Dededen torunlara BEŞİKTAŞ...

İnönü’nün tribünlerinde ilk maçını 1949 yılında seyretmiş bir babanın oğluyum ben.

14 yaşındaymış babam o vakit.

Beni elimden tutup o tribünlere ilk kez götürdüğü sene 1977.

7 yaşımdaydım ‘mabed’in havasını ilk soluduğumda…

O tribünlerde büyüdüm ben.

Yağmurlarda çamurlarda, İstanbul’da deplasmanda…

***

Yıllar geçti; babamın oğlu olmakla birlikte, oğlumun babası oldum.

Ağaçlı Yol’dan büyük oğlum ile birlikte yürüyüp, onu ilk defa İnönü’ye götürdüğümde henüz 6 yaşına basmamıştı.

2008’de boynuz, bir kez daha geçmişti yani kulağı…

Sonra birlikte vedalaştık İnönü ile “Biz yine geleceğiz” diyerek.

Önceki gün de sözümüzü tuttuk, ‘evimize döndük’, yine baba oğul.

El ele, omuz omuza; hep kol kola…

***

Beşiktaşlı bir babanın çocuğu, Beşiktaşlı evlatların babası olmak…

Anlayan anlar, yaşayan bilir bunun nasıl bir güzellik olduğunu.

Tribündeki pankartlarımızdan belki de en özelidir, üzerinde “Sen babamdan kalan miras değil, evladıma olan borcumsun” yazan.

O pankartı ilk gördüğümde, ben büyük oğlumun bugün olduğu yaşlardaydım.

Haberin Devamı

Bugün ise o vecizeyi hayata geçirmiş olmanın mutluluğunu yaşayan bir Beşiktaşlıyım.

Ne mutlu bana…

Teşekkürler baba, teşekkürler evlat, teşekkürler hayat !

***

Şimdi sırada, 4 yaşına gelmekte olan ikizler var… Yeni İnönü onları da bekliyor.

Ağabeyleri ile birlikte ellerinden tutup götüreceğiz inşallah onları da Dolmabahçe’ye. Ve anlatacağız onlara… Geçen yıllar içinde dönem dönem farklılaşanın Kartal Yuvası’nın sadece görüntüsü ve adı olduğunu. Ruhunun ise 1947’den bu yana aynı kaldığını ve hiç değişmeyeceğini.

İlk gün izlenimleri

Romantizmin ardından, realizm var sırada…

Önceki gün, yeni stadımızdaki ilk maçı izlemek için Beşiktaş’tan Dolmabahçe’ye akan binlerce Siyah Beyazlı’nın yaşadıklarını biliyorsunuzdur. İzdiham, itiş kakış, kısa süreli bir gerginlik ve polisin sulu biber gazlı müdahalesi…

Kulüp ve özel güvenlik şirketi yetkilileri ile emniyet mensupları arasında iyi bir koordinasyon sağlanabilmiş olsa, o manzaraların hiç biri ortaya çıkmazdı.

***

Bir de çoğunuzun görmedikleri var. En mühimi, stada giriş aşamasında, özellikle de son noktada yani kapılarda yaşananlar.

Haberin Devamı

Özel güvenlik personelinden bazılarının, Passolig kartı ve dolayısıyla bileti olmayan bazı taraftarların turnikelerden kaçak girişine izin vermelerinden bahsediyorum.Parasını vermiş, biletini almış olanlar ile birlikte turnikeye bir anda giriveren birçok insan oldu kapılarda. Kimi rica minnet, kimi hoyratça, fiili durum yaratarak…

Elektronik ‘bir’ bilet okutuluyor ama turnikeden ‘iki’ kişi geçiyor adeta kucak kucağa. Kapıdaki özel güvenlik görevlisi ve polisler de bu duruma ses çıkarmıyor. Haksız şekilde ve yasa dışı biçimde içeri giren o korsan taraftar tekrar dışarı çıkarılmıyor.

Olacak iş mi?

Ülkede elektronik bilet uygulamasına geçilmiş, sporda şiddet ve düzensizliğin önüne geçilmesi için yasalar çıkartılmış, düzenlemeler yapılmış ama ‘insan unsuru’ bütün bu adımları bir anda anlamsızlaştırıveriyor.

Yazık…

***

Beşiktaş’ın yeni stadında, kapılardan kaçak girişlerin önüne kesinlikle geçilecek bir düzen kurulması şart. Yeni statta, eski tas eski hamam durumuna izin verilmemeli.

Haberin Devamı

Ben, önceki gün şahit olduğumuz manzaraların ilk günün heyecan ve hazırlıksızlığından kaynaklı olduğunu düşünmek istiyorum. Sezon sonuna kadar iki maç daha var İnönü’de. Muhtemeldir ki aynı durum bu iki randevuda da yaşanacaktır. Ama gelecek sezonun başından itibaren, bu bahsettiğim tablo bir anı olarak kalmalıdır.

Beşiktaş’ın yeni stat projesiyle hedeflediği, sadece maddi kazanç değil çünkü. Olmamalı da…

DİĞER YENİ YAZILAR