Barış...

"Ve toprakta derin yarıklar açan sabahlar Tek bir sözcük yazarlar; Barış. Başka bir şey değil. Barış"

Haberin Devamı

"Ve toprakta derin yarıklar
açan sabahlar
Tek bir sözcük yazarlar;
Barış. Başka bir şey değil. Barış"
İstanbul'da güneşli bir öğleden sonra yaşıyorduk. Penceremin tam karşısındaki dik yokuşu, arnavut kaldırımı dedikleri taş örgüler üzerinden elleri torbalarla yokuşu tırmananları, arabaların üzerinde öğle uykusuna yatmış kedileri, gülüşerek evlerine yol alan öğrencileri izliyordum... Basit ama aslında kocaman bir huzur vardı. Mavi kapaklı bir müzik albümünden şarkılar dinliyordum bir yandan... Derken bir şiir başladı... Diyordu ki;
"Barış yemek kokusudur
tüten akşamleyin
Arabanın yolda durmasının
Korkutmadığı
Kapı çalınmasının dost
demek olduğu
Ve pencereyi saat başı
açmanın...
Renklerinin uzaktaki canlarıyla
Gözlerimizin bayram
etmesini sağlayan
Gökyüzü demek olduğu
zamandır Barış..."
Akşam sofralarında izlediğimiz haberleri düşündüm o anda "İsrail'de canlı bomba.." diye başlayan, "Irak için kritik günler", "Arjantin'de yağmalama...", "Bir Filistinli daha..", "Afganistan'da sağ kalanlar..", "Tuna nehrinin savaş acıları.." diye diye devam eden..
Gözlerimizde bildik bir dalgınlık, kulaklarımızda ve zihnimizde bir kanıksama... Alışmak yani düpedüz. "Dünya böyle işte kaynayan bir kazan" cümlesiyle salata tabağına uzanışımız... Yemekten sonra gelen arkadaşlar... Çaylar içilirken dünyada olup bitenlere dair haberlerin tekrarı ve bu haberlerin yine borsayı etkileyeceğine dair endişeler... "Çok sigara içildi"diyerek odaları havalandırışımız, "Üşüdük, kapat kapat!" diyerek kalın giysilerimize sarınmamız, çayın yanındaki kurabiyeler, çocukların artan okul masrafları ve işyerindeki sorunlar, küçük dedikodular, "Hadi kalkalım artık geç oldu, Ay deprem olucak mı acaba?" cümlelerinden oluşan kapı önü sohbetleriyle konukları yolcu ediş, gece temizliği, her geceki "Sabun tüketimi bir ülkenin uygarlığının en büyük göstergesidir" klasiği... Derken sessiz evimizde yatağa giriş..
"Barış bir bardak sıcak süt ve bir kitaptır
Uyuyan çocuk önünde.
Başaklar birbirine eğilip, işte
ışık ışık ışık dedikleri
Ve ufuk çemberinin ışıkla
dolup taştığı zamandır Barış..."
Birden bütün kalbimle bu güneşli öğleden sonraya, yorgunlukla oturduğum bütün akşam yemeklerine, huzurla açtığım bütün kapılara ve pencerelere, keyifte bitirip kapattığım kitap kapaklarına, ağlayabildiğim bütün yağmurlara, yollar boyu endişesiz izleyebildiğim bütün tarlalara, görebildiğim bütün arkadaş gözlerine ve uyandığım her sabaha şükürler ettim... Ya da fark ettim... Bana bunları bir kez daha anımsatan şair Yannis Ritsos, çeviren Özdemir İnce, okuyan Rutkay Aziz ve mavi kapaklı albümün (Feryadı isyanım) sahibi, o güzel müziklerin bestecisi Mazlum Çimen... Onlara teşekkür ettim ama duymadılar o anda. Yaşamın inişli çıkışlı ve pek de adil olmayan düzeninde küçük şeylerin esiri olup, korkusuzca ve huzurla nefes alıp vermek, susadığında su içebilmek ve yeni bir sabaha umutla uyanabilmek mucizesini göremeyecek anlara geldiğimizde hatırlatan tüm yazar, çizer ve düşünürlere sevgiyle... Bugün "savaşa hayır" diye yürüyecek binlerce insan.
İnsanların sıkışan elleridir barış
Dünyanın masasındaki
ekmektir
Gülemsemesidir annenin
Budur yalnızca.
Başka bir şey değildir barış...

DİĞER YENİ YAZILAR