Pan-zehir...

Haberin Devamı


Olmadık anda canınızı sıkar... Genellikle mutlu olduğunuz, kendinizi iyi hissettiğiniz bir günü yakalar bunu yapmak için. Beğendiğiniz, değer verdiğiniz bir imge ya da kimse üzerinde konuşmaya başlar mesela. Onları değersizleştirmeye çalışır gözünüzde. Emek verdiğiniz bir işe, yıllarınızı harcadığınız bir göz nuruna burun kıvırır. Kendi gücünü sınamak ister sıklıkla; sizin sabrınız, merhametiniz ve sevginiz üzerinden... Sürekli dürter... Omzunuzu, belinizi, kolunuzu... Düzenli olarak verdiği rahatsızlık kendisini yaşatma yoludur aslında...

Bu, sevdiğiniz adam ya da kadın olabilir...

Sizi doğuran anne veya dünyaya geliş nedeniniz babanız olabilir... Her sabah günaydın demek zorunda olduğunuz iş arkadaşınız, şefiniz hatta...

Sizi yönetenler... Sizi yönetmeye can atanlar...

Hem zehriniz hem panzehriniz olarak hayat bulurlar.

***


Çocuklarını dövüp sonra kucaklayan anneler vardır bilirsiniz. Ya da bütün ailesini sıra dayağına geçirdikten sonra pişman olup hediyeler alan, gönüllerini almak için beklenmedik tavırlar sergileyen babalar...

Daha çocukken pek çoğumuz bu tuhaf şiddet-sevgi ikilisinin ağına yakalanır, içinde debelenir durur ve orada yaşamaya alışırız...

Kalbinizin üzerinde tepinen bir sevgilinin, dönüp dönüp “En çok seni sevdim, senden başkası olmadı benim için, ne öncesi ne sonrası, hiçbir şeyin, hiçbirinin bir anlamı yok inan” demesi ne kadar hayata döndürebilir ki sizi?

Ya da şunu sorayım: Bunu alışkanlık hâline getirmiş biri kaç kere atışını durdurduğu bir kalbi hayata döndürebilir?

Kaç kere affedebilirsiniz bir insanı?

Kaç kere zehirleyebilir sizi ve kaç kere panzehir bende diye kahramanınız olmaya soyunabilir biri?

Kaç kere göz yumabilirsiniz kendinize?

Kaç kere oy verebilirsiniz hiçbir vaadini yerine getirmeyen bir vekile...

Ne kadar yönetilirsiniz bu zehir, panzehir oyunuyla?

***


Nereden aklına geldi diyeceksiniz... Birkaç meraklı, yakından takip eden okur, “ooo eskilerden biri mi aradı acaba ne oldu” diye soracak kendi kendine. Bazı arkadaşlarım mesaj atacak ya da arayacaklar: “Hayırdır, ne oldu, nereden esti de bunu yazdın” diyecekler.

Bir şey oldu elbette...

Ne oldu biliyor musunuz...

Üniversite harçları kalktı.

Parasız eğitim isteyen öğrencilerin bir kısmı hâlâ hapishanede...

O kadar...

Evet, bu kadar!

DİĞER YENİ YAZILAR