Yüce Meclis, bu kara lekeyi temizlemeli!

Sahtekârlık, Türk Ceza Kanunu’na göre ağır bir suç... İşleyen cezasını çeker. Peki bu suç, bir ülkenin yasalarını yapmakla ve siyasi iktidarın faaliyetlerini denetlemekle görevli bir kurumun, yani Meclis’in çatısı altında, iktidar partisi mensubu milletvekilleri tarafından işlenirse ne olur?

Haberin Devamı

Sahtekârlık, Türk Ceza Kanunu’na göre ağır bir suç... İşleyen cezasını çeker. Peki bu suç, bir ülkenin yasalarını yapmakla ve siyasi iktidarın faaliyetlerini denetlemekle görevli bir kurumun, yani Meclis’in çatısı altında, iktidar partisi mensubu milletvekilleri tarafından işlenirse ne olur?

Bu sorunun yanıtını almak için zamana ihtiyacımız var!

İddiayı gündeme getiren, CHP Meclis Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol...

Bu iddiaya göre milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu TBMM Genel Kurulu’nun 14 Şubat günü yapılan 63’üncü bileşimine katılmamış...

Kimi Sevgililer Günü’nü kutlamayı tercih etmiş, kimi de televizyondan Fenerbahçe maçını izlemeyi.

Toplantı için yeterli karar sayısının bulunmadığını gören 20 kadar CHP’li vekil ayağa kalkarak yoklama talebinde bulunmuş. 39 milletvekili adına “elektronik cihazla oy kullanamadıkları” gerekçesiyle Başkanlık Divanı’na pusula gönderilmiş. Ama gelin görün ki daha sonra ad okunarak yapılan yoklamada bu 39 vekilin 27’sinin salonda olmadığı, gönderilen pusulaların sahte olduğu anlaşılmış!

Peki “ad okunarak” yoklama yapılmasaydı ne olacaktı?

Basit: Sahte pusulalarla yasa yapılacaktı!

Bu iddia, ülkemizde bugüne kadar duyduğumuz en sansasyonel yolsuzluk ve usulsüzlük haberlerinden bile vahim...

Çünkü yasa yapan kurumun bazı üyeleri, yasaları yok sayıyor...

Atatürk’ün kurduğu 87 yaşındaki Meclisimize güvenemezsek, hangi kuruma güveneceğiz?

Etikten, yasadan, haktan, hukuktan nasıl söz edeceğiz?

***

Her fırsatta medyayı “Meclis’in saygınlığına gölge düşürmek”le suçlayan Meclis Başkanı Bülent Arınç bakalım bu ağır iddia karşısında ne yapacak?

Olayı savsaklayıp üstünü mü örtecek, yoksa bu “sahtecilik” suçunu işleyenleri belirleyip, dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanmaları için harekete mi geçecek?

Sonuç ne olursa olsun; gerçekten ayıp...

Onlarca, yüzlerce, binlerce kez ayıp!

*****

KEŞKE!
Adını vermek istemediğim o dizi; yayından kaldırıldı... Yapımcılar diyor ki, “Bu bir yayın yasağıdır. Ya dizimiz yayından kalkacaktı ya da kanalın yayın izni iptal edilecekti... ”

Dizinin büyük bir izleyici kitlesi tarafından sevildiğini, bu yüzden yayınlanması gerektiğini savunanlar da ısrarla yapılanın bir “sansür” olduğunu iddia ediyor.

Biliyorsunuz; ben de bu dizinin yayınlanmasından büyük rahatsızlık duyanların başında gelenlerdedim.

Ama hiçbir zaman “devletten çözüm” beklemedim; bekleyemem de...

Keşke devlet bu işe hiç karışmasaydı... Keşke yayıncı kuruluş sorumluluk hissedip üç kuruş uğruna bu diziyi tekrar ekrana taşımasaydı... Keşke reklam verenler ve izleyici tavır koyabilseydi...

Keşke!

*****

Günün sorusu
O dizinin yayından kaldırılmasına karşı çıkanlar, “Böylesine çok seyredilen bir dizi yayından kaldırılabilir mi” diye isyan ediyor...

Acaba aynı kanal, aynı saatlerde pornografik bir film yayınlasa ve rating rekorları kırsa, sırf “Çok izleniyor” diye o filmi de savunacaklar mı?

*****

Bu, Altaylı’ya yapılacak şey mi Sayın Başbakan!

Başbakan Erdoğan medyadan şikâyetçi olduğunu belirterek, “Ben ‘Kahramanmaraş’ta 750 tesis açtık’ falan demediğim halde Sabah Gazetesi böyle yazarsa, nasıl üzülmeyeyim?” demişti.

Bu sözler Sabah’a uzunca bir süredir egemen olan “iktidara yaranma” arzusunun, Başbakan’ı bile rahatsız etmeye başladığını gösteriyordu. Gazetenin Genel yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, bu sözlere çok üzülmüş olmalı ki dünkü yazısında sitem etti:

“Başbakan ‘Açılış yapıyoruz, yazmıyorsunuz’ diye basına çatıyor. Yazıyoruz ona da çatıyor. Bundan böyle açılış haberi yapmayacağız...”

*****

Hani bizde “merd-i Kıptî şecaat arzederken sirkatin söyler” (çingenenin merdi, kendini överken hırsızlığını söyler) diye bir atasözü vardır ya; arkadaş “emeklerini takdir etmeyen” Başbakan’a sitem ederken bile, onun her dediğini yapmaya nasıl koşullandıklarını sergiliyor!

Ama “Bir daha açılış haberi yapmayacağız” diyerek mertlik yapmaktan da geri durmuyor...

Sevsinler sizi mertliğinizi!

DİĞER YENİ YAZILAR