Büyük suçun arabası da büyük mü?

Karanlık sinema salonunda koltuğuma gömülmüş Michael Mann’in yeni filmi Miami Vice’ı izlerken düşündüm de...

Haberin Devamı

Karanlık sinema salonunda koltuğuma gömülmüş Michael Mann’in yeni filmi Miami Vice’ı izlerken düşündüm de...

GMC Thaoe, Chevrolet Yukon, Lincoln Navigator, Ford Expediton gibi azman boyutlu, yakışıklı fakat aynı zamanda ürkütücü görünüşlü 4x4’ler henüz yokken uyuşturucu baronları, kolları ahtapot gibi her yana uzanan suç örgütleri yok muydu?

Öyle ki adamların yüzlerini, caddelerde gitmek için üretilmiş bu arazi(!) araçlarından daha az görüyoruz.

Eskiler neye biniyorlardı acaba; hangi arabalarla hava atıp korku salıyorlardı?

Manda kasa Mercedes’ler, dev Buick’ler, ağır ağır inen arka siyah cam falan...

Belli ki, bunlar arka mahalleler ve ucuz TV dizileri dışında kimseyi etkilemiyor artık.

Aynı şey suç örgütleriyle savaşan resmi görevliler için de geçerli! Dişe diş, kana kanla; ağır silaha daha ağır silahla; ağır 4x4’e daha ağır 4x4’le karşılık veriliyor.

Eski aksiyon filmleri arabaları otoyolda yarıştırır, çarpıştırır, böylece heyecan yaratırdı.

Şimdiyse simsiyah araç konvoyları geçirmek seyircinin bilinç dışındaki “görkem ve zenginlik karşısındaki ürperti”yi kurcalamaya yetiyor.

***

Bizim sinema yazarları Miami Vice’a burun kıvırdı. Hatta aralarında “1980’lerin o güzel polisiye Miami Vice dizisinin tadını bu filmden sakın beklemeyin, yanına bile yaklaşamıyor” diyenler, “mide bulandırıcı bir karışım” olduğunu yazanlar bile vardı.

Bu yorumların etkisinde kaldığımdan mı artık neden bilmem, geçen akşama kadar bu filme gitmek içimden bir türlü gelmedi.

Sonra kendi kendime dedim ki; Michael Mann asla yabana atılmayacak bir yönetmendir. Zamanında Heat (1995) gibi bir film yapmış yönetmenin en vasat filmine bile sırf saygı olsun diye gidilir. (Yeri gelmişken Fatih Özgüven’in “Michael Mann aksiyon sinemasının Visconti’sidir” saptamasına da şapka çıkartayım!)

Ve geçen akşam kazara girdiğim berbat ötesi “My Super Ex”in 15’inci dakikasında pes edip dışarı fırladım ve Miami Vice’a bilet aldım.

***

Michael Mann’in beni hep şaşırtan ve sevdiğim bir yanı vardır.

Alabildiğine erkek kokan; ter, barut ve kan kokan hikâyeler anlatır bize.

Psikopat suçlular, derdi başından aşkın polisler, had safhada narsisist adamlar, ateş ve yıkım gücü çok yüksek silahlar... Hepsi oradadır.

Ama o patırtı içinde seyircisini asıl kıskıvrak bağladığı yerler kadınla erkeğin yan yana geldiği kısa sahnelerdir. Kısacık bir sahnede ve üstelik öykünün içinde tutarsız kalabilecek bir biçimde kadınla erkek arasında öylesine duygusal bir atmosfer yaratır ve bunu seyirciye aktarmayı öylesine ustalıkla becerir ki...

Donar kalırsınız!

Heat’te Val Kilmer ve Ashley Judd ilişkisi böyledir mesela!

Hele balkon sahnesi...

Kavga gürültü, çatışma, ölüm sahneleri unutulur ama sadakat ve ihanetin müthiş şiddetini taşıyan o sahne unutulmaz.

Miami Vice elbette Heat’le yan yana gelemeyecek kadar düşük kalibreli bir film. Üstelik dedektif Crockett rolündeki Colin Farrell’ın “Küçük Emrah” halleri de fena iç bayıltıyor.

Fakat itiraf etmeli ki, Li Gong’la Farrell’ın Havana (sevişme öncesi ve sonrası) sahneleri filmin öteki bölümlerinden çok daha çarpıcı özellikler taşıyor. (Lig Gong belki de Hollywood’un çekicilikten en uzak Uzakdoğulu’su. Ama Mann, kadınları çekici kılanın fizikleri değil arzuları olduğunu biliyor!)

***

Miami Vice’a gitmekle kötü mü yaptım? Hayır.

Kimi sinema eleştirmenlerinin yazdığı gibi çok sıkıcı veya “hiç olmamış” bir film değil. Don Johnson’ın parlak çocuk kıvamında dolaştığı, güneşin izleyeni bile sımsıcak ısıttığı, suça sinek ısırığı muamelesi yapan Miami Vice dizisiyle bugünün karanlık ve kirli Miami Vice’ını kıyaslamak zaten baştan aşağı abes!

Ama seyrettiğim filmin tümüyle iyi, sağlam, yeni parıltılar taşıyan bir polisiye aksiyon olduğunu da söyleyemem.

Bana kalsa...

Onca ışıltı arasında Miami’nin aslında nasıl karanlık bir kent olduğunu ortaya koyan gece manzaraları, kahramanlarının yüzlerine yaptığı yakın çekimlerin vuruculuğu ve filmin çok özen gösterilmiş son derecede çarpıcı ses bandı için bile bu film seyredilir.

DİĞER YENİ YAZILAR