Gazete Vatan Logo

Karadayı'nın bir ses kaydı daha

Hoca’ya ‘ayrıl’ dedim ayrıldı, Demirel sözümden çıkmazdı

Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın 4’üncü ses kaydı da internete düştü. Karadayı bu ses kaydında 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat askeri müdahalelerinde oynadığı rolden bahsediyor. Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Onur Öymen ve Necmettin Erbakan hakkında çarpıcı iddialarda bulunuyor

Daha önce çeşitli aralıklarla 3 ayrı ses kaydı internete düşen eski Genelkurmay Başkanları’ndan Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın bir ses kaydı daha çıktı. Bu kayıtlara göre Karadayı, 27 Mayıs’tan önce ortalığı kan gölüne çevirenleri polislerin yakalayıp cezaevine gönderdiğini, kendilerinin ise arka kapıdan sokağa bıraktıklarını söylüyor, darbeleri nasıl oluşturduklarını da anlatıyor. İşte kayıttan çarpıcı bölümler:

27 MAYIS DARBESİ

Kamyon kamyon bize adam gelirdi

Ben 27 Mayıs’a iştirak ettim fiilen. Davutpaşa’daydım, bana hemen ertesi gün görev verdiler. Davutpaşa’daki işleri bitirdik, o Zeki Şahin, Bümin Yamanoğlu, Kemal Binatlı bunlar merkez komutanı... Onları aldık. Davutpaşa’ya bir sürü insanlar alındı. Onları oradan Yassıada’ya gönderdik. Şimdi bir de üniversiteler faaliyete geçerdi. O zaman üniversitelerde muazzam bir kaynama vardı. Hükümete karşıydılar. Polis, onlardan yakalarlardı. Kamyon kamyon bize adam gönderirlerdi. Davutpaşa’yı hapishane zannediyorlardı herifler. Biz çocuklarla akşam otururduk, top oynardık, yemekler yedirirdik, akşam arka kapıdan gönderirdik. Davutpaşa’da iş bittikten sonra irtibat bürosuna aldılar, irtibat bürosunda Yassıada ile irtibatlıyız. Gittim geldim devamlı. İşte o davalara falan girerdim.

12 EYLÜL DARBESİ

Ben sicili bozuk bir adamım, sabıkam çok

12 Eylül’de de vardım, planlama grubundaydım, sabıkamız fazla. Mamak Tugay Komutanı’ydım. Ankara’daki operasyonu yapan adamdım. İhtilal hazırlanırken, biliyordum ben. Çünkü tayin daire başkanıydım. Nurettin Ersin biliyordu, Mehmet Paşa biliyordu kara kuvvetleri kurmay başkanı, Kenan Evren biliyordu tayinleri, bir de ben. Ben zaten 2 ay evvel çocukları gönderdim Antalya’ya. Allah rahmet eylesin Eşref Bitlis Bolu’daydı, oradan da 2 tabur getirdik, o da bana misafir oldu. Komando taburu getirdi. Sabıkalı adamız, sicili bozuk bir adamım.

28 ŞUBAT DARBESİ

Hoca’nın mutlaka gitmesi lazımdı

Hocayı (Erbakan’ı), Demirel ile konuştum. “Mutlaka gitmesi lazım, biliyorsunuz dev gazeteler verdi nizamiyeden döndük” dedim.. Nizamiyeden döndük lafı enteresandır yani, bu demektir ki bir halt olmasaydı biz... Ne dersem onu yaparlardı. Hoca’ya “Ayrıl” dedim ayrıldı. Daha ne olsun? Bunu cumhurbaşkanı dahil herkes kabul etti. Biz partiyi kapattık yav. Valla aynı kafadan gidiyorlar, kafaların değişmesi lazım.

Öymen bizim adamımızdı

Onur Öymen gelecek bana, bakalım, buluşacağız. Telefon etti Ankara’dan, görüşmemiz lazım dedi. Peki dedim. Görüşeceğiz konuşacağız. Dürüst, kafası çalışır. Ben genelkurmay başkanıyken o dışişleri bakanı müsteşarıydı. Devamlı birlikte çalışırdık. Son derece o karargahta, bizim gizli karargahta bizim 2. Başkan ordaydı. Gider gelirlerdi. İrtibat sağlardık ve birbirimizden haberimiz olmadan hiçbir siyasi şeylik yapmaz. O zaman çok iyi işledi işler.

Yılmaz’a altın tepside iktidar teslim ettik

28 Şubat’tan sonra Bodrum’a gitmiştim. Hatta gazeteler yazdı, manşet attılar “Karadayı yoruldu da Bodrum’a gitti” falan diye. Şimdi orada Mesut Yılmaz ile bir araya geldik. Berna hanım, benim hanım, dördümüz oturduk. Mesut Bey’e dedim ki; “Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin.” Kimin yanında, eşinin yanında. “Biz sizin arkanızdayız, sizi sonuna kadar destekleyeceğiz, ama benim bazı taleplerim var, Bunlar 1: Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz, 2: Seçim kanunu mutlaka değişeceksiniz, 3: Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız, 4: Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz.” Ondan sonra 7-8 şey söyledim. Hepsini sırıtarak dinledi... Şimdi Yılmaz da kaypak.

VATAN’IN NOTU: 28 Şubat sürecinde Refah-Yol koalisyonunun Başbakanı Necmettin Erbakan’dı. Koalisyon protokolündeki zaman dolmadan gelen baskılar nedeniyle Erbakan görevi bıraktı. Aslında temayüle göre koalisyonun diğer ortağı DYP’nin genel başkanı Çiller’in başbakan olması bekleniyordu. Ama dönemin cumhurbaşkanı Demirel, hükümeti kurma görevini muhalefetteki ANAP’a verdi. Mesut Yılmaz başbakan oldu.

Çiller beni görevden almaya kalktı

Beni emekliye ayırmaya kalktılar, 28 Şubat olmadan önce, bunların bende belgeleri var. Bir pazar günü köşkün nizamiyesine sivil bir adam gelmiş, benim emir subayım Ahmet’e, “Ben komutanı çok seviyorum, Tansu Hanım’ın yanında çalışıyorum, onun korumasıyım. Tansu Hanım’ın masasını karıştırırken, gözünden şöyle bir mektup buldum” demiş. Baktım okudum, şöyle yazıyor. “Genelkurmay başkanını emekliye ayıralım , kararname hazırlayalım, cumhurbaşkanına götürelim. Diyelim ki ‘Sen askerden yana mısın, sivilden yana mısın, demokrasiden yana mısın?” Onu zorlayalım imzalatalım cumhurbaşkanına çünkü genelkurmay başkanının tayini cumhurbaşkanı karar veriyor.”... Bunların hepsi gözdağı, ne yapabilirler, bir halt yapamazlar, yani bizim alternatiflerimiz var. Alternatifsiz bir iş yapmam...

Demirel ne dersem onu yapardı

(...) Hemen gittim cumhurbaşkanına hepsini aynen anlattım, birinci sefer ne dediyse anlattım. Cumhurbaşkanı kalktı, “Ben deli miyim” dedi. “Bu adamların saçma saçma şeyiyle sizin emekliliğinizi nasıl onaylarım” falan dedi. Demirel cumhurbaşkanlığını fevkalade iyi yaptı, ilişkilerimiz de fevkalade iyiydi. Hatta bir gazeteye beyanat verdi, “Darbeyi Karadayı önledi” diye. Tabii çok iyi ilişkilerimiz vardı, ben ne dersem onu yapardı. Mesela Adana’ya gidecek efendim şu mesajı verirseniz iyi olur, kesinlikle, bir de bir birimizden hiçbir şeyi saklamazdık.

Sincan’da tanklar yürüdü

REFAH Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın Başbakan, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller’in ise Dışişleri Bakanı olduğu bir dönemdir. Sincan’da düzenlenen Kudüs gecesinde Lübnan’daki Hizbullah liderlerinin posterlerinin asılması ve İran Büyükelçisi’nin de bu törene katılması üzerine tatbikattan dönen tanklar Sincan’dan geçirilmiştir. 28 Şubat 1997’de olağan olarak toplanan MGK’da askeri kanat, 8 yıllık zorunlu eğitim gibi bazı kararların hayata geçirilmesini istedi. Genelkurmay’ın Batı Çalışma Grubu’nu kurması üzerine bir darbe beklentisi oluştu. Sonrasında Başbakan Erbakan’ın; Tansu Çiller’e hükümeti teslim etmesi gerekirken dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, anayasada böyle bir şey olmadığını belirterek görevi Mesut Yılmaz’a vermiştir. Sonuçta sessiz bir darbe gerçekleştirildi. Ayrıca bu olay, ’postmodern darbe’kavramıyla tanışmamıza da neden oldu.

Haberin Devamı