Gazete Vatan Logo

İstanbul’un manevi Fatih’i

Akşemseddin, büyük bir âlim, bir hekim, büyük bir veli ve çok yönlü bir Türk Bilim adamıdır.

İstanbul’un manevi Fatih’i

Asıl ismi Muhammed Şemsettin bin Hamzâ, lakabı Akşeyh’tir. Soyu, halife Hazret-i Ebubekir’e ulaşır.1390 yılında (Hicri 792) Şam’da doğdu. Küçük yaşta hâfız oldu. Yedi yaşında babası ile Anadolu’ya gelip Kavak’a (Samsun) yerleşti. Türbesi Bolu’nun Göynük İlçesi’ndedir.

Zincirle gelen misafir

Akşemseddîn, tüm şer’i ilimlerle birlikte tıp ilmini de tahsil ettikten sonra Osmancık Medresesi’ne müderris (profesör) oldu. Daha sonra zamânın büyük velîsi Hacı Bayram Veli’nin yanına gitmeye karar verdi. Ankara’ya gelen Akşemsettin rastladığı birine Hacı Bayram-ı Velî’yi nerede bulabileceğini sordu. O da “İşte şu gördüğün, dükkan dükkan gezerek para toplayan kişi Hacı Bayram’dır” dedi. Akşemseddîn’in yüzü buruştu, kalbi sıkıntıyla doldu. Demek meşhur velî Hacı Bayram dükkan dükkan para topluyor, buralara kadar kendimi boşuna yormuşum diyerek oradan uzaklaştı. Halebe doğru yol alırken sabah dehşet içinde uyandı. Sebebi rüyasıydı. Rüyâsında boynuna takılan bir zincir Hacı Bayram’ın elinde. Akşemseddîn, gitmek istedikçe Hacı Bayram zinciri çekiyordu. Akşemsettin rüya üzerine hemen geri dönerek Ankara’ya geldi. Hacı Bayram-ı Velî’nin dergâhına ulaşınca, yemek vakti Akşemseddîn’e itibar edilmedi. Hacı Bayram, hazırlanan yemeği talebelerine taksim etti, artığını da köpeklerin çanağına döktürdü. Akşemseddîn, kendine bakarak, “Sen buna lâyıksın!” diyerek, köpeklerin önüne konan yemekten yemeye başladı. Bayram-ı Velî, onun bu tevâzusuna dayanamayarak; “Köse, kalbimize girdin, gel yanıma. Zincirle zorla gelen misâfiri böyle ağırlarlar!” dedi ve yanına aldı.

Haberin Devamı

Padişah’a tokat...

Akşemsettin, Fatih Sultan Mehmet’i eğittiği zamanlar, Fatih sınıfta hiç durmaz, önünde oturan çocuklara kalem batırırdı. Akşemsettin bir şey dediği zaman ‘Sen bana bişey diyemezsin, ben padişahın oğluyum’ derdi. Akşemsettin artık bu durumdan rahatsız ama bir o kadarda çaresizdi. Padişahın karşısına bu konu hakkında gitmekten haya ediyordu. Birgün herşeyi göze alıp padişahın huzuruna çıktı ve olanları ona sıkılarak anlattı. Padişah durum karşısında bir müddet düşündü ve o müthiş planını Akşemsettinin kulağına usulca açıkladı. Akşemsettin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha ilettiysede padişah onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi. Ertesi gün yine ders ortamında ve yine Fatih yaramazlık yapıyordu. Hocası Akşemsettin’in uyarısına yine aynı tehdit cevabını verdiği sırada padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Olay karşısında Akşemsettin hiddetlenerek padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahçup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı. Olaylar karşısında Fatih’in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih allak bullak olmuştu. O günden sonra Fatih bambaşka biri olmuştu.

Haberin Devamı

Hocaya saygı

Fâtih Sultan Mehmet, Topkapı’dan beyaz bir at üzerinde şehre girdiğinde İstanbullular onları muhteşem bir merasim ve alkışlarla karşılıyordu. Yanında, Molla Hüsrev, Akbıyık Sultan ve Akşemsettin gibi âlimler ve velîler topluluğu da bulunuyordu. Herkes Akşemseddîn’i pâdişâh sanıyor demet demet çiçekleri ona veriyorlardı. Akşemseddîn de genç pâdişâhı göstererek “Sultan Mehmed odur” diyordu. Buna karşılık, Sultan Mehmed de “Yine ona gidiniz. O benim hocamdır. Şehrin mânevî fâtihidir” diyordu.

Haberin Devamı