Hâkimin acı itirafı...

Haberin Devamı

Haftanın en az 3 günü yargıdan kaynaklanan sorunlar üstüne yazmak zorunda kalıyoruz.

Çünkü adalet alanında yaşadığımız tatminsizlik, toplumun derinleşen sıkıntısıdır.

Dünkü gazeteler Hrant Dink suikastı davasına bakan mahkemenin kararına isyan ediyordu. Dramı en iyi VATAN özetlemişti:

“Yasin Hayal azmettirmiş; Ogün Samast tetiği çekmiş; Büyük ağabey Erhan Tuncel suçsuzmuş; Arkalarında örgüt yokmuş!”

Çok açık ki özel yetkili mahkemenin Dink suikastı ile ilgili kararını Yargıtay’dan önce halk jürisi bozmuştur.

Çünkü pek az cinayetin suçluları ve azmettiricileri bu suikasttaki kadar “kabak gibi” ortadadır.

Zaten iktidar sözcüleri bile toplumsal vicdanın azabını seslendiren koroya hemen katılmışlardır.

Bir çocuk, tek başına!

En iddialı çıkış AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’ten gelmiştir.

Çelik, mahkeme kararında “örgüt yok” denmesinin “organize bir örgütün varlığını daha da çıplaklaştırdığını” iddia etti.

Zaten 17 yaşında bir çocuğun Karadeniz’den İstanbul’a tek başına gelip Agos gazetesinin önünde Hrant Dink’i eliyle koymuş gibi bulduğuna, öldürdükten sonra yardımsız kaybolduğuna inanmak için akıl sağlığından yoksun olmak gerekir.

Nitekim İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan da tepkisini aynı yönde koydu:

“Ücretsiz eğitim isteyen gençler örgüt üyesi sayılıp tutuklanırken vilâyet - emniyet - jandarma üçgeninde planlandığı apaçık anlaşılan Dink cinayetinin örgüt işi değil bir meczup işi sayılmasına hiç şaşırmayalım!”

Benzersiz bir örnek

Evet bu dava bitmemiştir.

Dün bu beklentiyi destekleyen benzersiz bir örnek yaşandı:

“Örgüt yok” diyen mahkemenin başkanı Rüstem Eryılmaz, verdikleri kararın kendi içlerine de sinmediğini belirten “itiraflar”da bulundu:

“Bu davada herkesin merak ettiği arka plan aydınlatılamadı. Bu cinayet Yasin Hayal’in kafasından çıkmış bir fikir değil. Azmettiren birilerinin olması gerekir. Ama biz dosyadaki deliller çerçevesinde karar vermek zorundayız.”

Bir hayalet var, besbelli.

Adalet onu deşifre edememiş Yasin Hayal adındaki maşayı cezalandırmakla yetinmiştir.

Mahkeme Başkanı, delil yok diye örgütten beraat verdiklerini ama bunun “örgüt yoktur” anlamına gelmediğini söylüyor.

“Bu delillerle bu kadar“ diyor.

Rahat değil, bu da belli. Kararın Yargıtay’dan dönmesini temenni ettiğini gizleyemiyor.

Zaten bir yargıçtan asla beklenmeyecek çıkışı, kendisi için sorun doğuracak olsa da çaresizliğine halkın tanıklık etmesinde yarar gördüğünü düşündürüyor.

Açıklamalar adeta Yargıtay’a “Bu dosya hakkında bozma kararı verin” çağrısıdır.

Arzusunu VATAN’a demeç vererek halka mal etmek etmesi ise, toplumsal destekle talebinin ağırlığını artırma arayışıdır.

Dosya geri dönmeli

Yargıtay, mahkeme başkanından gelen açık çağrıya olumlu karşılık vermeli ve kararı bozmalıdır.

Suikastın arkasındaki resmi görevlileri deşifre eden kitap yazdığı için gazeteci Nedim Şener’e aslan kesilen ve onu hapse atan devlet güçleri, şimdi namus borçlarını ödeme sırasının tekrar kendilerine geleceğini hesap ederek hazırlıklarını yapmalıdırlar.

Doğru; bu dava bitmemiştir.

Dileriz “yeni başlıyor”dur!

DİĞER YENİ YAZILAR