Tesadüfün kaprisleri

Dünya, bir savaşın eşiğine doğru sürükleniyor...

Kalabalıklar hala ekmeğin kavgasıyla meşgul...

Yüz elli yıl önce içinde bulunduğu dünyayı özetleyen Fransız sosyalist politikacılarından Louis Blanc diyor ki;

- Yarışma zevkini azgın bir savaş haline getiren, kuvvetin her yolsuzluğuna alkış tutan, zengini kanma bilmez arzularla kıvrandıran, yoksulu ölüme terk eden rekabet, burjuvazide servet hırsını, tefeciliği, en zalim ve kaba taraflarıyla materyalizmi geliştirecekti!

Ve dünyayı salgın bir hastalık gibi etkisi altına almayı başaran liberalizm için ise şu tespitte bulunuyor;

- Liberalizmin benimsediği iktisat doktrinlerinin özü: dağıtımı düşünmeden mal üstüne mal yığmaktı. Devlet endüstriye karışmayacaktı. Kalbi yoktu bu doktrinlerin. Güçlüyü koruyor, zayıfı tesadüfün kaprisine bırakıyorlardı!

Yüz elli yıl sonra günümüzdeki dünyayı kasıp kavuran liberalizmin gittikçe kontrolsüz bir güç haline dönüştüğünü, yerini ise kapitalizm gibi acımasız bir sisteme terk ettiğini bilmeyen kaldı mı?

Karanlık bir tünele sokulmuş gibi davranıyor toplumlar.

Haberin Devamı

Ve “tesadüfün kaprisine” bırakılan milyonlarca insan mülteci pozisyonunda kendine yeni bir sığınak bulabilmek için canı pahasına sürekli göç edip duruyor...

***

Liberalizm içinde yaşadığımız çağda sevimli yüzünü kaybetmiş gibi!

İlk arabalar, uçaklar, telefonlar, radyo ve televizyonların ya da dev gökdelenler ile başlayan modern sürecin yani liberalizmin sevimli yüzüydü...

İnsanlığa büyük kolaylıklar getirecek gibi düşünülüyordu...

Ve artık modern teknolojiler sayesinde ülkelerin işgali ve toplumların katledilme süreci daha hızlı yaşanıyor.

İlkel teknolojilerin hüküm sürdüğü bir dönemden modern teknolojiye geçiş herkese çok sevimli gelmişti ve dünyanın küçük bir köye dönüşmesinden dolayı kitleler çok memnun kalmıştı.

Telefonu bulan Graham Bell’in hayali insanları sevdiklerine kavuşturmaktı.

Oysa kendisinin bu ütopyası bugün milyonlarca insanın ölümüne ve ülkelerin çökertilmesine sebeb oluyor.

Şehirlere bombalar yağdırılıyor, bulduğu telefon sayesinde...

Haberin Devamı

***

Fransız Edebiyatı’nın klasik geleneğinin temsilcilerinden sayılan Anatole France “her ilerleyişin ruhu ütopya” diyor ve “geçmişin ütopyaları olmasa, insanlar çıplak ve sefil, mağaralarda yaşarlardı hala; ilk sitenin taslağını da ütopyalar çizer. İnsanca rüyalardan nurtopu gerçekler doğar.”

Masumca başlayan her buluş bugün insanlığın baş belasına dönüşmüş!

Tesadüflerin kaprisleri eşliğinde görülen rüyalardan asırlar boyunca unutulmayacak vahşet tabloları doğuyor!

İlkel bir çağda yaşamayı da düşünmüyor değiliz...

DİĞER YENİ YAZILAR