İstikamet neresi: Kızılelma

Son dönemdeki gelişmeler yüzleştiğimiz zorluklar kadar umudumuzu ayakta tutan olaylara da vesile oluyor. Afrin harekatı ile sınır ötesine taşınan terörle mücadele süreci yeterince anlaşılamamış, değeri fark edilememiş kavramları, bilgileri açığa çıkarıyor. Böyle olağanüstü dönemlerde millete umut veren, ortaklık paydasına çimento olan belki de en etkili unsur milliyetçilik olgusu. Buna günlük siyaset açısından bakmamak gerekir. Zira yaşadığımız kavramsal karmaşa devletin uzun süre uzak kaldığı ve siyasilerin örselediği kültürel milliyetçiliğin kendini gösterme arzusuyla ilişkili. Anderson’un ifadesi ile: “Milliyetçiliğin büyüsü, rastlantıyı yazgıya dönüştürmesidir.”

Bu dönüşüm sahasında tartışmaya açılan kavramlardan biri de “Kızılelma”...

Dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında “istikamet neresi sorusuna tankın üzerindeki asker Kızılelma cevabını veriyorsa tarihi ülküler vicdanlardadır” sözleri tartışmanın kaynağına götürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Ankara Sanayi Odası Ödül töreninde yaptığı konuşmada askerin bu sözünü kast ederek “Biz o hedefe doğru gidiyoruz” demişti .

Haberin Devamı

Peki nedir bu Kızılelma?

Yazılı kaynaklarda Kızılelma’nın belirdiği yer İstanbul’da, Ayasofya’nı önünde bir sütun üzerinde, Bizans imparatorunun elindeki kızıl bir küreye (veya altın bir top) dayandırılıyor. Ayasofya’nın kubbesindeki bu top Bizans’ın dünya hakimiyetini temsil ediyor. Justinyanus heykelin Anadolu’ya dönük yüzünü göstererek “Beni yıkacak olanlar buradan gelecek” demesi, halk arasında dolaşmaya başlamış. Evliya Çelebi ise Hazreti Muhammed’in doğumu ile birlikte Ayasofya’nın kubbesinin çöktüğünü ve Kızılelma’nın yere düştüğünü belirtir. Böylelikle Kızılelma, kesintisiz devam eden Türk devlet çizgisinin varmak istediği nihai nokta olarak tezahür eder.

Nevzat Köseoğlu’nun şu ifadeleri açıklayıcıdır: “Kızılelma sabit ve belirli bir şey yahut yer değildir; soyut bir ülkü kavramıdır. Her dönemin kültürü, gerilim gücüne göre onu isimlendirir, somut bir hedefle belirler ve anlamlandırır. O zamanın Kızılelma’sı bilinen bir yer olur; ancak, oraya varıldığında Kızılelma ele geçirilmiş olmaz. Daha ileride ve yine belirli bir yere gider. Türk milletinin yükseliş dönemlerinde Kızılelma, cihan hakimiyeti ülküsü olarak algılanmıştır.”

Haberin Devamı

Kızılelma kavramının edebi yansımaları da son derece önemlidir. Bunlardan birisi Ömer Seyfettin’in 1917’de yazdığı “Kızılelma Neresi?” adlı hikâyesidir. Burada Kızılelma için “şirk koşmaktır” diyenlere önemli bir mesaj vardır. Hikâyenin ana kahramanı Kanunî Sultan Süleyman’dır. Kanunî, bir sefer öncesi askerlerin “Kızılelma’ya, Kızılelma’ya” bağırışlarını duyar ve neresi olduğunu araştırır. Yöneticiler Kızılelma’nın halkın uydurduğu bir efsane olduğunu, ilim ve örfte yeri olmadığını söylerler. Ancak Süleyman “halkın dediği, hakkın dediği!” diyerek askerlere sorar ve Kızılelma adlı yerin Allah’ın bir müjdesi gibi padişahın işaret verdiği ve halkın da arkasından yürüdüğü uzak hedef ülkü olduğunu idrak eder.

Bu hikayede olduğu gibi Nihal Atsız da Kızılelma’nın önce halkın arasında vücut bulduğundan söz eder. Nihal Atsız bunu “delilik”, “macera” sayanlara “sadece büyüklükten vazgeçmeye değil, haritadan silinmeye razı olmalıyız” diyerek karşılık verir .

Haberin Devamı

Kızılelma aslında şifrelenmiş fikir, bir bilgidir. Öyle ki; Ziya Gökalp 1913 yılında yayınlanan “Kızıl Elma” adlı şiirinde şöyle demektedir:

Kızılelma yok mu? Şüphesiz vardır;

Fakat onun semti başka diyardır.

Zemin mefkure, seması hayâl...

Sözün özü Kızılelma Türk milleti için ne emperyal bir hedef, ne inanışına aykırı bir kavramdır. Aksine ihtiyaç duyduğumuz başarıların ve dünyada hak ettiğimiz yere ulaşabilmenin manevi ve beşeri ifadesidir.

DİĞER YENİ YAZILAR