Işıklar sönerken...

Işıklar sönüyor...

Dünya zifiri karanlığa gömülüyor...

Sessizliği bir kurşun sesi bozuyor, sonra büyük bir kaos...

Paris’teki saldırıların ardından eteklerde biriktirilen taşlar dökülüyor.

Bir taraf, kutsal değerlerin karikatürize edilmesine karşı çıkıyor, ayıplıyor ve buğz ediyor ama saldırıları da kınıyor.

Doğru duruşun tarifi bize göre budur...

Karikatürize etmenin sınırsızlığını da ifade özgürlüğünün bir parçasıymış gibi savunan diğer taraf da ısrarla diyor ki;

- Mizahın dini yoktur!

Mizahın “Dini” olmalı diye kimsenin bir iddiası yok ki!

Mesele mizahın diliyle ilgili...

İfade özgürlüğü her şeyi ifade edebilme hürriyeti değildir!

Kim diyorsa ve savunuyorsa büyük bir yanlışın kör kuyularında geziniyor demektir.

Irak, Filistin, Suriye ve Mısır’da milyonlarca Müslüman katledildi.

Kimse, batıyı suçlayamıyor dahi.

Batıdakiler de müslümanları yatıştırmak için:

- Hıristiyanlıkta, Musevilikte terör yoktur! diyerek savunma psikolojisi içerisine girmiyor.

Biz ise her saldırının ardından bağırarak diyoruz ki; -İslam dininde terör yoktur, çünkü terörün dini yoktur!

Haberin Devamı

Batı olmadığını bilmiyor mu?

Mesele de burada zaten... Olmadığı için asırlardan beri müslümanları terörize edebilmek ve terörist yapabilmek için uğraşıyor...

Biz şimdi kime ne anlatıyoruz ki?

Kaç asırdan beri “Şeytan taşlanır gibi” kutsal değerlere saldırılıyor.

Saçmalayanlar, suçlayanlar kervanına katılanlara baktıkça anlıyoruz ki, insan ruhunda ne taşıyorsa taşıdıklarını hayatın bütün alanlarına sıçratarak ihtiyarlıyor.

Anlaşılmak istenmiyoruz...

Kaç bilinmiyenli denklemi çözmeye çalıştığımızı dahi bilmiyoruz.

Çifte standart duygusu yüzyıllardan beri zirvelerde geziniyor.

Duygu duvarlarının arkasında biriktirilen kin ve nefret akıl tarlasına sıçramış.

İçimizdeki Fransızlara dahi laf anlatamadık ki, değil dışımızdaki Fransızlara!

Her terör olayının ardından içimizdeki Fransızların bir kısmı ya İslamiyet’i reformize etmeye ya da saldırmaya başlıyor.

Allah sanki İslam’ı eksik göndermiş de kafalarının içinde ezberledikleri üç kuruşluk kelimelerle İslamiyet’i reforma ve yeniliğe götüren projeler piyasaya sürmeye başlıyorlar.

Haberin Devamı

Asırlardan beri İslam dinini bozabilmek için çaba sarfediliyor...

Abduh, Cemaleddin Efgani, Musa Carullah Bigi, Seyyid Kutup gibi putlaştırılan, kutsallaştırılan sayısız ve sözde İslam alimleri ortaya çıkartılarak, Vehhabi ve Şii’lik gibi daha nice bozuk ve sapık mezheplere kapılar açılarak çatışma ve sapıtma ortamları hazırlandı.

İslam dünyası sürekli terörize edildi ve coğrafya terörist yetiştiren bataklığa dönüştürüldü.

16 Türk Devleti’nin batırılış sırrı da burada gizlidir.

Allah’ın gönderdiği İslam dinini eksik, yetersiz ve çağın ihtiyaçlarına cevap veremediğini iddia ederek yeniden yorumlayan, yenileyen sapık mezheplerin yolları açıldı...

Ve reformist sözde alimler, şeyhler, ulemaların dergahları, tarikatları ve müritleri dizayn edildi...

Para, kadın, silah, güç, şöhret, lüks ve iktidar hastalıkları bir salgın gibi yayıldıkça İslam içerden yıkılıyor, terörize edilmiş oluyordu...

Sonra da “Cihad” yalan ve masallarıyla terörist yetiştiriliyordu...

Haberin Devamı

Şimdi, batı genetiğini bozduğu ve ellerine silah tutuşturarak teröristleştirdiği ve dinden imandan çıkarttığı müslümanlara evinde yenik düşüyor.

Daha büyük felaketler ise kapılarının eşiğinde bekliyor...

Özetle, bildiğimiz şudur;

- Ehl-i sünnet dışında gidilen bütün yollar sapıklıktır.

İslamiyet’le bir ilgisi yoktur.

Ve en büyük zararı da İslamiyet’e vermektedirler.

Işıklar sönüyor.

Dünya zifiri karanlığa gömülüyor...

Sessizliği bir kurşun sesi bozuyor, sonra büyük bir kaos başlıyor...

DİĞER YENİ YAZILAR