Çıldırma başladı

Haberin Devamı

Dün sabah sokakta avaz avaz bağıran bir adamın sesiyle balkona fırladım. Her ne hikmetse bizim ana caddeden hayli uzak sokağımızın kaldırımları değiştiriliyor. Bağıran adamcağız ise sokakta oturan ve kazı çalışması sebebiyle arabasını çekmek istemeyen bir vatandaş. Nasıl bağırıyor, nasıl bağırıyor anlatamam. “Çekmem kardeşim, çekmem arabamı. Burada doğalgaz hattı var. Elektrik var. Siz kafanıza göre kazamazsınız.”

İsçiler şaşkın, çaresiz çalışmayı durdurmuşlar. “Abi, kafamıza göre niye kazalım, bize verilen emre göre kazıyoruz” diyorlar. “Size emir verenlerin de taaaa k...” diyerek küfürleri arka arkaya savuruyor adam. İşçiler “Bağırma abi biz de emir kuluyuz” diyorlar. “Bağırırım ulaaaan” diyen adam uzun bir sinir krizine giriyor. Belediyeden birilerini arıyorlar, şu oluyor bu oluyor, adamcağızın cinneti bir türlü geçmiyor...

***


Öğle trafiği. Zincirlikuyu’da bir minibüs şoförü içi yolcu dolu minibüsün kapılarını açık bırakmış elindeki levyeyle hemen yanında duran beyaz bir otomobilin kaportasına vuruyor. İnanılmaz bir öfkeyle vuruyor, vuruyor, vuruyor... Beyaz arabanın içindekiler kıpırdamıyor bile. Dehşet ve korkuyla adamı seyrediyorlar. Kimse eli levyeli şoförü durdurmaya kalkışmıyor. Kalkışamıyor. Minibüs şoförü darmadağın ettiği kaportaya tükürüyor. Küfürler savurarak minibüsüne biniyor ve süratle olay yerinden ayrılıyor. Şahit olduğumuz öfke krizi bizi şoka sokmuş sanki... Minibüsün içindeki yolcuları merak ediyorum...

***


Akşam saat 18.00 civarı. Yine bizim sokak. Yirmi saniyelik aralıklarla biri kornaya basıyor. Uzun uzun basıyor. Duruyor, devam ediyor. Bir daha basıyor. Bir türlü susmuyor. Bu böyle yarım saat sürüyor. Arabanın içindeki gergin kişi kimi bekliyorsa o beklediği gelmiyor ama bütün sokak balkonlara çıkıp bağırmaya başlıyor. Ne oluyor bugün insanlara???

***


Bir film seyrediyorum. Gece 22.30... Sokakta yine bir feryat. Bu kez tüm gün boyunca duyduklarımdan daha yüksek tonda ve çok daha büyük küfürlerle dolu... Bir erkek, ciğerleri paralanırcasına bağırarak küfür ediyor. Tülü aralayıp pencereden baktığımda sitenin güvenlik memurunun cinnet geçirdiğini görüyorum. İki büklüm oluyor, havaya yumruklar savuruyor ve gecenin o saatinde, sokağın tenhalığında daha da çok büyüyen sesine aldırmadan haykırıyor. “Paramı ver o.. çocuğu” diyor. “Kırk beş gün oldu hayvanoğlu hayvan. Paramı ver!!!” O kadar çok küfür ediyor, o kadar çok haykırıyor ve o kadar uzun bir sinir krizi geçiriyor ki acıma duygum korkuya dönüşüyor: Ya bu saatte çekimden dönüyor olsaydım, ya şu anda güvenlikten bir şey istiyor olsaydım!.. Endişeyle içeri çekiliyorum... Adam bağırıyor, bağırıyor...

***


Çerkezköy’de şu anda 35 bin kişi işsiz kalmış. Türkiye’nin dört bir yanından atölyelerin, fabrikaların ikişer aylık tatile girdiğine dair haberler geliyor. İşler yürüse de kimse ödeme yapmıyor. Ödeme yapmayan büyük şirketler küçük ölçekli iş yerlerinin kapanmasına sebep oluyor. Üç aylık maaşları neredeyse her şeyi insanların... Kimsede tahammül yok artık. Bir sinir krizi dalga dalga yayılıyor... Önce ahlaki çöküntü, sonra değerler sisteminde yıkım, sonra yağma, sonra savaş gelir... Böyle günlerin ne sabahında ne akşamında söylenecek güzel bir söz bulunuyor ama bulmak zorundayız. Bugünlerin de geçici olduğuna dair pek çok örnek yaşamış bir toplumuz biz... Levyeyle saldırmanın, küfür ve kavganın yapıcı sonuçları olmadığını biliyoruz. Çok zor olmakla beraber sanırım en çok bugünlerde sabırlı olmak zorundayız. Sabırlı, sağduyulu ve temkinli...

DİĞER YENİ YAZILAR