Uzaklara Mektuplar

Bir sabah alıp başınızı gitmek, kaçmak isterseniz... Sessizce, usulca. Kimseye haber dahi vermeden. Nereye gittiğinizi kimseler bilmeden. Ya küçük bir kasaba olur, ya büyük bir dağın eteklerinde küçük bir kulübe...

Dünya ve kentler yoruyor insanı. Bir ülke gibiyiz adeta...

Kurşunların nereden geldiği belli değil. Ve nedensizce, anlamsızca dünya uğruna yapılan savaşlar yüzünden perişan olmak, yollara düşmek...

İlerlediğini sandığın yolda büyük bir daire çizip yeniden başladığın noktaya dönmekten daha büyük bir acı yoktur...

Yuvarlak dünyanın insanları da yuvarlak, dostluğun etrafında dönüp duruyorlar pervaneler gibi...

Pusulasızlık da böyle bir şey işte...

***

Büyük tufan sonrası sandık ki kötüler helak olmuş yeryüzünde...

Ve Nuh’un gemisine sadece iyilerin binip de kurtulduğunu sanıyorduk...

Zaman geçtikçe insan yine kötüleşmiş. Ve kötülükler hiç bitmemiş...

Biraz düşününce aslında anlamsızlığı buluyor insan. Yediğimiz bir kaç lokma ekmek ve içtiğimiz bir avuç su. Doyamamışız. Duramamış, sürekli virgül atarak oyalanmışız ve noktayı koyamamışız...

Haberin Devamı

Ölümlere bırakmışız son noktayı...

Bir sonra ki bir kaç lokmanın ve bir avuç suyu bulamamanın korkusuna yenik düşmüşüz...

Bu yüzden ıslah edememişiz yüreğimizi, iflah olamamışız...

***

Uslanmıyoruz hiç...

İbret almıyoruz ölenlerin ibretlik hikayelerinden...

Ve içine düşülen yalnızlıklardan...

Mezarlıkların yanından geçerken, tabutlara vazgeçemediklerimizi günü geldiğinde bir iki damla yaş eşliğinde koyarken...

Yere göğe sığamayanları tahta bir tabutla taşırken ve iki metrelik bir çukura gömdükten sonra, bir şey olmamış ve bir şey eksilmemiş gibi evlere dönerken...

***

Dost olamamış, edinememişiz; uçsuz bucaksız ve hiç uğramadığımız sokaklara sahip büyük kentlerde.

Yenik düşmüşüz hayatın acımasızlığına.

Ve günlük telaşına.Yarınları kurtarabilmek adına bütün günahları işlemişiz.

Bugünleri kaçırmışız, uçup gitmiş uzaklara. Unutarak yaşadığımız günleri uzaklara göndermişiz, pulsuz bir mektup gibi...

İnsanlar bir ülke gibi...

Tünelden çıkıp başka bir tünele giren ve her tünelde büyük umutlar yeşerten; aydınlık, sabah, güneş ve ışığa dair türküler çalıp ve söylemiş...

Haberin Devamı

Kavuşulduğunda ise; karanlıklara, geceye, ay ve yıldızlara vurulmuş...

Anlamsızlığı keşfedebilmek için biraz tökezleyip düşünce ve biraz düşüncelere dalmaya vakit ayırdığında bulabiliyor...

DİĞER YENİ YAZILAR