Ölü Kadınlar Memleketi

‘Bunca zaman sonra daha eşit, daha güçlü, daha özgür bir konumda olması gerekirken biz kadınlar, şimdi yaşamak, hayatta kalmak için uğraşıyoruz. Sokakta yürüyebilmek, sevebilmek, dayak yememek, tecavüze uğramamak, satılmamak için...’

***

Burçe Bahadır’ın Ayizi Kitap’tan çıkan ‘Ölü Kadınlar Memleketi’ adlı çalışmasından bu satırlar. Kitabın tümü kocalarını öldürmekten hüküm giymiş iki kadın ve karılarını öldürmüş üç erkekle hapishanede yapılmış röportajlardan oluşuyor.

Velhasıl kitap, sürekli sümen altı edilen, sanki yokmuş gibi davranılan ve işin aslı toplumsal ruh halimizi çok net yansıtan; ne kadar kaçarsak kaçalım bir gün gerçekten toplum olarak yüzleşmemiz gereken nahoş bir konudan, ‘namus cinayetleri’nden bahsediyor bize.

Ayrıca, politikayı sadece hükümetin icraatı olarak algılayan zihniyete de bu cinayetlerin ne kadar ‘politik’ cinayetler olduğunu göstermek için de önemli bir köprü görevi üstleniyor; bir ülkede politikanın ne olduğunu anlamak istemeyenlere yalın bir ayna tutuyor.

Cins kırım zamanları

Haberin Devamı

‘19 ve 20. yüzyıl soykırım zamanlarıydı. Şimdi cins kırım yapılıyor’ diyor Burçe Bahadır. Hemen her gün kocası, sevgilisi, babası ya da abisi tarafından katledilen kadınların öykülerini ‘sıradanlaştıran’ bir mercek aracılığıyla nasıl okuduğumuza; bu haberleri okuduktan hemen sonra, hiçbir şey olmamış gibi güne nasıl devam ettiğimize değiniyor. Dahası, sanki uyuşturulmuş olduğumuzdan bahsediyor.

Haklı.

Bu haberleri izlerken, genellikle bir dizi filmin fragmanını izler gibiyiz. Ya da sanki çok uzaklarda yaşanmakta olan, ucu asla bizlere değmeyecek şeyleri seyreder gibi. Gerçekle kurduğumuz ilişkinin özeti bu: ‘Nasılsa bize dokunmaz!’ Ah vah etsek de ‘nasılsa bize dokunmaz’...

Burçe Bahadır’ın ‘Özgür olmak isteyen bütün kadınlar’a ithaf ettiği bu kitabı, belki de tam bu nedenlerden ötürü okumanızı öneririm. Sadece yarının, yani 25 Kasım’ın , Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü olması nedeniyle değil. Bu toplumda, hatta dünyada (zira namus cinayetleri sadece Türkiye’ye özgü vahim bir gerçek değil) bir şeyleri gerçekten değiştirmek istiyorsak diye de. İster kadın ister erkek olalım... Buna insanlık adına dur dememiz gerekiyor. Unutmayalım ki bu şiddet çok yakınımızda geziniyor ve kayıtsızlıktan beslenip güçleniyor.

Haberin Devamı

***

Ve bugün, yani 24 Kasım için küçük bir not:

Başta cins ayrımcılığı olmak üzere her türlü ayrımcılığa karşı olan, öğrencilerine birey olmanın kapısını aralayan, onlara sanatın çoğulculuğunu aktaran, bilimden vazgeçmeyen, sorulardan ve öğrenmekten bıkmayan bütün gerçek öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlarım.

DİĞER YENİ YAZILAR