Değerini bilelim..

Uluslararası yapıda doğan İslâmi nitelikli boşlukları Türkiye hemen doldurmak istiyor.

Artan bir iştah ve heyecanla..

İslâmi referanslara dayanan bu talepler, Tayyip Erdoğan’ın Devlet Başkanı seçilmesinden sonra nitelik değiştirmiş ve daha bir önem kazanmıştır.

Erdoğan’ı dün 30’uncu İSEDAK toplantısındaki konuşmasında İslâm dünyasına birlik çağrısı yaparken dinledik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın neresinde yoksulluk, çaresizlik, şiddet varsa mağdurlarının Müslümanlar olduğunu hatırlattı.

Çocukların ölmesini, türbelere yapılan saldırıları, terör örgütlerini, hakkını arayanların sokakta vurulmasını hiç kimsenin hiçbir bahaneyle izah edemeyeceğini anlattı.

Filistin’in bir asırdır süren ayıplı yalnızlığını Müslümanların mezhep engelini birlik sağlayarak aşacaklarını savundu.

Gözümüz yoktur

“Birleşmiş Milletler çocuklarımızın akan kanına seyirci kalırken İslâm İşbirliği Teşkilâtı da seyirci kalamaz” dedi.

BM’deki beş değişmez üyenin yarattığı adaletsizliğin ancak gerçek bir reformla aşılabileceğini söyledi.

Haberin Devamı

Bütün bu söylemler İslâm adına yetki kullanma arzusuna samimi bir zemin sağlıyor ama istediğini yine de alamıyor.

Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında “Müslümanlara ayırım yapmaksızın terörist yaftasını yapıştıranlar islâmofobi uyarılarımızı dikkate almadılar” diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye’nin rolünü etkinleştirmekte gösterdiği çabanın şüphe çekeceğini tahmin ediyor olmalı ki şu güvenceyi verdi:

“Türkiye olarak hiçbir ülkenin toprak bütünlüğüne, iç barışına yönelik bir niyetimiz asla yoktur!”

Kör topal laiklik

Gerek kendi coğrafyasında gerekse İslâm devletleri ailesi içinde Türkiye’nin özel bir yeri vardır.

Ama bu saygın yeri ılımlı İslâm karakterli bir iktidara borçlu değildir.

Neye borçludur öyleyse?

Ankara Üniversitesi’nden ilahiyatçı Prof. Dr. Hasan Onat bir bilimsel toplantıda cevabını verdi:

“Her gün burnumuzun dibinde onlarca insan ölüyor. Suriye, Irak, Pakistan, Afganistan... Türkiye diğer İslâm ülkelerinden farklıysa biz bunu, beğenmediğimiz cumhuriyete ve demokrasiye borçluyuz. Kör topal da olsa laikliğe borçluyuz.”

Haberin Devamı

Değerini biliyor muyuz peki?

Prof. Onat bu soruyu da cevaplıyor:

“Tekke ve zaviyelerin kapatılması o zamanki koşullarda bana göre çok ileri bir adımdı. Ama ne oldu? İleri adım orada kaldı. Bugün Türkiye’yi tarikat cennetine dönüştürdük.”

Laik ve demokratik cumhuriyeti korumalıyız!

DİĞER YENİ YAZILAR