Armağan deyip geçemeyiz ki!..

Kadın, kucağına bırakılan gonca güllere bakıyor, sonra "teşekkür ederim canım, ne kadar incesin!" diyor adama

Haberin Devamı

Kadın, kucağına bırakılan gonca güllere bakıyor, sonra "teşekkür ederim canım, ne kadar incesin!" diyor adama.

Hoşnut kadın, sevinçli. Yine de dilinin ucuna geleni söylemekten kendini alamıyor: "Ama daha üç gün önce de böyle güller göndermiştin!"

Adam tam bu sözlerin ardından "beni çok şımartıyorsun" gibi bir lafın gelmesini bekliyor. Gelecek, kesin.

Ama... Hayır!

Kadın bu kez pek sorgulayıcı bakışlarla bakıp "ne haltlar karıştırıyorsun bakayım sen, ha?" diye soruyor ve adamın dudaklarına ikircikli bir öpücük kondurup vazoya su koymak üzere mutfağa gidiyor...

Sehpanın üzerindeki güllere bakıyor adam. Anlıyor ki mesaj çoktan parazitlenmiş, şimdi her şeyin, güllerin üzerine bile soru işaretleri kazınmakta...

Adam armağan paketini açıyor.

Kadın adamın gözlerinde belirecek tepkiyi merakla bekliyor.

Gömlek... Tam adamın sevdiği gibi. Siyah. Üzerinde belli belirsiz şeritler var. Adamın gülümsemesi yanaklarına doğru yayılacakken...

O da ne?..

Gömlek kısa kollu! Aslında "İğrenç" der adam böyle zamanlarda içinden. Diyemiyor. Sersemlik yaşıyor içten içe. Kendisini üç haftalığına tanıyan birisinin bile kısa kollu gömlek, tişört ve benzeri şeyleri sevmediğini, hiç giymediğini bildiğini aklından geçiriyor adam. Yıllardır onu seven bu kadın nasıl bilmez?..

Adamın yüzündeki "bulutlu" ifadeyi gören kadın "sana yakışacağını düşünmüştüm" diyor.

Armağan birdenbire bambaşka bir
şeye dönüşüyor. Bir gömlek bütün ilişkinin sürçtüğü yerlerin simgesi olup çıkıyor sanki...

Yine, yeni, yeniden bir Yılbaşı arifesi..

Yine armağan alışverişleri ve en uygun armağanı bulma endişeleri dönemi...

Garip şeydir armağan vermek!

Çünkü "vermek" öyledir.

Alengirlidir, yani biraz karışık da olsa gösterişli bir yanı vardır ama bir yandan da hafifçe tekinsiz, korkulu, sorunlu bir şeydir.

Verdiğinin kabul görüp görmeyeceğine dair korku ve endişe insanın çok eski çağlardan beri yakasına yapışmıştır.

Özel mi özel armağanlar seçmeye çalıştığımızda, yani çarşı pazardan alıyor olsak bile sanki kendimizden bir şey veriyormuş gibi olduğumuz durumlarda bu yüzden içimiz bir tuhaf olur, hem coşku duyarız hem de tedirginlik!..

Belki kendi kendimize icat ettiğimiz ve herkesle birlikte paylaştığımız bu özel armağan günlerinin altında bu tedirginlik yatmaktadır..

Toplu ayinlerle bu tedirginlik duygusunu yatıştırırız.

Şimdi burada armağanın sosyolojik köklerine girmeye niyetli değilim. Zaten o noktada pek anlaşan yok. Bir bölük sosyolog armağan verip almayı ekonominin kökeni olarak görür, bir başka bölük ise armağan alıp vermeyi ekonomi madalyonunun ters yüzü olarak değerlendirir. Oralara hiç girmeyelim.

Ama beni son zamanlarda armağan alıp verme üzerine modern psikanalistlerin yaptıkları yorumlar çok ilgilendiriyor, onu söyleyeyim.

Mesela... Armağan almakta zorlanıyor musunuz? Bir türlü o sırada yaşadığınız sevinci istediğinizi gibi dışa vuramıyor musunuz? Hatta size armağan vereni bu yüzden mutsuz ettiğiniz bile oluyor mu?

O zaman kimselere çaktırmadan kendinize sorsanız: Acaba genel olarak "alma"da (sevilmeyi kabullenme, istediğini açıkça belli etme, duygu kapılarını açma, vb) bir tutukluğunuz da var mı?

Bazı psikanalistler, armağan paketini açarken suratı buruşan, nabzı tatsız tatsız atan kişilerin "yakınlaşma" ve "kendini ilişkinin anaforlarına bırakma" konularında da aynı şekilde "engelli" olduklarını düşünüyorlar.

Ya vermede hasis olanlar!..

O bazen sevememektir. (Sevememek, sevmemekten çok farklıdır!) Bazen de sevmekten, severse paçayı kaptıracağından korkmaktır.

Yani armağan vermekte hasislik geleneksel cimrilikten biraz farklıdır. Cimri sakınır, kendine saklar. Armağan hasisleri ise "kendini" saklar!

E, ne de olsa her armağan insanın kendinden bir şeyler koparır ve her zaman karşı tarafa aktarılmaz o parça, ortada kalakalır veya doğru çöplüğe...

Lacan'cı bir psikanalist de bir zamanlar çok ve sürekli armağan veren erkeklere takmıştı. Sevgilisini sürekli armağanlara boğan erkeklerde bir tür ruhsal "erken boşalma" görüyordu...

Ya, işte böyle...

Armağan deyip geçmemeli...

Bir de armağanların işaretleri var.

Gizli ve açık işaretleri.

Ne güzel oyundur o aslında!

Ama nasıl da incelikler ister ve modern insanın bu inceliklere pek de vakti yoktur.

Modern insan parayı bastırıp almakla duygularını "armağan etmek" arasında sıkışıp kalmıştır aslında...

DİĞER YENİ YAZILAR