Nisan da bitiyor...

Haberin Devamı

İstanbul’a mart mimozalarla gelmişti, nisan mor salkımlarla geldi... Şimdi Boğaz’da erguvan vakti. Bense bu sabah bir uyandım, aaa ne saçma! İçimde sebepsiz bir ağlama isteği... Ah, tamam dedim, nisan bana henüz geldi!

Nisan İstanbul’u rengârenk bir çocuk odasına çevirirken beni karman çorman bir sandık odasına döndürür. Sanırım çok kadın için aynı durum söz konusu... Tam da bu günlerde “Ruhsal bir bahar temizliğinin vaktidir” diyerek yıl boyunca birikmiş bütün yükleri dışarı çıkarmaya kalkışırız... Nisan bu yüzden de biraz yorucu bir aydır... Öyle çok şey birikir ki o sandık odasında...

***


Nisan kimilerini, bencileyin kırılgan yapar, gereğinden fazla büyür içeride mevzular. Yorgun ve küsmeye meyilli olur insan. Şarkılar daha anlamlı, filmler daha gerçek gelir. (Bu arada Devrim Arabaları 1 Mayıs’ta yeniden vizyonda.) Yıl boyunca okunan kitapların nisana denk düşenleri daha ağır ilerler daha kalıcı iz bırakırlar. Ve nisanda yağan yağmur nedense daha iri damlalı olur... Bahar yorgunluğu bir yandan, iniş çıkışlı ruh hali bir yandan serseme çevirir zihinleri...

Gel toparlayabilirsen toparla bakalım, temizleyebilirsen temizle o sandık odasını. Gel de bir seçim yap bakalım. Neler atılacak, neler kalacak? Hangi boyun borcu, hangi gönül yükü bir sene daha saklanacak? Nisandan nasıl çıkılacak? Bu bahar nasıl bir yaza, yaz nasıl bir güze dönecek?

***


NTV Tarih dergisinde bir makale şöyle diyor:

“Nisan yağmuru kültürümüzde şifalı kabul ediliyor. Mevlevi geleneğinde de Osmanlı Sarayı’nda da bu suların özel taslarda biriktirilip içilmesi, sürülmesi adeti vardı... Bu ayın ilk yağmurları bereket ve rahmetin habercisi kabul edilir. Dam ve çatı çörtenlerinin altına bakraç, kova koyularak yağmur sularının toplanması; şifa olsun diye içilmesi eski bir gelenektir. Güneş Koç burcundayken istiridyelerin deniz yüzeyine çıkıp Nisan yağmuru damlalarını almak için kabuklarını açtıkları; bu damlaların, güneşin Yengeç burcuna girmesiyle inci tanelerine; aynı damlaların yılanların ağzında ise zehire dönüştüğü eski bir inanıştır.”

***


Ne diyorduk? Nisan mor salkımlarla geldi, şimdi erguvan zamanı. İri damlalı son nisan yağmurundan şifa almak için altında ıslanmak gerek... Ya da o ağlama isteğini bastırmadan bırakmak gerek... Gözlerden ya inci dökülecek ya da zehir... Nisanın güzel yanı da budur; arınır, aşınır, yaza hazırlanırsın... Yeni inciler, yeni zehirler için yağmurda ıslanırsın...

E, bu yazının ana fikri? Yazarınız da nisan yorgunu. Neyse ki leylakların eli kulağında...

DİĞER YENİ YAZILAR