Yayından kaldırılan yılın dizisi

Koskoca TIME, Breaking Bad’i 'harcayıp' hiç duymadığım bir diziyi 'yılın dizisi' seçince hemen izledim. Üstümden bir kamyon geçti gitti…

Haberin Devamı

'Ne bu cüret?' diyerek açtım bilgisayarı! Değil yılın, tüm zamanların en iyi dizisi dediğim Breaking Bad'den daha iyi bir dizi olduğu iddia ediliyor... Çok emindim bu seçimin 'marjinal grupların' işi olduğuna. Binbir tür önyargıyla başladım 'Enlightened' (Aydınlanmış) adındaki bu diziye ve 'o kadın'ı gördüm. Birkaç hafta önce 'ilk kez' gördüğüm o kadını...

Bir kitapçıdaydım. Senelerdir aradığım, bulamadığım için ‘klişe’ veya ‘uydurma’ olduğuna artık emin olduğum ‘o kadın oradaydı, gerçekti ve vardı! Topuklu ayakkabılarıyla, arkasından yırtmaçlı dizüstü daracık eteğiyle kişisel gelişim kitapları reyonundaydı. Uzaktan uzaktan izledim. Öylesine gelmiş gibi davranıyordu bu reyona; ‘Ben kulaklık bakıyordum, nasıl düştüm yahu buraya?’ edasında… Etrafı kolaçan edip, ‘o kitap’lardan birini elinin ucuyla aldı, arka kapak yazısını okudu. Sırf o kitabı almaya buralara gelmiş gibi olmamak için defter, kalem, silgi filan topladı kasaya giden yolda… Beyaz poşeti elinde, çıktı. Nasıl siyahsa tekelden alınan rakıyı saklama poşeti; kişisel gelişim kitabınınki de beyazdı işte…

Foto galeri için tıklayın


BİR ZAVALLIYLA DALGA GEÇMEK

Hepimiz o kadınla dalga geçmeye bayılırız; değil mi? Belki ertesi gün iş arkadaşlarıyla yiyeceği öğle yemeğinde kendisi de dalga geçecektir ‘o kadın’la. Amerikan durum komedisinin de, Türkiye elitistinin de en sevdiği konudur. Herkes aynı fikirdedir; bir zavallının hayatını kitapla değiştirebilmeyi umması müthiş bir şov alanı yaratır üstünlük kurmak isteyenlere… Kimisi, hiç değilse bu sayede bir gol atmış olur.
İşte ‘Enlightened’, ‘Bir dakika ya! Durun!’ diyor bu acımasızlığa… Beyaz yakalı bir kadının hikayesiyle… Sex and The City’yle ütopik, gerçek dışı kadını, Girls’le gerçeğin dibine vuran kızları anlatan HBO bu defa gerçekle klişenin arasındaki ‘o kadın’ı sürüyor piyasaya…

BEN BİR ŞEYLER YAPIYORUM, YA SEN?

Patronuyla kırıştırdığı ortaya çıktıktan sonra her şeyden çok sevdiği ‘departmanından’ uzaklaştırılan Amy’nin hikâyesi bu… Uzaklaştırılmayı hazmedemeyen, hazmedemedikçe ‘sıyıran’ bir kadın… Soluğu Hawai’deki bir rehabilitasyon merkezinde alıyor. Onlarca kişisel gelişim kitabı okuyor, ‘iyileşiyor’ ve bu defa dünyayı değiştirmek için eski şirketine geri dönüyor.
Hesap soruyor sanki bu dizi önceki bütün yapımlardan, koskoca sektörden… “Sen ne zaman benim dertlerimi gerçekten anlattın, önemsedin de; hemen dalga geçecek hakkı buldun kendinde?” diyor sanki… Açık yara gibi gezen, artık acıdığını da fark etmeyen tüm ‘kurumsal insanlar’ı silkiyor, “Ben hiç değilse fark etmişim problemimi, almışım kitabımı; çözmeye çalışıyorum; sen ne yapıyorsun?” diyor; hatta yer yer abartıp “Aç da bir tarafına gül” diye agresifleşiyor da...

BU DİZİDE HERKES ÖLÜMÜNE YALNIZ

İlk kez seviyoruz bu ‘sinir bozucu’ kadını… Sevgi göremediği anne-kız ilişkisinde de, başarısız evliliğinde de onun hiçbir suçu olmadığına ikna oluyoruz. Ne Girls’teki, ne de Sex and The City’deki gibi ‘günümüz modern kadını’ meselesini ‘dört mutsuz kadın’ üzerinden anlatmıyor bu dizi. Tek bir kadın var. Bu dizideki erkek, kadın; herkes ‘tek’; herkes izleyeni intihara sürükleyecek kadar ‘yalnız başına’… Birbirinin aynısı, kişiselleştirilmemiş ofis masalarının ardında bir başına binlerce insanın olduğu koca bir şirket var karşımızda. Ondan önceki ‘şehirli mutsuz kadın’ portrelerinden farklı olarak aşkı bulmanın değil, fark yaratmanın peşinde Amy... ‘Ben öldükten sonra “35 sene işte şu masada çalıştı!” demesinler’ diye tüm kavgası…

ACISI ÇEKİLMEYEN SANCININ ŞAKASI

Önce acı hüngür şakır yaşanır, sonra üstüne acımasız şakalar yapılır. Hemen herkeste sıkıntıları savma süreci böyle işler; değil mi? Yok işte, burada bir yanlışlık, bir terslik var. Hiç de yabana atılamayacak kadar güçlü olan ‘kurumsal’ hayat sancılarıyla önce dalga geçilmiş bu defa. Belli ki aslında ‘herkes gibi olma’ hissi herkesin sıkıntısı olduğundan çok riskli bulunmuş, tutmayacağından korkulmuş. Hiç acısını göstermeden, kim olduğu açık edilmeyen o kadınlarla, o adamlarla dalga geçilmeye başlanmış.

Bir bildikleri varmış elbette. TIME’ın ‘Yılın dizisi’ seçtiği, yayınlanan her bölümü en kırık notlu TV üstatlarından yıldızlı pek iyiler alan bu dizi ‘reytingi olmadığı’ için yayından kaldırıldı Mart ayında. IMDB puanı da topu topu 7.2… İlk 200’e bile giremiyor yani! Fazla dürüst olmanın, acısını komedisinden daha gerçekçi tutmanın bedelini ödemiş belli ki. Anlıyoruz ki,“Hiç komik değilsiniz!” diye haykırmaya daha çok varmış!

DİĞER YENİ YAZILAR