İstanbul Sözleşmesi

Bir toplantıdaydık. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan bir arkadaş sözlerinin kayda geçmesini istedi:

‘Bugün Kürtlerin kendilerini devlet karşısında eşit konuma getirmeleri mümkün olmuştur. Ancak biz kadınlar bunu başaramadık.’

Türkiye’deki kadın hareketinin, özellikle 1980’li yıllardan itibaren kazandığı ivmeyi bilenler, vardığımız ya da itelendiğimiz yerin ne kadar hazin bir yer olduğunun daha da farkındadır. Olacak şey değil dediğimiz hemen her şey başımıza geliyor. Sanırım asıl sorunumuz bu: Devlet kadınları muhatap olarak kabul etmek istemiyor.

Örnekler bitmiyor

Bana ulaşan bir basın duyurusundan yola çıkarak bunu pekiştirecek önemli bir konuya değinmek istiyorum.

Türkiye’deki kadın meselesini ilk etapta ele alacak kurum olduğu ileri sürülen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın o ya da bu şekilde izlediği bir tutumla ilgili bu. İstanbul Sözleşmesi’nden haberdarsınızdır: 2014’te yürürlüğe giren Sözleşme, Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele hakkındadır. Şimdilerdeki konu İstanbul Sözleşmesi’nin izlenmesi, uygulanması ve uzman grubunun belirlenmesi. Bu noktada kadın ve LGBTİ örgütleri, İstanbul Sözleşmesi gereği oluşturulacak şiddete karşı uzman eylem grubu GREVIO için adaylarını açıklamış durumda. Bu aday isimler, Türkiye’de olup bitenleri yıllardır izleyen nitelikli bir kadrodan oluşuyor.

Haberin Devamı

Ancak... Aldığımız bilgilere göre Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bağımsız kadın örgütlerini ve LGBTİ örgütlerini bu sürece dahil etmek istemiyor! Oysa etmek zorunda! Yani etse iyi olur. Neden mi? Bu sürecin kadın örgütleriyle birlikte gerçekleştirilmesi gerekiyor... Bu örgütlerin karar mekanizmalarına katılmaları şart. Ancak katılmamaları için hemen her şey yapılıyor. Bunların başında da dayatılan kırtasiye işleri geliyor. Örgütlerin önüne çıkarılan bürokratik engeller bitecek gibi değil.

O bürokrasiyi biliriz hepimiz: Yok efendim kuruluş başkanının imzası, yok efendim dernek kaşesi, yok efendim ıslak imzalı temsil belgesi, yok efendim temsilcinin nüfus cüzdanı... Dahası süre sınırlaması da çok manidar.

Haberin Devamı

Şaşırdık mı? Hayır.

Ancak şaşırmamamız bu işi kabul edeceğimiz anlamına gelmemeli.

Çünkü şiddete karşı oluşturulmuş bir sözleşme, şiddeti ilk elden topluma gösteren, şiddetle mücadele eden kadın örgütlerini dışlayarak, bu örgütlerin önüne engeller koyarak hayata geçirilemez.

Diyelim ki oldu. O zaman şunu hatırlatmamız farzdır:

Unutulmasın ki bu sözleşme sadece bugünkü bakanlık yetkilileriyle değil, bu işe yıllardır emek veren kadın örgütlerinin çabalarıyla Türkiye’ye getirilmiştir. Bu sergilenen tutum, nereden bakarsanız bakın iyi niyetli bir tutum değildir.

Kadın örgütleri dahil edilmeli

Bakanlık, bugün Ankara MeyraPalaceHotel’de toplanıyor ve bu önemli süreci başlatacak bir toplantı yapıyor ve buraya kadın örgütlerini çağırmıyor.

İstanbul Sözleşmesi Türkiye İzleme Platformu ise bu anti-demokratik tutumu aynı yerde protesto edecek. Platform, bugün saat 13’de, yıllardır verdikleri mücadele sonucunda imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nin takipçisi olduklarını ve bu sürecin dışında bırakılamayacaklarını dillendirmek için bir basın toplantısı düzenleyecek. Dileriz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bu işin hepimiz açısından önemini fark eder...

Haberin Devamı

***

Pınar Selek beraat etti. Pınar ya, seni gözleri ışıklı kadın seni!

***

Yeni Levent Lisesi’nde siyasi nedenlerden ve görüşlerinden ötürü görevine son verilen Cüneyt Hoca’yı (Cüneyt Yılmaz) ben de geri isteyenler arasındayım.

DİĞER YENİ YAZILAR