Doğru seçim

Haberin Devamı

Halkın iktidarla ilgili kanaat notunu önce geçim şartları, sonra terörle mücadele alanındaki icraatı belirliyor.

Belli ki AKP referandum sonuçlarını, uyguladığı siyasetleri halkın başarılı bulduğuna işaret saydı.

Ve krediyi terörü çözmek amacında kullanmaya karar verdi. Doğru bir seçimdir.

BDP heyeti ile görüşme sonrası Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in sözleri de böyle bir kararlılığı dışa vuruyor:

“Halk oylaması ile beraber Türkiye’de yeni bir sayfa açılması gerekiyor..”

Başbakan “İktidar olarak hiçbir zaman terör örgütü ile masaya oturmayız ama devlet kurumları bazı temaslar yapar” demişti.

MİT’in bir süreden beri İmralı’da terör örgütü lideri ile temasta olduğu biliniyor. Önce ateşkesin uzatılmasını, sonra da müzakere sürecinin açılmasını hedef alan çabalar ABD ve Kuzey Irak yönetimlerinin katkılarından da yararlanarak yoğunlaşıyor.

Dün gerek Cemil Çiçek gerekse BDP Eş Başkanı Demirtaş, gerçekleştirdikleri toplantıya “çok özel bir anlam” yüklememek gerektiğini tekrar tekrar söylediler ama bu sütten ağzı yanmış kişilerin yoğurdu üfleyerek yeme tedbirini hatırlatıyordu.

Çünkü yüksek beklentiler yaratmak daha önce kötü sonuçlar vermiştir.

Gelişmeler, terör örgütünün ateşkesi süresiz uzatmaya hazır olduğu izlenimini uyandırıyor.

Çatışmasızlık ortamı her gün kendini yenileyen bir şanstır. İktidar bu şansı elbette sonuna kadar kullanmalı ama elebaşı Öcalan’ı doğrudan muhatap aldığını halka asla düşündürmemelidir.

Çünkü bu, şehitleri yakınlarını ve tüm milleti rencide eder.

Önemli olan silâhların susması, konuşmanın başlamasıdır.

Bu meselede “olurlar”dan daha önce “olmazlar” nelerdir onlar üstünde buluşmak gerekiyor.

Ateş ederek değil akıl yürüterek doğruyu bulacağız.

***


Başbakan konuşmalı

İstanbul’un Tophane semtinde yaşanan rezaletin utanç ve korku boyutları birbirleriyle yarışıyor.

Kültür ve Turizm Bakanı Günay’ın dün olay yerini ziyareti sırasında yaptığı konuşma, denge arayışı ile sakatlandı biraz.

Önce “Burada yaşadığım, gördüğüm manzaranın hiçbir haklı sebebi olamaz. Bu tür olaylara müsamahalı bakmayacağımızın herkes tarafından bilinmesini isterim” dedi.

Ve devam etti: “Hiç kimsenin Anadolu’nun bir kasabasında yaşadığı hayat tarzını İstanbul’a dayatmaya hakkı yoktur. Ama hiç kimsenin de buradaki insanların (Anadolu’dan getirdikleri) örfünü, âdetini, geleneğini göreneğini yok saymaya hakkı yoktur!”

Son cümlede ne demek istedi? “Ey sanatsever vatandaş, sen de böyle bir semtte içki içmeyiver” demek mi istedi?

Mesele yaşam biçimine müdahalenin şiddet boyutu almasıdır.

İktidarın bu olaya tepkisini Başbakan’ın ağzından duymak isteriz!

DİĞER YENİ YAZILAR