Uzun sıcak...

Haberin Devamı

Beş yıl oldu...

Zaman ne çabuk geçiyor...

***


Geçtiğimiz hafta Bozcaada’daydım. “İşte bu bağ” dediler... Güneş tam tepemizdeydi ama eteklerimizi uçuşturan rüzgâr kavrulmamıza engel oluyordu sanki... İri taneli üzümlerin balı akmıştı... Bir salkım koparıp uzattı bağın sahibi...

Uzaktan dalgalı deniz görünüyordu.

Birden hızlıca hayal kurmaya başladım...

***


Bağın ortasına beyaz sıvalı, pencereleri turkuaz boyalı bir ev kondurmuşum. Rüzgâra yüzünü veren bir veranda yapmışım. Ahşap bir masa ortasında, bu bağdan topladığımız üzümler...

Bir de taş fırın yapmışım evin arkasına. Kendi kuyum da varmış. Suyumu oradan çekiyormuşum. Kapının girişine lavanta dikmişim...

Gözüm yoldaymış... Misafirlerim gelecekmiş çünkü İstanbul’dan...

Saçlarımı boyamıyormuşum artık. Gazeteler gazete olmaktan çıkalı çok olmuş zaten. Başka bir ülkenin başka bir “anlamında” yaşıyormuşum...

Albümlerim düzenli, kitaplarım yıpranmış, mutfağım derli topluymuş...

Huzurluymuşum çok... Çok hem de...

***


Aaa, Duygu hanım da buradaymış... Kitap okuyormuş, ayaklarını uzatmış... Birazdan gelecek olanlar için hazırladığımız yemekler tezgâha dizilmiş...

Vedat Sakman gelecekmiş. “Duygucum zor günler geçirdim sen gitikten sonra, ameliyatlar filan... İyiyim ama bak şimdi, sana sevdiğin şarkılardan getirdim gelirken. Yeni bir albüm daha yaptım yakınlarda” diyecekmiş. Oturup yanına gitarını çalmaya başlayacakmış...

Nebil Özgentürk ve eşi Nehir bir haftalık bebekleriyle geleceklermiş.

“Bak, torun sayılır Duygu” diyecekmiş Nebil... “Senden sonra kolay geçmedi ama iyiyim ben de, evlendim, bir çocuğum bile oldu“ diyecekmiş...

Metin Uca eşlik edecekmiş onlara. Elinde bebeğin çantası olacakmış.

“Benim bebeğim sensin Duygucuğum” diyecekmiş...

Sunay ve Belgin Akın ellerinde bir rüzgâr gülüyle geleceklermiş.

Şadan Öymen “Tazecik ekmeklerin kokusuna dayanamadık gelirken aldık” diyerek bana somunları uzatacak, Edip abi ise “Azizim bu rüzgâr olmasa bu sıcak hiç çekilmez” diyecekmiş...

Oral ve İpek Çalışlar “Büyükada’yı senin için bıraktık Duygu; çok özlemiştik” diye gireceklermiş kapıdan...

Hatta Selahattin Duman bile yoldaymış...

Ve Arda Uskan da gelecekmiş...

Hayal bu ya...

***


Beş yıl oldu...

Temmuz sonuydu Duygu Asena veda ettiğinde....

Zaman nasıl da çabuk geçiyor. Ve insan ne kadar kolay alışıyor her şeye... Yokluğa...

Bozcaada’da uzun bir zaman sonrası için tasarladığım gelecek planım birden huzurlu bir hayale dönüştü... O hayal, uzun sıcakta sızılı bir “keşke”ye kıvrıldı...

O anda yarını bilemediğimi ama geçmişten bazı şeyleri ne çok özlediğimi düşündüm...

Özlemeye bile alışıyormuş insan...

Karlı bir gecede Duygu Asena’nın evinde toplanmıştı bu isimler... Mum ışıkları parıldıyordu... Vedat Sakman bir köşede çalıp söylüyordu...

Pencerenin önündeki minderlerde oturuyorduk... “Ne güzel bir gece oldu” demişti Duygu hanım...

Kar hızlanmıştı...

***


Eve dönerken onu ne çok sevdiğimi söylemiştim yanımdakilere...

Bugün de size söylemek istedim...

Beş yıl oldu...

“Onu ne çok sevdiğim ve özlediğim” gerçeği hiç değişmedi...

DİĞER YENİ YAZILAR