Ali Arif’in masalları

Haberin Devamı

Her insanın dünyanın öbür ucunda da olsa tıpatıp bir benzeri vardır derler. Oysa ben bazı insanların eşsiz olduklarına, kural dışına çıkan her varlık gibi yalnız ve benzersizliğin bedelini çok ağır ödediklerine inanıyorum.

Ali Arif Ersen’i tanıdığım gün, hatta anda, kendime hâlâ açıklayamayacağım bir sezgiyle, onun bu dünyada bir benzeri olmadığını, eşsiz doğduğunu bildim.

Onu son kez, doya doya, ayakta, karşımda durabilirken kucakladığımda, belki bir önsezi, ensesini okşamış ve ansızın, uzun boyuna oranla ne kadar ince, ne kadar kırılgan bir boyun üzerinde taşıyor bu güzel başı, diye şaşırmıştım...

Aradan iki ay ya geçti ya geçmedi, canım kardeşimi ense kökünden tutup yere yıktı, kaderin yıldırımı.

***


Ali Arif Ersen’e hayat piyangosundan, yalnızca benzersiz insanlara nasip, 7 milyar nüfuslu dünyada ancak 4000 insana vuran LIS (*) çıkmıştı: Dalgıç elbisesinde bir kelebekti o artık.

Ama ne kelebek.

Onun güzelliğini, ruhunun derinliğini, zekâsının çapını, sanatının büyüklüğünü, engin kültürünü, yaşam felsefesini ve yerinin doldurulmazlığını, Ali Arif’in gömüldüğü sessizlikte anladık.

O susunca, sesini pes perdeden duyduk.

O durunca, ne kadar hızlı koştuğunu ve ardında ne kadar yoğun bir eser mirası bıraktığını gördük.

21 Aralık’ta üç yıl olacak, Ali Arif artık yalnız gözleriyle konuşuyor bizimle. Okuyor, dinliyor, düşünüyor ve güzel gözlerini kırparak, harf harf yazdırarak anlatıyor, düşüncelerini. Konuşmadığı için her sözü on tümceye bedel, ölçülü biçili, damıtılmış bir su berraklığında.

***


Ali Arif Ersen’in vücudunu hapseden LIS, bizlere ayna tuttu. O aynada, sevgiyi, aşkı ve dostluğu gördük. Fatma ve Erdoğan Ersen’in kişiliğinde bir anne babanın vakur cesaretini, Berna Yavuzlar’da aşkın gücünü, inadını, sebatını keşfettik. Tam üç yıldır ufkundan eksilmeyen, maddi ve manevi anlamda seferber olan dostlarıyla, gerçek arkadaş sadakati nedir, anladık. Ve Ali Arif Ersen’in, çevresinde hiç kimseye nasip olmayacak bir sevgi çemberi ördüğünü kavradık.

***


Ali Arif, sağlığında o kadar üretti ki, bu dostlar sayesinde hastalandığından beri sergi üzerine sergi açıyor. Sonuncusu “Masallar”, sanatçının fotoğraflarını kazıyarak, silerek, perdahlayarak, boyayarak resim sanatına sunduğu muhteşem eserleri: Boş bir karyola, ölüme terkedilmişlik; bir tanker, devasa bir tabut olup çıkıyor. Mağaraya benzetilen bir orman size kalabalıklar ortasındaki yalnızlığı anlatıyor. Kolları ahtapot gibi inip kalkan atlıkarınca, hayatın atlıkarıncasından ibaret. Kadın bedeni gibi kıvrılan ağaç, kök salan kaderin ta kendisi. Çöp kamyonuna atılmayı bekleyen koltuk, sahibini de bekleyen bir sonun habercisinden başka ne olabilir?

“Masallar” dizisinin eserleri, Diagonal atölyesinde Zekai Demir tarafından sergiye hazır hale bedelsiz getirildi. Fotoğraf baskılarını, İngilizce olarak iki dilde basılan sergi kitabı Reha Arcan düzenledi. Levent Çalıkoğlu, kitaba nefis bir sunuş yazdı. Ve Amelie Edgü, geçen yıl olduğu gibi bir kez daha Milli Reasürans Galerisi’ni ücretsiz olarak bu sergiye tahsis etti. Dünyada başka bir örneği olmayan bu dayanışmayı, tabii ki Berna kız organize ediyor...

***


Ali Arif’in “Masalları”nı 11-29 Aralık tarihleri arasında İstanbul Teşvikiye, Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde görebilirsiniz. Hatta yılbaşı armağanı olarak satın alabilirsiniz! Ali Arif’in dalgıç elbisesi içinde kanat çırpmaya devam ve birbirinden güzel masallarını anlatmayı sürdürebilmesi için, dayanışmanızı dostluğumuza katın, olanaklarınız ölçüsünde... Hayatın bir yerinde, sevgiden daha önemli, sadakatten daha değerli ve insanca dayanışmadan daha gerekli hiçbir şey kalmıyor.

(*) LIS: Locked-In Syndrome: Beyincikte meydana gelen enfarktüs sonucu beyinle beden sistemlerinin bağlantısının kesilmesi.

DİĞER YENİ YAZILAR