Gazete Vatan Logo

Hayat sadece bugünden ibaret

Onur, 2007’de aldırdığı beyin tümörü yeniden nüksettiğinde hayatının aşkı Ceren’le tanıştı. 2012’de evlenen çift, tümörü yaşamın bir parçası kabul edip ‘Yarın yokmuş gibi’ hayatlarına devam etti...

Hayat sadece bugünden ibaret

Ceren ve Onur Ürenden çifti; henüz 30’lu yaşlarının başında, birbirine aşık, hayatı, gezmeyi, yeni yerler ve tatlar kaşfetmeyi çok seven 2 genç insan. Türkiye onların hikâyelerini, kendileri gibi bu hastalıkla boğuşanlara ulaşabilmek için kurdukları “Beyin Tümörü ile Yaşamak” adlı blog ve Facebook sayfasıyla öğrendi. “Bu neden benim başıma geldi” diye isyan etmek yerine neler yapabileceklerini paylaşmak ve kendileriyle aynı durumda olanların neler yaptıklarını öğrenmek istemişlerdi. Siteleri tahminlerini de aşarak çok fazla insana ulaştı. Çok fazla insan da onlara... Onların hayata bağlılıkları insanlara umut oldu, Onur’a destek mesajları yağmaya başladı.

Başından ayrılmıyor

Ceren ve Onur’un yolları 2010 yılında kesiştiğinde Onur’un 2007 yılında aldırdığı iyi huylu beyin tümörü yeniden nüksetmişti. Fakat tümör onların aşkını ve hayatı dolu dolu yaşamalarını hiç engelleyemedi. 2011 yılında beraber olmaya başladılar, 2012 yılı Kasım ayında evlendiler. Tüm bu süreçlerde beyin tümörü hayatlarının bir parçasıydı.. Ancak 2014 yılındaki patoloji raporu Onur için zamanın oldukça tükendiğini söylüyordu. Yarın yokmuş gibi yaşayan çift şimdi hastanede en zorlu dönemi yaşıyor. Onur’un hayata tutunmak için en büyük destekçisiyse hayatının aşkı Ceren... Hastanede çok sevdiği eşinin başından bir an bile ayrılmayan Ceren Milliyet’in sorularını yanıtladı:

Haberin Devamı

-Fotoğraflarınızda ikinizi de hemen hemen hep gülümserken görüyoruz. Onur, bu hastalıkla mücadelede bu kadar hayat dolu kalabilmeyi ve bu kadar mücadeleci olmayı nasıl başardı?

Onur elektrik mühendisi, tıpa da biraz mühendisçe bir yaklaşımı vardı. Ortada bir sorun var. Sorun ne? Beyin tümörü. Buna nasıl yaklaşmak lazım? Önce cerrahi işlem yapılır, ondan sonra tümörün cinsine bakılır. Tümörün cinsine göre belki kemoterapi ve radyoterapi yapılır gibi... Nasıl ilerlememiz gerekiyor? Soruna hayatımızda başımıza gelen korkunç bir şey değil de daha çok ne şekilde bunu bitirebiliriz? Yani bir mühendisin bir soruna yaklaşacağı gibi yaklaştı. Bu biraz kişiliğinden de kaynaklanıyor, ben de biraz realist bir insan olduğum için; biz daha çok “Başımıza niye böyle bir şey geldi”, demek yerine daha çok “Bunu nasıl hallederiz” şeklinde baktık. Duygulardan arınınca daha rahat oluyor her şeyi çözmek.

Haberin Devamı

-Birçok kanser hastası hayattan tamamen soyutlanıyor. Onur, hayata bu kadar bağlı kalmayı nasıl başardı?

Bunu onun bana anlattığı gibi anlatayım. Onur’un tümörü iyi huyluyken şöyle diyordu; “Tamam oldu bitti, ama artık hayatımda olmayacak. Ama bu bana farklı bir bakış açısı getirdi. İnsanlar motordan korkarlar. Ama ben ‘Başıma en kötü ne gelebilir ki’ diye düşünmeye başladım. ‘Bana bir şey olmaz’ duygusu yerleşti. Normal korkuları kenara attım.” Ama elbette tümör iyi huylu iken kariyeriyle ilgili endişeleri, arkadaşlık ilişkilerine dair sıkıntıları devam ediyordu. Fakat bu yeni durumu da kabullenmek zorunda kaldık. 2014’te Onur ilk radyoterapi ve kemoterapi almaya başladığında o dönem bir süre tatilleri erteledik. Aralık sonu kemoterapi bitecekti, ondan sonra şuraya buraya gideriz diye konuşuyorduk. 6 kür alacaktı. Son kürün ortasında nüksetti. İşte o aşamada, “Böyle yapmasaydık, eskisi gibi gezip tozsaydık daha iyi olurdu” diye düşünmeye başladık. Nüksettiğinde Grade 4 dendi yani son evre. Doktorlar ‘çok az tedavi olanağı var, zamanını uzatmaya ve hayat kalitesini korumaya çalışacağız’ deyince; ekim ayında 11 saatlik bir uçuş yaptık. Kuala Lumpur üzerinden Bali’ye gittik. İyi ki de yaptık o tatili...

Haberin Devamı

- Paylaşımlarınızda her zaman özellikle hasta yakınlarına öğütler veriyorsunuz. Yaşadıklarınızı yaşayanlara ne tavsiye edersiniz?

Birincisi, ben de böyle bir moddayım gerçi sürekli ‘Bu bir savaş, bir mücadele, başarabilirsin’ gibi...

Sanırım bundan uzaklaşmak lazım. Bu bir iyileşme süreci; olursa oluyor, olmazsa olmuyor. İkincisi hasta bir engelli değil. Ya da bizden farkı, bizden zayıf değil. Sadece tedaviye odaklanmak bu nedenle çok yanlış. Bazı aileler kemoterapi görürken, ‘Kimseyle görüştürmeyeceğiz. Aman hastalanmazsın’ gibi şeyler diyorlar. O kişi ne istiyor, esas olan bu. Hayat iyisiyle, kötüsüyle bugün, bugünü yaşamak gerekiyor.

Haberin Devamı

- Onur’un durumu nasıl?

Beklemedeyiz.

-Onur, kendisine gelen mesajları izledi, okudu mu?

Evet gelenleri gösterdim, videoları izlettim. Gelen mesajlara çok teşekkür ediyorum. Özellikle de benzer durumları yaşayanlardan gelen mesajlar Onur’u daha da mutlu etti. Bir şekilde uyandırdığı farkındalıktan çok mutlu...

‘Şimdi bak, şimdi gör, şimdi tat’

- Onur bu hastalıkla mücadele eden kişi, elbette acıları, yaşadıkları çok farklı... Ama siz de tüm bu süreçte en yakınında olan insansınız. Tüm bu yaşananlar sizi nasıl etkiledi?

Hep şunu düşündüm, “Bu bir trajedi değil”. Yaşadıklarınızı duygusal ögelerden arındırınca mantıklı bakabiliyorsunuz. Onur’un başına gelen kötü bir şey. Ana nokta Onur. Ve evet insan bazen yorulabiliyor, ama dışarıda da hayatın aktığını görüyorsunuz. Hayatın aktığını görünce de kendimi itmeye başladım, ‘Hayat bu işte’ diyerek. Yani siz orada hastalıkla boğuşurken, en yakın arkadaşınız hayatının aşkıyla tanışabiliyor. Yani hayat akıyor. Ben de kendimi bu yönde eğitmeye çalıştım. Yani eğer önünüzde bir sorun varsa, o sorunu halledin ve geçin. Geçmişe ‘çok zordu’ demek, buna takılmak gereksiz. O sorunu o anda hallettiysen hallettin. O andan itibaren de şimdi bak, şimdi gör, şimdi tat. Erteleme.