dur denilmesi için birilerinin mücadele etmesi gerekiyordu?
Hani cesaret ve kararlılık sizin için çok önemliydi?
Siz bizzat yaşadığınız ya da tanık olduğunuz olayları, onların farkında bile olmayan birine anlatacaksınız ve sonra kimliğinizin deşifre olmasından korkarak, ‘Aman ismim sizde gizli kalsın’ diyeceksiniz...
Böylece beni ya da başka birini sizin kavganızı yürütmeye ücretsiz avukat tayin edip, kenara çekileceksiniz...
‘Sizin kavganız’da bizi yalnız bırakacaksınız...
Sizin yerinize biz iktidarla ya da başka çevrelerle papaz olmayı, gerektiğinde cezaevine düşmeyi, çocuklarımızın nafakasından kesip milyarlarca liralık tazminatlar ödemeyi göze alacağız... Bunu yapmazsak, tarafınızdan ‘korkak, satılmış’ ilan edileceğiz... Buna karşın siz bir kenara çekilip sadece yaşanacakları seyretmekle yetineceksiniz...
Bu büyük bir haksızlık değil mi?
Madem rahatsızsınız, madem haksızlığa uğradığınızı ya da ülkemizin elden gittiğini düşünüyorsunuz, o zaman neden korkup kenara çekiliyorsunuz?
Gelin, girin kolumuza; beraber verelim bu mücadeleyi...
Eğer ‘Ben yokum’ diyorsanız, benden sizin adınıza ‘olmamı’ nasıl isteyebilirsiniz?”

***
Ülkemizin hali ortada...
Eğer gelecekten kaygı duyuyorsanız, eğer yaşadığınız ya da tanık olduğunuz olaylara isyan ediyorsanız, bunun kavgasını bizzat vermek durumundasınız!
Korkmakla, tırsmakla, hep başka birilerini kavgalara memur etmekle belki vicdanınızı rahatlatabilirsiniz; ama bu gidişi durduramazsınız...
Bu yüzden buradan açık açık duyuruyorum:
Bundan sonra “Adım sizde kalsın” koşuluna dayandıracağınız konularınızı, dertlerinizi, tanıklıklarınızı bana anlatıp yazmamı istemeyin!
Ne benim zamanımı boşuna alın, ne de sinirimi oynatın...
Bu ülke hepimizin... Bu kavga da... Bu mücadele de...
Ülkemiz geriye gidecekse, bölünecekse, parçalanacaksa bunun faturasını hep birlikte ödeyeceğiz...
Öyle geriye çekilip, perde arkasına saklanıp, “Haydi koçum, haydi aslanım, arkandayız” diye bizi öne sürmekle hiçbir yere varamazsınız!
Gün cesur olma günüdür...
Eğer bu kadarcık cesaretiniz yoksa, zaten başınıza gelebilecek her türlü kötülüğe müstahaksınızdır!

*****

HALLEDERİZ!

Hatırla Sevgili dizisinin son bölümünde, savcılık da yapmış deneyimli bir avukat, bir davanın istedikleri gibi sonuçlanmaması üzerine kendisi gibi hukukçu olan oğluna, aynen şunları söylüyor:
- Üzülme... Yargıtay’da hatırlı arkadaşlarım var... Hallederiz!
Hani durmadan yargının saygınlığını korumamız gerektiğini yazıp duruyoruz ya...
Böyle mi koruyacağız?

*****

Günün Sorusu

Hanıııımmmm? Biz neyi oyluyoruz yahuuuu?

DİĞER YENİ YAZILAR