Eski!

‘Şehrin duvarları ölmüş kadınlarla kaplı. Öldürülmüş kadınlarla. Kimisi baba, kimisi ağabey, kimisi de eski sevgili ya da eski koca eliyle canından oldu’ diyor Karin Karakaşlı, son öykü kitabı ‘Yetersiz Bakiye’de. Sonra da cümlesindeki ‘eski’ sıfatına vurgu yapıyor:

‘Buradaki eski sözü önemli. Terk edilmeyi, ardında bırakılmayı hazmedemeyenlerin sıfatıdır eski. Yeniye müsaade etmez.’

Yeninin kudreti

Huyundan mı suyundan mı bilinmez, yeniye kolay kolay müsaade edilmez bu topraklarda. En fazla bir iktidar söylemi olarak, ‘eskiden de eski’, naralarla dolu, savaş kokan erkek kalıpları ‘yeniymiş’ gibi ‘bir hengâme aman da bir hengâme’ olarak sunulur. Oysa yeni, yaratıcılığa ve değişime göz kırpan dişi yanıyla, yani gerçek anlamıyla, her zaman için bir tehdittir bu topraklarda. Her yerde ve her zaman.

Kadın olmanın hakkını vermek, yeninin de karşılığıdır bir bakıma. Hakkını verdiğiniz bu kadınlıkta ayaklarınızın üzerinde yükselen bir kaide olmanız demek, hantal, sürüncemede kalmış, ezberlenmiş bütün kalıpları ‘şööööyle’ bir yerinden hoplatmak da demektir. Öyle bir hoplatmaktır ki bu, bütün eskilerin yüreği ağzına gelir! Yine de teslim etmek gerekir ki, bunun içinde ‘geleneksel kadın’ rollerini (femme fatale de olabilir, dişi kuş rolleri de olabilir) benimseyenler, daha zor değişenlerdir. Ama o ivme bir kez başlamaya görsün, onlar da yenilenir!

Haberin Devamı

Yenilenmek ve yenileşmek

Türkiye’de bu ivmenin hızlanması gerekiyor. Elimizdeki cinayet raporları, bu son yaşananlar, Türkiye’deki kadının yenilenmesi ve bu yenilenme süreciyle birlikte Türkiye’yi değiştirmesi gerektiğini söylüyor bize.

Dahasını söyleyelim: Türkiye dişileşmeli artık. Bu ne demek peki? Çoğulluğa gerçekten inanan, barışçıl, özgürleşebilen, özgürleşirken aynı oranda özgürleştiren ve en önemlisi de bütün eski, kokuşmuş, lanetli paradigmaları değiştirebilen, yaşam kokan bir bakış açısına sahip olmak demek. Ve elbette buna inanan erkekleri de kapsıyor bu düşünce. Gerçekten yenileşmeyi, değişmeyi ve birbiriyle buluşmayı isteyen herkesi. Bu hayalin gerçeğe dönüşmesi yüzyıllar sürecek olsa da, inanmaya, başlamaya, yola çıkmaya değer.

Haberin Devamı

İşte bunun için, asıl bunun için dua etmeye değer!

Yollarda

‘Özgecanları katledeni değil, kadınların kıyafetini sorgulayan erkek egemen zihniyetten hesap soruyoruz. Siz faillerin lehine söylemlerde bulunarak ya da kararlar vererek kadınlara yönelik suçlara ortak oluyorsunuz. Failleri korudukça daha fazla kadının şiddet görmesine, öldürülmesine neden oluyorsunuz. Biz kadınlar erkek adalet değil, gerçek adalet istiyoruz.’

Özgecan Aslan için yürüyen kadınlar böyle diyorlar. Diğerleri de...

Kadınların notları

Birçok kadının notuna rastladım Özgecan’ın ardından. Erkek adalet sisteminden, medyanın erkek diline, iktidarın maço söyleminden özel hayatlarındaki baskılara kadar birçok nota. En çarpıcılarından biri ise kendi erkek arkadaşına seslenen genç bir kadının yazdıklarıydı.

Ona, ‘kadınlara o ya da şu şekilde bakıyorsun bakmasına; ama şunu da düşünsene senin değer verdiğin kadınlara da başka birileri bu şekilde, tıpkı senin baktığın ve haz aldığın biçimde bakıyor. Kadını, bedenlerimizi nesneleştirerek bakıyorlar. Buna ne dersin?’ diye soruyordu. Ve bu türden bir nesneleştirmenin önüne geçmenin yollarını sıralıyordu. İlk etapta da dilde gezinen o küfürlere değiniyordu. Hemen her koşulda kadın bedenini yerle bir eden o rezil küfürlere. Hemen her erkeğin kendini, ancak o küfürlerle meşru kıldığını sandığı, kendini ‘erkek’ hissettiği o kadın bedeninde gezinen küfürlere.

Haberin Devamı

Kadın bedeninin her daim nasıl açık bir hedef olduğunu anlatan notlara da rastladım.

Dahası biz kadınların geceleri adımlarımızı kalp ritmiyle nasıl saydığımızı hatırlatan notlara da. O buruk cesaretin ritmini; bize ait olmadığı savlanan o ‘gece ülkesindeki’ adımlarımızın ürkekliğini. Dar bir mekâna girerken sağımızı solumuzu nasıl kontrol ettiğimizi. Otobüs, dolmuş ve taksilerdeki teyakkuz halimizi.

Bir sürü nota rastladım ve hemen hepsinde, tıpkı bu ülkedeki birçok kadının, (ister Alevi olsun, ister Sünni, ister Kürt olsun, ister Türk, ister ilkokul mezunu olsun, ister üniversite mezunu, ister zengin olsun, ister yoksul, ister doğuda olsun, ister batıda, ister kapalı olsun, ister açık) hemen her koşulda kendinde bulabileceği gibi, kendi kadınlığımın bir parçasını yakaladım.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR