Bahçeli’nin iyi senaryosu

Tuğrul Türkeş olayı önceki gün uzun uzadıya sözünü ettiğimiz iyi senaryo-kötü senaryo dönüşümüne cuk diye oturan bir örnek oldu. Hatırlayacak olursanız, “8 Haziran sabahı her bir siyasi aktör kendisiyle ilgili mümkün senaryoları masanın üstüne yatırıp hesap yapmaya başladı. Görebildiğimiz kadarıyla bugün o hesapların çoğu boşa gitti” demiştik. Örnek olarak AK Parti için en kötü senaryonun özellikle PKK terörünün yeniden azdığı bir dönemde HDP ile aynı yerde görünmek olduğunu söylemiştik. Ama bir koalisyon hükümetinin kurulması sözkonusu olamayınca ister istemez anayasal bir gereklilik olarak seçim hükümeti seçeneği gündeme geldi en sonunda. MHP ile CHP’nin son bir hamlesiyle de anayasa gereği kurulan bu geçici kabinede AK Partili ve HDP’li üyeler baş başa bırakıldı. Aslında AK Parti’nin “iyi senaryosu” başından beri koalisyon ve seçim formülasyonlarıyla ilgili tartışmalarında kendisini daima HDP karşıtlığı üzerinden konumlandıran MHP’nin böyle bir durumda “HDP’li bir kabinenin oluşmasına izin vermemek için” bir AK Parti azınlık hükümetine destek vereceği şeklindeydi. Kamuoyundaki genel beklenti de bu yöndeydi ama Bahçeli bunu yapmadı.

Haberin Devamı

Çünkü nasıl HDP ile aynı karede görüntülenmek AK Parti için kötü senaryo idiyse, MHP için tam aksine bu iyi senaryo demekti. Biliyorsunuz ki her ikisi de aynı sosyolojik tabana hitap eden iki parti arasında neredeyse tek anlaşmazlık konusu bölücülük meselesinin çözümüyle ilgili. MHP’liler rakip partinin çözüm yöntemini beğenmemekle kalmıyor, bunun aslında iktidar kadrolarının “kripto bölücü” kimliklerinin eseri olduğun ileri sürüyorlar. Dolayısıyla AK Parti’yi bölücü hareketin siyasi kolu olan HDP ile aynı kare içinde gösterecek bir zorunluluk durumu AK Parti’nin koalisyon seçeneklerine uzak durma tavrı kadar Bahçeli’nin muhtemelen her birini hesaplayarak yaptığı hamlelerinin sonucu olarak da ortaya çıktı.
AK Parti heyetinin MHP’yi ziyareti sırasında Davutoğlu ile Bahçeli arasında geçtiği ileri sürülen bir diyaloğu hatırlayanlar olacaktır. Davutoğlu’nun “koalisyon veya azınlık hükümeti kurulamadığı takdirde gündeme gelecek bir geçici seçim kabinesinde HDP’nin de yer alacağını” hatırlatması üzerine Bahçeli’nin gülümseyerek “O konuda gerekeni yaparız” dediği iddia edilmişti. Eğer Bahçeli gerçekten böyle bir söz vermişse bile son tahlilde AK Parti ile HDP’yi aynı vagona bindirmenin getireceği siyasi kârın daha fazla olacağını gördüğü için sözünü tutmamış olması mantıksız sayılmaz.
Ne var ki MHP’nin iyi senaryosu da iyi senaryoların çoğu gibi- bir anda kötü senaryoya dönüştü. En azından iyi senaryo niteliğini kaybetti. Zira soyadı Türkeş olan önde gelen bir MHP milletvekili, muhtemelen parti içinde Bahçeli yönetiminin izlediği çizgiye karşı oluşmuş olan hoşnutsuzluğu da temsil eden bir tutumla, bu oyunu büyük ölçüde bozdu. Şimdi artık AK Partililer kurulan seçim kabinesinin anayasanın gereği olarak mecburen teşkil edildiğini; bunun HDP ile koalisyon kuruldu şeklinde yansıtılmasının doğru olmadığını daha kolay anlatabilecekler. Ama her halükârda PKK’nın kan dökmeye devam ettiği bir ortamda bu örgütün siyasi kanadının mensuplarının anayasa tekniği icabı olarak da kurulmuş da olsa kabinede yer almalarını bu toplumun içine sindirmesini beklememek lazım. Bu tablonun oluşmasında günahı olduğuna inanılan aktörler sandıkta bunun hesabını vermek zorunda kalacaklardır. Bundan kaçış olmaz.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR