Gazete Vatan Logo

İşte referandumda sunulan 74. madde

1- Salt çoğunlukla seçilecek, 2-Görev süresi belli değil

Referanduma sunulan 74. madde yani Kamu Başdenetçiliği, paketin tartışılan maddelerinden biri. Düzenlemeye göre, Kamu Başdenetçisi gizli oyla seçilecek, salt çoğunluk aranacak. Bazı hukukçular düzenlemenin bürokrasiyi kaldıracağını savunurken, baızları da yeni sorunların yol açacağı görüşünde...



Başdenetçiyi TBMM seçecek...

Referanduma sunulan paketin 8. maddesi ile Anayasa’nın 74. maddesi değiştirilerek, kamu denetçiliği (ombudsmanlık) kurumu oluşturulması hükme bağlanıyor. İdarenin her türlü iş ve işlemlerinden dolayı haksızlığa uğradığını düşünen vatandaşın mahkemeye başvurmadan çözüm bulmasını hedefleyen bu sistem için çıkartılan kanun daha önce anayasal dayanağı olmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildi. Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi durumunda idarenin işleriyle ilgili şikayetleri inceleyecek Kamu Deneçiliği Kurumunu’nun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi, özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenecek. Kamu Başdenetçisi TBMM tarafından gizli oyla seçilecek. Ve 4 yıl görev yapması düşünülüyor. TBMM’deki ilk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranacak. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için 4. oylama yapılacak. Bundan en fazla oy alan aday seçilmiş Kamu Başdenetçisi seçilmiş olacak.

74. MADDE: Dilekçe bilgi edinme ve kamu denetçisine
başvurma hakkı


“Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler” denilen değişiklik sonucunda eğer Anayasa teklifi referandumda vize alırsa yurtdışındaki ombudsmanlık olan denetçilik sistemi hayatımıza girecek.

TARTIŞMA YARATIR

Güvenilirliği kuşkulu bir kurum olacak - Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Ümit Kocasakal

Kamu denetçisini kim seçiyor; TBMM tarafından deniliyor. Klasik aldatmaca. Sizin bir kimsenin seçiminde TBMM diyebilmeniz için nitelikli çoğunluk aramanız lazım. Salt çoğunluğa kaldığı anda iktidar partisi kimse mecliste o seçecek demektir. Seçilecek kişi tamamiyle siyasi iktidarın belirleyeceği kişi olacaktır. Daha baştan tarafsızlığı güvenilirliği kuşkulu bir kişi olacak. Benzer seçimler merak ediliyorsa RTÜK seçimi ve YÖK seçimlerine bakılabilir. Bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir deniyor. Bilgi edinilmesine dair kanunumuz zaten var. Bunun üst kurumu var, işleyen birşeyin neyini değiştireceksiniz. Değişiklikte kamu denetçisi denen kişi “Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tam sayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır“ deniyor yani üçüncü tura kalır ve salt çoğunlukla seçilir demek. Dolayısıyla iktidar partisi istediği kişiyi kamu denetçisi yapacaktır. Yine “Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir” deniyor. Kanunla düzenlenir dediğiniz anda da siyasi iktidar bunun kanununu istediği gibi çıkaracaktır,ne yapacak ne edecek belli değil. Kamu denetçisi denen kişi kamu idaresi üzerine daha büyük baskı yaratacak. Kötüye kullanılmaya müsait değişiklikler.

TARTIŞMA YARATMAZ...

İnsan haklarına ilişkin sorunlara ivedi çözüm getirir - Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Niyazi Öktem

Her şeyden önce Kamu Denetçiliği (ombudsman) Kurumu’nun Türkiye tarihi açısından çok önemli olduğunu vurgulamak isterim. Bilindiği gibi bu kurumu ilk kez gündeme getiren ülke İsveç’tir. İsveç modelinden esinlenen Avrupa Ülkeleri, değişik uygulama yöntemleriyle bu demokratik kurumu kendi devlet sistemleri içerisine sokmuştur. Model oluşturan ülke ise Osmanlı Devleti’dir. 18. yüzyılın başlarında, Ruslardan kaçarak Osmanlı ülkesine sığınan İsveç Kralı Demirbaş Şarl, bu topraklarda örgütlenen esnaf loncalarını görmüş ve Ahi geleneğini sürdüren bu loncaların üyelerinin kendi ticari ilişkilerinde ortaya çıkan sorunların bizzat kendilerinin çözüme kavuşturduklarını gözlemlemişti. Ahi anlayışı içerisinde, ‘akil insanlara’ başvurulmakta ve mahkemeye gitmeden sorun çözüme kavuşturulmaktaydı. Böylece yargı örgütünün bürokratik yapısı bir kenara bırakılmakta, ivedi çözüm yoluna gidilmekteydi. Demirbaş Şarl bu mantık ve mekanizmaya hayran kalır ve ülkesine döner dönmez işi uygulamaya sokmak ister. Bizde olduğu gibi askeri ve sivil bürokasinin engellemeleriyle karşı karşıya kalır. Ama zaman sürecinde ombudsman kurumu, dünyanın en demokratik ülkelerinden biri olan İsveç’te yerleşir, o ülkede demokrasinin ve insan haklarının simgesi haline gelir. İnsan haklarına ilişkin sorunlara ivedi çözümler getirilir. Bilindiği gibi gecikmiş hak kazanımları adalet değildir. Ombudsmanlık hem gecikmiş hak kazanımlarını engelleyecek hem de insan hakları bağlamında bürokrasi ortadan kaldırılamaz ama asgari düzeye inecek. Baş denetçinin görev süresi ve kurumun özerliği gibi çekinceler de kanunla düzenlenecektir. Türkiye’nin Osmanlı döneminde uygulamada olan bir insan hakları düzenlenmesinin getirilmesi ve geleneğin sürdürülmesi önemli. Bunu kabullenmemek hem insan haklarına sahip çıkan sol açısından hem de milliyetçilik açısından çelişkilidir.

EKSİKLİKLER VAR...

Alkışlanması gereken bir değişiklik ama... - İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Engin Selçuk

Ombudsman tek bir kişi, o ülkenin bilge adamıdır ve emrinde binlerce kişilik personelle çalışır. Vatandaşlar kamu idarelerine ilişkin her türlü şikayetlerini ombudsmana iletirler. Ombudsmanın telefon hatları ücretsizdir, mektupla başvurulursa pul parası dahi vatandaşlara iade edilir. Amaç, olabildiğince çok vatandaşın başvurusunu çekmektir. Şikayet üzerine ombudsman ilgili kurum ya da memuru inceler ve rapor hazırlar. Bu raporlar alenidir ve yayınlanır. Eğer raporda idare ya da memurun bir kusuru tespit edilirse derhal cezai ya da idari soruşturma açılır ve sorunun çözümüne yönelik önlemler alınır. Avrupa’da devlet neden düzenli ve iyi işler? Nedeni ombudsmandır. Omdusman adeta devletin tomografisini çeker. Sorunu teşhis eder. Bu yapıldıktan sonra artık sorunun çözümü kolaydır. Anayasa değişiklik paketi, “Kamu Denetçiliği Kurumu” adı altında ombudsman sistemini hukukumuza kazandırıyor. Bu, elbette ki alkışlanması gereken bir değişikliktir. Ancak ilgili düzenlemeye ilişkin bir çekince Kamu Başdenetçisi’nin görev süresine ilişkindir. Başdenetçinin sadece dört yıl için seçilmesi, yani yasama dönemi ile eşleştirilmesi, bu kurumun sahip olması gereken güvenceler noktasında yetersizdir. Yasamadan daha bağımsız çalışabilmesi için başdenetçinin tıpkı anayasa mahkemesi üyeliğinde olduğu gibi en az 12 yıllık bir görev süresinin olması güvence açısından yararlı sonuçlar doğurabilirdi. Başdenetçinin TBMM tarafından seçilmesini ise klasik demokrasinin bir gereği olarak kabul etmek gerekir. Nitekim pek çok Avrupa ülkesinde ombudsman meclis tarafından seçilir. İkinci bir çekince ise değişiklik metnindeki “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu... ” ifadesidir. Ombudsman Avrupa’da meclise bağlı değil ama meclis adına denetim yapan bir kurumdur. Kamu denetçiliği kurumuna ilişkin ileride çıkarılacak yasa ile bu kurum TBMM’ye bağlı hale getirilirse kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirmesi mümkün olamaz. Kamu Denetçiliği Kurumu’nu TBMM adına denetim yapan ama tamamen özerk bir yapılanma olarak inşa etmek gerekir. Tıpkı Sayıştay örneğinde olduğu gibi. Sayıştay, TBMM adına mali denetim yapar ancak bütünüyle özerk bir kuruluştur. Sayıştay denetçileri de hakim ve savcıların sahip olduğu güvencelerden yararlanır.

94. MADDE: BAŞKANLIK DİVANI

TBMM Başkanlık Divanı’nın görev süresini düzenleyen madde. Maddenin eski halindeki TBMM Başkanlık Divanı üyeleri için “İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre seçilen divan üyeleri 3 yıl görev yapar ibaresi İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam eder” şeklinde değiştirildi.

Unutulan ibare Anayasa’ya uyarlanıyor

Anayasa’nın 94. Maddesi “Başkanlık Divanı” başlığını taşır. TBMM Başkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis Başkanı, Başkanvekilleri, Kâtip Üyeler ve İdare Amirlerinden oluşur. Yine Anayasa’ya göre, TBMM Başkanlık Divanı için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç yıldır. Bilindiği gibi 2007 yılında yapılan anayasa değişikliği ile TBMM’nin yasama dönemi 5 yıldan 4 yıla indirilmişti. Fakat 2007 yılında bu değişiklik yapılırken aynı anayasanın 94. maddesindeki ibare unutuldu. Bugün yapılmak istenen, bütünüyle 94. maddenin 2007 anayasa değişikliğine uyarlanmasından ibaret lafzi bir değişikliktir.

129. MADDE: Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz

Madde ye eklenen “Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz” ibaresiyle şimdiye kadar kedilerine verilen kınama ve disiplin cezalarında AİHM’e gitmek zorunda kalan memurlara ve kamu görevlilerine yargı yolu açılacak.

AİHM üzerinden hak aramamıza gerek kalmadı - KESK Başkanı Sami Evren

Daha önce kınama ve uyarma cezası alan kamu çalışanları yargıya başvuramıyordu. Şimdiki yapılan düzenlemede başvurabilecek hale geliyor. Tabi ki bu olumlu bir değişiklik. Biz AİHM’e başvurduğumuzda kazanıyorduk ama iş bayağı uzuyordu. Haksızlığa uğrayan kamu çalışanının veya memurun kendine uygulanan cezai müeyyideler karşısında savunma hakkı ya da mahkemeye başvurma hakkı olmaması doğru değildi. Bu yanlışlık düzeltildi. Dava açma hakkımız yoktu şimdi var. KESK olarak bu tür durumlarda yine dava açıyorduk iç hukuku tüketip AİHM üzerinden hakkımızı kullanıyorduk, artık buna gerek kalmayacak.

En temel hak olan savunma hakkı geliyor -Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu

Memura verilen uyarı ve kınama cezalarının yargıya kapalı olması mevcut anayasa hükümlerinde ve mevzuatta yargısız infazı doğru çıkaracak bir uygulamaydı. Sicil amiri memura uyarı ve kınama cezası verdiğinde memur bu cezayı gerektirecek fiili işlediğine inanmıyorsa en basit yoldan hukuka müracaat etmesi lazım. Ama müracaat edemiyordu. Uyarıyı ya da kınamayı gerektirecek suçu işlemiş olsa da olmasa da kabul etmek durumunda kalıyordu. Şimdi YAŞ kararları ve HSYK kararları gibi memura uyarı ve kınama kararları da yargıya açılacak. Evrensel hukukun en temel hakkı olan savunma hakkı bu üç konu boyutuyla da karşılık bulmuş olacak. Yargısız infaz yapan devletten bütün vatandaşlarına savunma hakkını veren hukuk devletine geçmiş olacağız. Devlet memuru yanlış yaptığında hangi cezaları vereceğini 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda uyarı, kınama, görevden çıkarma gibi fiilleri tanımlanmış. Haksızlığa uğrayan memur hakkını hukuk önünde adalete sığınarak yargılanmak istiyorum diyerek ortaya koyma hakkına sahipken uyarı ve kınama onun müktesip hanesine yazılıyor bu da çok gülünç bir durumdu.

YARIN

* Partisini kapattıran milletvekilinin vekilliği düşecek mi?

* Terörü, şiddeti, faşizmi ya da bölücülük gibi suçları savunan ve öven milletvekiline siyasi yaptırım uygulanacak mı?

* Teklif edilen pakette milletvekilliğinin düşmesini düzenleyen 94. madde TCK ile çelişiyor mu?

Haberin Devamı