Bireylerden, kurumlardan ötesi...

Ahmet Hakan Coşkun son örnek.

Bu kadarla geçmiş olsun.

Ve daha önemlisi, gerçekten son olsun.

**

Özelden, geçelim genele...

Birinizin hoşuna gittiyse, muhakkak bir başkasını rahatsız etmiştir yazdığımız.

Biriniz, “Doğru” dediyseniz, emin olun bir diğeriniz yanlış bulmuşsunuzdur söylediğimizi.

Bazılarınız hak verdiyse yazdığımıza, söylediğimize; bilin ki bazılarınız da yüzde yüz haksız olduğumuzu düşünüyorsunuzdur.

Ve...

Hoşuna giden, “Doğru” diyen, hak verenleriniz tebrik / takdir etmez. Genellikle sessiz kalır, olumlu görüşlerinizi, beğenilerinizi iletmeye gerek görmezsiniz...

Ama...

Rahatsız olur, yanlış bulur, haksız olduğumuzu düşünürseniz, hemen gösterirsiniz tepkinizi.

Nadiren medenice eleştiri, çoğunlukla küfür / hakaret, bazen de hedef gösterilme, tehdit edilme olur payımıza düşen.

Böyledir, alışığız...

“Mesleğin kaderi” der geçeriz.

**

Yalnız...

Bu ülkenin yakın geçmişindeki kritik, karışık, puslu, kirli dönemlerde, gazetecilerin suikastlara kurban gittiğini unutmuş olamazsınız.

Biz unutmuş değiliz.

Haberin Devamı

**

Bir gazete / gazetecinin (ama işi sadece gazetecilik olan, evrensel kriterlere göre gerçek bir gazete / gazetecinin) görüşlerine katılmayabilirsiniz...

Söyledikleri, yazdıkları hoşunuza gitmeyebilir.

Hatta, çıkarlarınızı zedeliyor bile olabilir o gazete / gazetecinin ‘habercilik’ faaliyeti.

İşini maksatlı yapmıyorsa, yalan yazıp yalan söylemiyorsa, dediğim gibi mesleğin evrensel kaidelerine göre ‘haberci’ ise; ne kadar kızarsanız kızın, o kişinin / kurumun hedef gösterilmesine, tehdit edilmesine, fiziksel saldırılara maruz kalmasını mazur göremezsiniz.

Ve bu noktadaki tavrınız; o gazete / gazetecinin sizin düşüncenize, görüşünüze uygun olup olmadığına göre, ismine değişemez.

Benden olan - olmayan ayrımı yapamazsınız.

‘Adamına göre’ davranırsanız, gün gelir roller, pozisyonlar değişir. Geçmişteki yüzlerce örnekte olduğu gibi.

Tehdide, şantaja, saldırıya; karşıysanız karşısınızdır.

Uğrayan kişinin ya da kurumun kim olduğuna göre değil; doğrudan, açık açık.

“Ama...”sız, “İyi de...”siz.

Eveleyip gevelemeden, bahane üretmeye çalışmadan.

Haberin Devamı

**

Her yerde, her alanda olduğu gibi medyada da; iyisi de var kötüsü de, doğrusu da var yanlışı da, olması gerektiği gibi olanlar da var, olmayanlar da.

Bizim sektörde de, değişmesi, düzelmesi, iyileşmesi gereken birçok nokta bulunuyor olabilir.

Bu ülkedeki birçok farklı alan, farklı sektörde olduğu gibi yani.

Soru şu:

Değişimin, düzelmenin, iyileşmenin yolu ‘şiddet’ uygulamak mıdır?

Olabilir mi?

Kabul edilebilir mi bu?

Sadece medya kuruluş ve mensupları için değil elbette. Herkes için.

**

Üzülmek, kınamak yetmiyor.

Hedef gösterenler, hedef alanlar, vuranlar, kıranlar, saldıranlar hak ettiği cezaları almalı.

Bu sonucu doğuran iklimin oluşmasında bir şekilde payı olanlar en azından bir özeleştiri yapmalı.

Benzer örneklerin tekrar yaşanmaması için, gerekli caydırıcılığın oluşması için herkes üzerine düşeni yapmalı.

**

Derdine derman, uğradığı haksızlığa, yaşadığı mağduriyete, sorununa, sıkıntısına çare aramak, çözüm bulmak için...

Yani, ne sebeple ve ne boyutta olursa olsun, bir şekilde sesini duyurabilmek için medyaya, gazeteciye, haberciye ihtiyaç duymayanınız var mı?

Haberin Devamı

Bir düşünün bakalım...

**

Ve son söz:

Bu öyle bir meslek ki; vurup kırsanız da, dövseniz, hatta öldürseniz de...

Bilin ki; gün gelip bize ihtiyaç duyduğunuzda, bizlerden biri yine burada, sizin yanınızda olacak.

Sizler hiçbir zaman tam olarak tatmin olmayacak olsanız da...

DİĞER YENİ YAZILAR