Kilimanjaro’nun karları

Orta birdeydim, öyle hatırlıyorum. Bahariye’deki küçük kitapçının raflarını karıştırırken karşıma çıkmıştı o incecik, minicik yeşil kapaklı kitap

Haberin Devamı

Orta birdeydim, öyle hatırlıyorum. Bahariye’deki küçük kitapçının raflarını karıştırırken karşıma çıkmıştı o incecik, minicik yeşil kapaklı kitap.

Varlık Yayınları’ndandı.

Daha ilk satırlarında bağlanmıştım kitaba.

Adı Kilimanjaro’nun Karları’ydı.

Ernest Hemingway’in bu uzun öyküsünü kim çevirmişti peki, bilir misiniz?

Şiirimizin mahzun ve matrak ustası Orhan Veli’ye aitti Türkçesi.

Bacağındaki yara kangrene dönüşmüş bir yazarın karısıyla çıktığı Afrika gezisinde “dünya kadar büyük, dünya kadar heybetli ve tepesi inanılmaz beyazlıktaki” Kilimanjaro Dağı’nın eteklerinde kurdukları kampta “ölüme yatmasını” anlatıyordu.

Yazar yaklaşan sonu beklerken bir yandan da geçmiş pişmanlıklarıyla, boşa çıkmış umutlarıyla, hayatına giren kadınlar ve onlara karşı hissettikleriyle hesaplaşıyordu.

Tıpkı annemin kitaplığından gizlice alıp okuduğum Dostoyevski’nin “Budala”sı gibi Hemingway’in bu öyküsü de her okuyuşumda beni çocukluğun saf dünyasından biraz daha uzaklaştırmıştı.

Yıllar sonra TRT televizyonu bu öyküden uyarlanmış Ava Gardner’lı, Susan Hayward’lı, Gregory Peck’li muhteşem filmi gösterdiğinde yerimden kıpırdamadan izlemiştim.

***

Ve geçenlerde bir akşamüstü apar topar ışıkları sönmüş sinema salonuna girip seyretmeye başladığım filmde geçen cümle beni hızla çocukluğumun o günlerine geri götürdü.

“Uygunsuz Gerçek/Inconvenient Truth” filminden söz ediyorum.

Filmin bir yerinde küresel ısınmanın yeryüzündeki tahribatını anlatırken Al Gore şöyle diyordu: “On yıl sonra Kilimanjaro’da hiç kar kalmayacak.”

Eve dönünce dağ hakkında son gelişmeleri konu eden ne varsa derhal araştırmaya başladım. NASA’nın yeryüzü gözlem fotoğraflarına baktım.

Anladım ki, durum tasavvur edebileceğimden çok daha acıklı, çok daha ciddi ve ürkütücü!

11 bin 700 yıldır Kilimanjaro’nun tepesini beyaz bere gibi saran buz kütlesi şimdi yok olmanın eşiğinde.

11 bin 700 yıl öylece duran kütlenin yüzde 80’i geçtiğimiz yüzyıl içinde eriyip gitmiş.

Kilimanjaro üzerinde uzmanlaşmış glasiologist’lerin söylediğine bakılırsa önümüzdeki 10 yıl içinde de son karlar ve buz kütlesi eriyecek.

Zaten fotoğraflarda net olarak görüyorsunuz; artık dağın tepesindeki beyazlık koca bir ekmek kadayıfı diliminin üzerine çay kaşığıyla kondurulmuş kaymağı andırıyor.

***

Küresel ısınmayla Kilimanjaro’nun karlarının ne ilgisi var?

Bazı iklimbilimcilere göre yok. Bu küresel değil, bölgesel bir sorun.

Mesela ünlü jeolog Claude Allegre iklim değişikliklerinde insanlar tarafından atmosfere salınan karbondioksitin önemli bir rol oynamadığını savunuyor. Kilimanjaro için de “aptal Afrikalıları” suçluyor. Ona göre Afrikalılar ormanları yakıyor ve yol açtıkları bölgesel ısınma Kilimanjaro’nun karlarını eritiyor.

Küresel Isınma teorisini savunan çok sayıda bilim adamı Allegre’nin iddiasını ilk duyduklarında şaşırdılar.

Çünkü buzullar sadece Kilimanjaro’da erimiyor!

Alaska’nın durumu vahim; Kuzey Kutbu ağır ağır denize karışıyor, Antarktika gitgide inceliyor...

Oysa Allegre 20 yıl önce, yani birçoklarından önce “Fosil yakıtları atmosfere salınan karbondioksit miktarını artırarak küresel ısıyı

yarım derece yükselterek yeryüzünü tehdit ediyor” diye yazmıştı. Peki neden o zaman öyle düşünüyordu?

Araştırınca anlaşıldı ki, 20 yıl önce nükleer santrallar inşa etmek isteyenlerin danışmanıydı Allegre ve nükleer enerjinin daha zararsız olduğunu savunmak için bunları söylemişti.

Yoksa bilimsel tezler bilim adamlarının yer aldıkları cephelere ve sektörlere göre değişiklik mi gösteriyordu?..

***

Nereden nereye geldik, değil mi?...

Çocukluğuma damgasını vuran yeşil kapaklı öykü kitabından bugünün hayati meselesi küresel ısınmaya...

Şimdi hepsini bir yana bırakıp şunu söyleyeyim: Bazı gazetelerimizde “Uygunsuz Gerçek” filmini izleyicilerin sıkıcı bulduğu yazıldı.

Hayır! Kesinlikle doğru değil!

Birçok gerilim ve aksiyon filminden daha gerilimli, daha heyecanlı ve çok önemli bir belgesel bu.

Gidip görün!

*****

fon/DİP Notları
Her an hayatın anlamını anlamaya uğraşma
Ayda-yılda bir, heyecanın canlanıyor mu ona bak -çünkü, belli bir hayat sana verilmiştir lakin, heye“can”ını yaratmak sana kalmıştır--.

AHMET ÇUHACI

DİĞER YENİ YAZILAR