Krizin öğrettiği

Haberin Devamı

Başı terörle belâda olan devletlerin halktan gizli pazarlıklara giriştiğine dair örnekler vardır.

Ama oralarda gelişmeleri kontrol eden bir dinamik de daima kendini duyurmuştur.

Nedir o? Kamuoyunun bir gün her şeyden haberdar olacağı gerçeği, güvencesi..

Türkiye'de bu güvence biraz hor görülmüş. Beşincisi Oslo'da yapıldığı anlaşılan pazarlık, ipin ucunun kaçırıldığını ortaya koyuyor.

MİT Müsteşarı Fidan'ın şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağrılması nedeniyle kopan kızılca kıyamet arasında dikkatlerden kaçan belgeler var.

Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya KCK soruşturmasındaki görevinden alındı ama onun kafasında cevabı mutlaka verilmesi gereken sorular oluşmuştu.

O soruların MİT ile PKK arasında varıldığı iddia edilen mutabakat metinlerine dayandığı öne sürülüyordu.

Ne olacak onlar?

Normal zamanlarda her biri gazete manşeti olacak iddialar iç sayfalarda kaybolup gitti. Mesela bir metinde “demokratik özerklik” sağlanmasından, Kürtçenin ikinci resmi dil kabul edilmesinden, Öcalan’ın ev hapsine alınmasından, “gerilla” diye anılan PKK teröristlerine silâhsızlandırıldıktan sonra “öz savunma gücü” statüsü kazandırılmasından söz ediliyordu.

Sil baştan açılımı

MİT-polis-yargı çatışması, etrafımızda bir ateş çemberi oluşurken hiç hoş değildir. Ama çatışmanın şimdi patlak vermesi, krizle daha zor bir aşamada yüzleşmekten iyidir.

Başbakan bir ulusa sesleniş programını bu soruna ayırmalı, karanlıkta kalmış her soruya cevap ve aydınlık getirmelidir. İyimser tahmin ve dileklerle kötünün kötüsü vehimler arasında gidip gelen Kürt açılımı artık çürümüştür. Kimsenin bu projeye güveni kalmamıştır.

Yaşadığımız tecrübenin ışığı altında yeni bir başlangıca ihtiyaç bulunuyor.

Savcı Sarıkaya'nın masasında bıraktığı belgelere “verilmiş söz” muamelesi yapmaya AKP iktidarı herhalde cesaret edemez.

Zaten o belgeler “Terörle pazarlık olmaz” sözünü doğrulayan ibret kanıtlarıdır.

İktidar bundan sonra ister istemez PKK ile MİT üzerinden yürüttüğü pazarlığı unutturmaya çalışacaktır. Ama bu manevra, her şeyi silen bir dönüş olmamalıdır. Oy uğruna uyandırılan umutları, kandırılmanın öfkesine çevirmekte kimsenin yararı olmaz.

Doğru muhatap BDP

Fakat pazarlığın ve uzlaşmanın sınırlarını gerçekçi olarak görmekte yarar vardır. Türkiye'de hukukun üstünlüğüne dayanan bir demokrasi bulunmasa da işleyen bir sandık demokrasisine sahibiz.

Tüm vatandaşlar, ister bireysel, ister mensubiyetlerinin gösterdiği hedef doğrultusunda oylarını kullanıyorlar. Kürtleri yalnız Kürtçü parti temsil etmiyor. Kürt kökenli vatandaşlar öteki partilerde de, hak ettiklerinden daha yüksek sayıda temsil imkânı buluyorlar.

İktidar duyulmasından ve duyulduğu takdirde hesabını veremeyeceğinden korktuğu tavizleri, anaların gözyaşını dindirmek gerekçesiyle dahi savunamaz artık.

Son krizi fırsat bilerek arayışları gerçekçi zemine çekmeliyiz.

Bunun ilk şartı siyasete itibar kazandırmaktır.

AKP iktidarı bir yandan PKK ile müzakere yürütürken BDP'ye adeta teröristmiş gibi muamele etmektedir.

Bu yanlışa son vermek, BDP'yi Kürt sorununda tek siyasi muhatap saymak ve hapisteki milletvekillerinin Meclis’te görev yapmalarına olanak verecek yolları açmak, hemen yarın başlayacak yeni dönemin ilk adımları olmalıdır.

Devlet krizi bizce imkânları da imkânsız olan şeyleri de göstermiştir!

DİĞER YENİ YAZILAR