Karlı, tipili İstanbul üzerine "çok özel"

Geçen Pazar. Dışarısı kar, tipi, kıyamet... Penceremden görünen şehir parçası, üzerine Sibirya manzarası resmedilmiş beyaz bir yorgan çekmiş sanki...

Haberin Devamı

Geçen Pazar.

Dışarısı kar, tipi, kıyamet...

Penceremden görünen şehir parçası, üzerine Sibirya manzarası resmedilmiş beyaz bir yorgan çekmiş sanki...

Dışarda çıt yok.

Kar görünce kendini kaybeden çocukların cıvıltılarından filan eser yok. Sadece karın uğultusu ve oturduğum dairenin altına rastgelen kalorifer kazanının patırtıları...

Bir meteorolog İstanbul'un ekosisteminin bozulması sonucunda şehrin güney kesimleriyle kuzeydeki semtleri arasında zaman zaman 6 santigrat derecelik ısı farkları oluştuğunu söylemişti.

Eh, Bağdat Caddesi'nde insanlar soğuktan kınlıyorsa, bizim Kavacık, Otağtepe, Beykoz civanndakilerin o günkü halini düşünün!

Park yerindeki arabaların üzerinde şimdiden 30 santim kar birikmiş.

Ara yollar kapalı. Toplu ulaşım buralarda sıfır.

Akşamki maca gitmekten vazgeçeceğim geçmesine de, internetten gazete okumayı sevmiyorum. Yani mutlaka çıkıp gazete almam gerek.

Pencereden bakarken aklım sıra plan yapmaya çalışıyorum. Hani tipi bir an dinecek de, ben de gazete almak için dışarı çıkacağım.

O sırada koltuğa yayıp bıraktığım hafta sonu eklerinin hafta sonuna ait astroloji tahminleri gözüme çarpıyor.

Benim burcumdakiler için ünlü bir astrolog şöyle yazmış: "Uzun süredir verdiğiniz çabaların meyvesini bu hafta sonu alacaksınız"

Nasıl bir şeyse artık o "meyve", çoktan dışarıda "donmuştur!"

İşe bakın ki, astroloji meteorolojinin oyununa gelmiş!..

Okurken ılık bir gülümseme yayılıyor içime.

Öteki gazetenin tanınmış yıldız falcısı daha da dalgacı, tahmini daha da matrak çıkıyor: "Hafta sonu size iyimser bir enerji getiriyor, yeniliklere açık olmalısınız."

Bir kez daha pencereden bakıyorum. Göksu Vadisi beyaz bir çöl gibi. O kadar ıssız...

***

Karlı, tipili havalarda karşı komşunuzun elinde bir tepsi, üstünde mis gibi köpüklü Türk kahveleriyle kapınızı çalması pek hoş oluyor.

Bu bir.

Sonra bakkalların değerini, güzelliğini böyle havalarda daha iyi anlıyorum.

Bu da iki.

Hep alışveriş yaptığımız ve çok yakınımızda olduğunu düşündüğümüz market meğer ne kadar uzaktaymış! Kaf dağının ardında mübarek!

Oysa bakkal, şu bembeyaz karlı yolun hemen ötesinde. Üstelik gazete de satıyor. (Garip şey son zamanlarda bakkalara gazete satmayı, süpermarketlere de dergi raflarını pek yakıştırmaya başladım. Size de öyle geliyor mu?)

Camekânları buğulanmış bakkalın kapısından içeri girince babaannemin kilerine girmiş gibi oluyorum. Pirinç, peynir, un ve yağ kokuyor içerisi. Bir de ekmek, sıcacık, taze ekmek.

Öyle mutlu oluyorum ki, ellerimdeki torbalara rağmen dönüş yolunu kızakla geçer gibi hızla ve neşeyle geçiyorum.

***

İstanbul'un karla arası çoktandır bozuk...

O şairane güzellikteki üzerini kar örtmüş şehir tabloları pek yok.

Bizim Vatan34'ten çocuklar sordu. "Size göre şehrin nereleri karda güzeldir?"

Ulaşımın iyiden iyiye dert olduğu, yollardaki karın çarçabuk dizboyu çamura dönüştüğü bir şehirde bu soruyu yanıtlamak zor.

O güzel kar manzaralarına ulaşmak için öyle sıkıntı çekiyorsunuz ki, vardığınızda bütün tadınız kaçmış, çok sağlam sandığınız ayakkabınız su almış, geçen bir araba paltonuzu baştan aşağı kirli kar suyuyla yıkamış oluyor...

Evet! Haliç'in manzarası bu havalarda muhteşemdir. Ama Galata'da veya Balat'ta manzaralı bir eviniz varsa...

Ayasofya-Sultanahmet arasına kar örtüsünü çok yakıştırım ama varmak için vasıta bulunmaz ki kolay kolay...

Bebek bazı karlı günlerde, Göksu, Kandilli, Çengelköy ise her karlı günde güzeldir.

Güzeldir de, oralarda yaşıyor, düz ayak dolaşabiliyorsanız.

Üzgünüm...

Bu yaşta elbette kar çocukluğumdaki heyecanı vermiyor bana...

Ama şehir de bir tuhaf.

Bu şehir de karda hiç neşelenmiyor artık. Hep aşık yüzlü, hep tedirgin...

Kar bu metropol hayatında artık bir tür kaza...
Bir tür aksilik.

***

Ama bir dakika, bir dakika...

Simit ve çayın, dışarda tipi varken içeride insana sunduğu o "dost" sıcaklığı belirtmeden geçmemeliyim. Kar ve simit-çay. Hâlâ birbirlerine çok yakışıyorlar.

Ve böyle havalarda sevgiliyle bir battaniyeye sarınıp ekran karşısına kurulmanın ve birbirinden dandik filmler izlemenin eşsiz keyfi...

Okurdan
Anneler, kızları ve testere
* Anneler ve kızları hakkında çarpıcı bir giriş yapıp bıraktınız. Oysa erkeklerin pek bu durumun farkında olmadığını sanırdım. Devam edin konuya. 42 yaşındayım, uzun süre yurt dışında kaldıktan sonra döndüm. Şaşırdım. Annem ve onunla bitmez tükenmez çatışmam hâlâ aynı yerde. (S. H.)

* Testere filmini ben de sizin gibi çok beğendim. Ama arkadaşlanm filmin sonu için aptalca diyorlar. Aptalca mı hakikaten? (N. K.)

DİĞER YENİ YAZILAR