“Kürt devleti” İsrail projesi mi?

“Bağımsız Kürdistan’a evet mi hayır mı?” sorusunun oylanacağı referanduma sadece 5 gün kaldı. İrdelenen hususlardan birisi de İsrail’in kurulması düşünülen Kürt Devletinin neresinde olduğu…Kimi yazarlar Türkiye’nin referanduma ve hatta Kürt devletine karşı çıkmasını İsrail’in çıkarlarına hizmet ettiğini söylüyor.

Acaba gerçekten böyle mi?

Tarihsel sürece bakıldığında İsrail’in (1) Yahudi Kürt lobisi (2) 1950’lere dayanan istihbarat ve asker desteği (3) 90’lı yıllarda ve 2003 sonrası ABD ile fiili durum yaratma hamlelerin odağında olduğu görülüyor.

MOSAD ajanı Tsafrir 1963-1975 yılları arasında Irak’taki Kürtlere yoğun destek sağladıklarını gizlemiyor. Hatta MOSSAD’ın K.Irak’a olan ilgisini 1934 yılına kadar götürmek mümkün. Daha İsrail’in kurulmadığı o tarihte bölgeye gönderilen R.Shiloah (daha sonra MOSSAD’ın özel operasyonlar biriminin sorumlusu oldu) buradaki Yahudi Kürtlerin Filistin’e gelmesi için görüşmeler yapmış. İsrail’de bulunan Kürtlerin 150 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. ABD’deki Yahudi lobisinde de etkililer.İşte bu süreçte Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin birkaç kez MOSSAD’la görüştüğü biliniyor.

Haberin Devamı

1965 sonrası İsrail ve İran’ın Irak’taki rejimin zayıflaması için peşmergeye silah ve eğitim desteği verdiği belirtiliyor. 1963’ten itibaren İsrail tarafından Kürtlere her yıl 500 Bin dolar destek sağlanırken 1975’e kadar ABD tarafından 16 milyon dolarlık yardım yapılıyor. 1970’e gelindiğinde bazı petrol sahalarının tahrip edilmesi ile rezervleri düşen Irak yönetimi Kürtlere geniş haklar tanıyan bir anlaşma imzalamak zorunda kalıyor. Bununla birlikte K.Irak’ta PARASTİN adlı istihbarat örgütünün kurulmasında da İsrail’in verdiği destek önemli. Bu yapı MOSSAD’la güçlü bilgi alışverişinde bulunmuş.

Bu destek süreci Irak ve İran arasında imzalanan Cezayir anlaşması ile kesilmiş ve İran üzerinden gönderilen yardımlar durmuştur. Irak ordusu Kürt isyanını oldukça sert bir şekilde bastırmış ve Mustafa Barzani İran’a sığınmak zorunda kalmıştır. Bir süre sonra da ABD’ye gitmiştir.

Haberin Devamı

90’lı yıllara gelindiğinde bu bölge Kuveyt’in işgali sonrasında ABD ve İngiltere tarafından 36’ncı paralelin kuzeyini güvenli bölge ilan etmesi ile de facto bir nitelik kazanmıştır.

2003 sonrasında ise Türkiye, İran, Arap ülkelerinin tepkisi dikkate alınarak ilişkiler genellikle kapalı devre sistemi ile sürdürülmüştür. Türkiye-İsrail yakınlaşması ve MOSSAD’la işbirliği artışı İsrail’i ikili bir çevreleme politikasına götürmüştür. İsrail K.Irak yönetimine verdiği desteği Türkiye’yi rahatsız etmeyecek bir içerik ve üslupla yürütmüştür. Ancak 2003 sonrası verilen destek belirginleşmiş ve DAVOS’un ardından gerilen ilişkiler İsrail’in giderek Bölgesel Yönetime açıktan desteğine evrilmiştir.

Bugün daha da uygun koşullar söz konusudur. ABD bölgeye konuşlanmış ve DEAŞ’a karşı Suriye’de YPG’yi, Irak’ta Peşmerge’yi kullanmaktadır. Arap ülkelerinin bölünmüşlüğü ve iç savaşlar gölgeleme politikasını bir gereklilik olmaktan çıkarmıştır.

26 Haziran 2014’te ABD’ye giden İsrail Devlet Başkanı Simon Peres Irak’ta savaşan grupların birleşemeyeceğini ve Kürt Devleti’nin fiilen kurulduğunu ifade etmesi en üst düzeyden yapılan açıklamadır.

Haberin Devamı

Peres’in “IKBY’nin petrol satışına yardımcı olan Türkiye’nin de bu durumu kabul etmişe benzediği” yönündeki açıklaması dikkat çekicidir. 2014 sonunda Aljazeera’ya konuşan eski Dışişleri Müsteşarı AlonLiel’de açıktan böyle bir söyleme yönelişlerinde Türkiye’nin K.Irak politikasındaki değişmeyi gerekçe göstermesi önemlidir.

Çok açık ki Irak’ta bir Kürt devleti Arap dünyasının çevrelediği İsrail’in yalnızlığına son verebileceği gibi İran’ın istikrarsızlaşmasını sağlayabilir. Bu sebeple Türkiye-İsrail ilişkileri ve referandum sürecine olası etkileri ciddiyetle irdelenmeye muhtaçtır.

DİĞER YENİ YAZILAR