Uzun yürüyüş

Cizre’de başlayan yürüyüş, geçmişin çok önemli ‘sivil itaatsizlik’ örneklerinden biri olan Martin Luther King ve arkadaşlarının Alabama’daki yürüyüşlerini çağrıştırdı bana. Bu konuda çekilen çok da güzel bir film var (Selma).

Türkiye’nin son dönemde girdiği bunalım -sonu bu ülkenin genç ve yoksul insanlarının can kaybıyla sonuçlanan bunalım- böyle bir seçimle (silahsız protestolar) kendine bambaşka farklı bir yol çizebilir. Ama öncelikle bu kum fırtınasından gerçekten ve içtenlikle çıkmayı istemek gerekiyor!

En büyük silah silahsızlıktır!

Hiç kuşku yok ki silah bu işin en büyük açmazı. Dahası silahla gelen kan ve can kaybı, kendi kuyruğunu yutan bu açmazı sürekli körüklemeye gebe.

Ancak tam da burada, çok önemli bir gerçeği unutmamak gerekiyor!

Sivil itaatsizlik denilen kavramı.

Bunun için başta sözünü ettiğim King ve arkadaşlarının Alabama eyaletinin Selma kentinden başlattıkları yürüyüşleri hatırlamak elzem. King, bu yürüyüşlerle bütün kamuoyunun dikkatini çekmiş, siyahların oy hakkı talepleri konusunda öncülük etmişti. Öyle ki dönemin başkanı Lyndon Johnson, siyahların bu taleplerini hayata geçirmek durumunda kalmıştı!

Haberin Devamı

Yürüyüş, ilk kez 600 kişiyle başladığında feci bir şiddetle karşılaşmıştı. Aslında bu, iktidarın kolluk güçlerine teslim ettiği, çok bildik bir şiddetti. Edmund Pettus Köprüsü üzerinde şiddet devreye girdi, yürüyüşe katılan herkes dayak yedi, yaralandı, dövüldü. Ancak o sırada, kolluk güçlerinin ve elbette devlet yetkililerinin fark edemediği bir olay cereyan etmişti. Bir muhabir yaşanmakta olan olayı, bütün Amerika’nın seyretmesine yardımcı olacak biçimde ‘canlı’ olarak anbean aktarmıştı! Böylece bütün Amerika, bu şiddete canlı canlı tanıklık edecekti.

Kısacası, önyargıyla, ezberlerle, sıradan reflekslerle verilen tepkiler ve örülen duvarlar böylesi bir gerçekle karşılaşmak durumunda kaldı. Evet, bu aleni bir şiddetti. Ve işte ondan sonra King’in bizzat katılımıyla yeniden başlayan eylem, aralarına sayısız din insanı, sayısız aktivist, sayısız kendi halinde eşitlik ve özgürlük isteyen siyah ve beyaz insanı katarak, büyüdü ve ülke çapında şiddete karşı gerçek bir harekete dönüştü.

Haberin Devamı

Bu eylem silahsız, pasifist ve gerçekten cesaret gerektiren bir eylemdi.

Ve bu irade orduları devirmeye yeter de artardı bile. Ki sonunda öyle oldu.

***

Bu kader değiştiren yürüyüşleri anlatan Selma adlı filmde, en tükendiğini hissettiği sırada genç bir arkadaşı Martin Luther King’e, kendi sözlerini hatırlatır.

‘Geri dönemeyecek kadar çok yol katettik...’

Şimdi ben de HDP’ye şunu söylemek istiyorum: Türkiye partisi olma gerçeğine soyunmuş, demokrasiyi gerçekten kucaklama sözü vermiş ve bugün Meclis’te 80 milletvekiliyle var olma kabiliyetine sahipseniz artık geri dönemezsiniz.

Dönmeyin de zaten.

Silahların, şiddetin, kışkırtmaların oyununa gelmemelisiniz; en büyük iradenin silahsızlık olduğunu unutmaksızın.

Seçimde oynadığınız kritik rolü, bu ülkede barışın inşasında, silahsız bir tavırla hayata geçirebilmeniz ‘hâlâ’ mümkün. Zira bu ülkede, ateşe körükle gitmek isteyenler olduğu kadar, barışı, demokrasiyi ve huzuru gerçekten isteyenler de var. Ve onların sayısı hiç de az değil.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR