Gazete Vatan Logo

Küresel ısınma hamsiyi bitirecek mi?

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı, küresel ısınmanın Karadeniz'de hamsi göçlerini etkileyeceğini ve Türkiye'de milyonlarca YTL'lik zarara uğratacağını açıkladı

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından hazırlanan 'Küresel Isınma ve Türkiye' konulu raporda, küresel ısınmanın Karadeniz'de hamsi göçlerini etkileyeceği, bunun da Türkiye'de
milyonlarca YTL'lik zarara ve birçok balıkçı ailenin işsiz kalmasına yol açacağı
vurgulandı.

Raporda, termofilik (sıcağı seven) olarak adlandırılan bir deniz kestanesi türünün, Kuzey Ege ve Marmara Denizi'nde yoğun olarak görülmeye başlanmasının bu denizlerdeki faunal değişimin öncü işareti olduğu belirtildi.

'Karadeniz'in Akdenizleşmesi süreci devam etmektedir' denilen raporda, Akdeniz'den Karadeniz'e geçen türlerin temel özelliğinin yüksek tuzlu ve sıcak sularda yaşamaları olduğu kaydedilerek, 'mıgrı', 'baraküda' ve 'peygamber balığı' gibi türlerin bu denize girmesinin termofilik türlerin dağılımının
genişlediğinin göstergesi olduğu bildirildi.

Bunun sebebinin de havza su sıcaklığındaki yükselmeyle ilişkilendirildiği belirtilerek, 'Karadeniz'de Akdenizleşmenin hızlanması sonucu bir çok yeni türün
bu denize girmesi ve besin zincirini değiştirmesi önümüzdeki yıllarda daha da belirginleşebilir. Karadeniz'deki ekolojik değişimde bir diğer belirleyici etmen bu havzadaki organik yüklerin üretim ve tüketim bilançosuna bağlı olacaktır'
denildi.

Küresel ısınmanın plankton (mikroskobik canlılar) üretimi ne ölçüde değiştireceğinin de tam olarak bilinemediği kaydedilerek, hamsi ve çaça gibi
balıkların planktonlarla beslenerek, su kolonundaki organik yüklerin denizden
emilmesini sağladığı, bunun olmaması halinde dipte zehirli bir gaz türü olan hidrojen sülfür oluşumunun hızlanacağı bildirildi.

YENİ GÖÇ TÜRLERİ

Bu haliyle Akdeniz ve Karadeniz arasında biyolojik koridor görevini gören boğazlara da dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi: 'Hint Okyanusundan Akdeniz'e geçen türlerin geçişini sağlayan Süveyş Kanalının yaptığı görevi İstanbul Boğazı'nın yapıp yapmayacağı veya bunu etkileyen faktörlerin ne olduğu sorusu cevaplanmayı beklemektedir. Dış çevredeki değişimin hızına yetişemeyen türlerin kaybolması da olası görülmektedir. Diğer yandan, küresel ısınma nedeniyle okyanuslar ve denizlerdeki ana taşıyıcı akıntılarda değişimler görülebilir. Bunun Akdeniz ve Karadeniz arasındaki akıntı sistemine vereceği etki de incelemeye değer bir başka konudur. Çünkü Akdeniz'den Karadeniz'e çıkan yüksek tuzluluklu ve sıcak alt akıntı ile Karadeniz'den gelen düşük tuzluluklu soğuk üst akıntı deniz canlılarının dağılımını ve göçlerini düzenler. Deniz suyu sıcaklığının artışı termofilik balık türlerinin Karadeniz'e geçişleri ve girişlerini etkileyeceğinden bu durum yeni bir göç türleri oluşturabilir. Bu olgular ışığında Karadeniz'deki av kompozisyonu ve balık türleri de değişecek, türler de muhtemelen artacaktır. Avlanan balıkların miktarları da değişebilir. Bu ise yüzyıllardır geleneksel hale gelmiş Karadeniz balıkçılığının değişime uğraması demektir.'

KARADENİZ'DEKİ DENGE
Küresel ısınmanın Karadeniz'deki hidrojen sülfür tabakasının kalınlığını değiştirerek en olumsuz etkisini gösterebileceği vurgulanan raporda, Akdeniz'den gelen suların daha sıcak olacağı, Karadeniz'de bu dengeyi sağlayan tatlı su
girdisinin ise sıcaklık artışıyla hem azalacağı, hem de sıcaklık ve yoğunluk ara tabakasının yükseleceği, bunun da oksijensiz tabakanın yükselmesine neden olabileceği bildirildi.

Bu tabakanın yükselmesinin de deniz canlılarının beslenme ve üremelerine uygun olan alanın azalması anlamına geleceği dile getirilen raporda, 'Bu Karadeniz gibi sınırlı su yenilenmesine sahip, izole ve genetik değişimin az olduğu bir deniz için kaos demektir. Karadeniz'deki deniz suyu seviyesinin yükselmesi veya su sıcaklığının artışı, soğuk su seven mersin balığı ve alabalık başta olmak üzere bir çok türü de olumsuz etkileyecektir' tespitine yer verildi.

Karadeniz'deki su sıcaklığındaki artışın, değişen atmosferik ritim nedeniyle yağış rejiminin değişeceği, denize besleyici yüklerin birden gireceği, böylelikle mevsimsel plankton patlamaların yaşanabileceği ve tüketiminden fazla üreyen organik maddelerin dibe yığılmasıyla canlı yaşamın dar bir kuşağa hapsedileceği, organik maddelerin karadan gelen yükler altına hapsedilmesiyle tersine bir sürece de tanıklık edilebileceği kaydedildi.

ESKİ İLE YENİ TÜRLER ARASINDA MÜCADELE
Türkiye kıyılarındaki uzun dönemli deniz seviyesi değişimleri için kullanılan ölçüm istasyonlarının sayısının yeterli olmadığı da belirtilerek, şu
görüşlere yer verildi: 'Sınırlı mevcut veriler, yılda ortalama 7 milimetrelik deniz seviyesi
artışının olduğunu göstermektedir. Bunun da kıyısal eko-sistemde başta erozyon olmak üzere tuzlanma ve diğer değişim ve tahribatlara yola açacağı aşikardır. Özellikle dalga zonunda yaşayan deniz yosunlarının ve bunlarla birlikte
yaşayan omurgalı ve omurgasız canlıların su seviyesi yükselmelerinden etkilenmeleri kesindir. Bu yosunların başta eklem bacaklı, kabuklu ve balıklara yaşam alanı oluşturması ve bunun zamanla yok olarak besin zincirini temelden
etkilemesi kaçınılmazdır. Doğal olarak, Karadeniz'deki hidrolojik değişimler, akıntılarla taşınan pelajik göçmen balıkların yumurtalarının dağılım alanını ve derinliğini değiştirecektir. Örneğin, ilkbaharda Karadeniz'e çıkan göçmen pelajik balıkların yumurtlama alanları ve dağılımları incelenmeye değer bir konudur. Sulak
alanlardaki su seviyesi yükselmeleri ise yeni türlerin bu alanlara girmesine, eski ile yeni türler arasındaki mücadeleye de sahne olacaktır.

Nihayet, deniz suyunun ısınması sonucunda yüksek sıcaklıkta yaşayan bakterilerin artması ve bunların hastalık oluşturma kapasiteleri daha da
artacaktır. Bunun küresel boyutta olması da mümkündür. Küresel ısınma denizlerde yapılan balık yetiştiriciliği için tehlikedir. Çünkü su sıcaklıklarının artması özellikle yazın daha fazla hastalık demektir. Bunun için üretimde daha fazla aşı ve kimyasal madde kullanma zorunluluğu ortaya çıkacaktır.'

ISINMA, SADECE CANLI YAŞAMINI ETKİLEMEYECEK
Küresel ısınma sadece canlı yaşamını direk olarak etkilemeyeceği ve habitat yıkımlarına da yol açacağı dile getirilen raporda, böylece küresel ısınmanın eko-sistem değişikliklerini de beraberinde getireceği, örneğin Akdeniz endemiği
ve çok üretken bir deniz çiçekli bitkisi olan 'P. Oceanica'nın Akdeniz havzasında sıcaklığın yüksek olduğu bölgelerde (İsrail, Lübnan kıyıları) dağılım göstermediği, sıcaklık artışlarının bu türün dağılım sınırlarını azaltacağı ve dolayısıyla bir çok canlının üreme ve beslenme alanının ortadan kalkacağı bildirildi.

Raporda ayrıca, küresel ısınmanın türlerin fizyolojik dengelerinde de değişimlere yol açacağı, üreme dönemlerinde ve eşeysel olgunluğa erişme yaşlarında bir değişimin, canlıların kondisyonlarında ve boylarında da değişiklikleri beraberinde getirebileceği, Karadeniz'de hamsi göçlerinin azalacağı veya duracağı, bunun da ülkeye milyonlarca liralık zarara ve birçok
balıkçı ailenin işsiz kalmasına yol açacağı ifade edildi.

TÜRKİYE DENİZLERİNDE 277 YABANCI CANLI TÜRÜ Türkiye'de şu ana kadar denizlerinde tespit edilmiş yabancı tür sayısının 277 olduğu bildirilen rapora, şöyle devam edildi: 'Ülkemiz denizlerine yabancı türlerin zamana bağlı olarak yerleşim hızlarını inceleyecek olursak, 1961-1980 yılları arasında 1 yabancı türün ülkemiz
sularına gelmesi 16 hafta da bir olurken, bu oran 1980-2000 yılları arasında 3,7 haftaya kadar düşmüştür. Periyotlar arasındaki bu büyük farklılık, periyotlar arasında yapılan bilimsel çalışmaların sıklığından kaynaklandığı gibi küresel ısınma nedeniyle sıcak seven Kızıldeniz kökenli türlerin Akdeniz'e girişlerinin artmasından ve Akdeniz'deki dağılım alanlarını genişletmesinden de kaynaklanmaktadır. Buna en iyi örnek halk arasında 'karavida' olarak bilinen türlerden 'erugosquilla massevensis'in daha önceleri sadece Akdeniz kıyılarında bulunurken,
2004 yılında Marmara Denizi'nde kaydedilmesidir.
Küresel ısınma ve tropikalleşme etkisiyle Akdeniz'e ve Karadeniz'e giren türlerin sayıları ve diğer özellikleriyle ilgili ülkemizde bir veri bankasının oluşturulması gerekir. Böylelikle önümüzdeki dönemde ekolojik gelişmelerle ilgili
daha doğru tahminlerin yapılması mümkün olabilecektir.'

KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

BM Çevre Programı (UNEP-IOC) ile UNESCO tarafından yürütülen deniz suyu
yükselmeleri izleme ağı çalışmalarını takip edilmesi, ülkede kurulacak birden çok interdisipliner çalışma grubu ile denizlerin vakit geçirilmeden izleme çalışmalarına başlanması gerektiği ve bu konuda devletin yetkili organlarının harekete geçmesi gerektiği vurgulandı.

Geniş olanaklara sahip Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi ile üniversiteler arasında, uzun süreli araştırma projeleri başlatılmasının önemi anlatılan raporda, izlenmeden değişimleri anlamanın mümkün olamayacağı belirtildi.

Raporda ayrıca, 'Sadece kar hedefleyen üretim anlayışının dünyayı ve insanlığı bir kaosa götürdüğü bir gerçektir. Mevcut üretim ilişkisiyle gezegenimizde tüm canlıların geleceği tehlike altına girmiştir. Küresel iklim
değişikliği, yaklaşık 200 yıllık sanayi devrimi ve bunu izleyen kapitalist üretim süreçlerinin bir sonucu olduğuna göre, bu süreçlerin yeniden değerlendirilmesi, tüm canlıların mutluluk ve refahına göre dizayn edilmesi gerekir. Aksi takdirde, suyu ısınan, okyanuslar, denizler veya dünya değil, buna neden olan biz insanlar ve hiçbir suçu olmayan diğer canlılar olacaktır' görüşüne yer verildi.

Haberin Devamı