Hepimiz zavallıyız

Haberin Devamı

O gazeteleri okurken bu kadar mı usanır insan? Bu kadar mı aynı olur bütün sayfalar? Bütün başlıklar? Bütün haberler? Bütün duyarlılıklar? Bütün magazin detayları? Bütün haberler? Bütün yorumlar?

Her sabah aynı? Her sabah aynı!!!

Gazeteler geceleri yayınlanan haber bültenlerinin, haber bültenleri gazetelerin tekrarı halinde...

Akşam izlediğini sabah gazetede oku...

Sabah gazetede okuduğunu akşam haberde izle.

Her yazar her gün aynı yazıyı yazarken, her gazete birbirinden farksız gazeteyi çıkarıyor...

Ben neden, sen neden, o neden Cem Yılmaz’ın tohumunu, başarılı doktorun ev hayatını, Orhan Pamuk’un hiç ama hiç merak etmediğimiz cinsel yaşamını bütün gazetelerin birinci sayfasında görüyoruz?

***


Ödediğim fahiş aidata rağmen ısınmayan evimin pencereleri önünde kafamda bir bere, ayağımda yün çoraplar, üzerimde kalın bir sabahlıkla bezgin bezgin caddeyi, otobüsleri, zıvanadan çıkmışcasına kornaya basan şoförleriyle taksileri izledim az önce. Zaten gazetelere dolmuşum... Zaten üşüyorum... Zaten ne zamandır kafam bozuk...

Bir arkadaşın döktürdüğü çok süper memleket analizini okuduktan sonra bir tuhaf olmuşum. Çok tuhaf olmuşum. Limon yalamış gibi olmuşum. Çünkü iyi yazmış hoş yazmış da...

Düşünüp duruyorum. O yazıları kim yazıyor aslında. Bir dolu yazıyı okuduktan sonra düşünüyorum. O yazıları kim yazıyor diye. Sahiplerinin sesi (ki çoğunu tanıdığım için) o kelimeleri söylemiyor zira konuşurken. Yazarken nasıl buluyor, nereden de çıkarıyorlar?

Bu gazeteler, bu sayfalar neden birbirinin aynı hem? Neden?

Neden aynı ezberi ezber ettiriyorsunuz u-tan-ma-dan?

***


Geçenlerde de yazmıştım... Anımsayan var mı bilmiyorum. Ruhumda bir Engin Ardıç ağacı salınıyor artık hüzünlü hüzünlü. Yaklaşık bir yıldır sanırım. Şu yün coraplı, yün bereli kedici teyze görünümümle içimdeki lanlı lunlu halim öyle uyumlu ki!!! İtiraf ediyorum!! Normal olmak için verdiğim çabadan yoruldum artık... Gözümde büyüttüğüm o isimleri ezber ettiğim bunca yıla yazık olmuş sanki! Onların onayları için geçen gencecik yıllarıma dönüp baktığımda öyle bir acıyorum ki onaylanma çabama... O saçma “şehir” örgütlerine, o tuhaf “düşünce” sistemlerine, o acıklı varsayımlarına, o havasız, münazara kulüplerine kabul ederlerse adamdan sayılacağımı sandığım beyhude yıllarım vah!!! Engin Ardıç haklı mıymış meğer? Ne diyor Turgut Uyar “Geyikli Gece” şiirinde: “(...) Ama siz zavallısınız ben de zavvallıyım, eskimiş şeylerle avunamıyoruz...”

***


Van Gogh müzesinde kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplar sergileniyordu... Kan izleri taşıyan son mektup da oradaydı... Sanat için aklının yarısını verdiğini söylüyordu Van Gogh kardeşine... Birkaç yıl önceydi. Normal olma mücadelemde başarılı olduğum günlerdi. Amsterdam’dayım. Güzel bir geziydi. Mektuplara bakıyordum... Hava yine çok soğuktu.

Bu sabah o mektuplar geldi aklıma.

İyi düzenlenmiş bir reçete ile kaygıları bastıran, uykuları ve yeme içme rutinini hale yola sokan bir doktor kontrolünde “evli, mutlu ve çocuklu” mu olurdu acaba Van Gogh? Normal, düzenli ve maaşlı? Sıradan ve içimizden biri? Güvenilir ve herkes gibi? Çocuklarını güzel okullarda okutan, karısına ve yuvasına bağlılığıyla övünen, para biriktiren, kendi sınıfına uygun kişilerle görüşen ve hep bir üstü için çırpınan bir ortalama adamcık mı çıkardı acaba ortaya? Ayıplamak, yargılamak, kınamak, eleştirmek, geğirmek gibi “dışa-vurup-rahatlayancı“ biri mi olurdu acaba?

***


Hava soğuk!

Aidat ve kira yüksek. Ama evi seviyorum. Hayır taşınmayacağım. Hiç ama hiç umurumda değil Orhan Pamuk kiminle sevişmiş. Geri zekâlıca bir şey bu! Taksicilerin geceleri uyurken melatonin hormonu alması gerek. Sabah sakin uyanırlar. Bu kadar çok kornaya basmak akıl sağlığını, bozuk değilse de öğleye doğru bozar.

Sürüden ayrılan kurt kapar diye diye... Sürü sürü yaşayarak... Ohooo bir sürü var bundan benden diye... Koyun gibi... Her gün onlarca birbirinin aynı gazeteyi okuyarak... Usandım...

Ben uzlaşmak istemiyorum artık!

“Hâlbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta

Herşey naylondandı o kadar”

(Geyikli Gece / Turgut Uyar)

DİĞER YENİ YAZILAR