Zırh ve utanç!

Haberin Devamı

Rüşvet yiyen siyasetçi ve bürokratlar için ülkemiz benzersiz bir cennet...

Neden böyledir dünkü VATAN’ın manşeti, sorunun cevabını veriyordu.

Uluslararası ihalelerin dev Alman şirketi Siemens’in 1,4 milyar dolar rüşvet dağıttığı neredeyse kesinleşmiştir.

Alman ve Amerikan yargısının hükmettiği 1,6 milyar dolarlık cezayı şirket yöneticilerinin “rezalet kapanıyor” diye bayram sevinci ile karşılamaları, Siemens hesabına itiraf sayılır.

Rüşvet dağıtılan ülkeler arasında Türkiye’nin de adı geçti. Ama niye Nijerya kadar bile olamadık?

Türkiye’de yaprak kıpırdamıyor.

Bu rezaletin deşilmesi görevi yine bağımsız medyaya düşecek. Deniz Feneri dosyasının Almanya’dan getirtilmesi konusunda görülen isteksizlik, Siemens rüşvetini kovalamak konusundaki çabaların ne kadar ısrarlı bir devamlılık taşıması gerektiğini açıklıyor.

Azeri doğalgazının nakli ile ilgili bir ihaleyi kazanan işadamı Rubil Gökdemir’in mahkemede verdiği ifade ortada:

Gökdemir BOTAŞ’ın kendisine Siemens gaz türbini kullanması için baskı yaptığını, bunu kabul etmediği için ihalelere artık alınmadığını, birçok ihale şartnamesinin Siemens ürünlerini mecbur tutacak biçimde hazırlandığını, şirketin Ankara’da 57 milyon euro rüşvet dağıttığını öne sürdü.

Rüşvet çantacısı kişinin Ankara’da bir bakanla bir ihale öncesi buluşup yemek yediğine dair haberlerini de medya sayesinde bütün dünya duydu.

Ama bizim politikacılar milleti utandıran bu rezalete kör ve sağır duruyorlar.

Dışarıda yargı hükmüne bağlanmış hırsızlık bizim meclisimizde acaba niye bir soru önergesine bile konu olmuyor?

Çünkü bizde rüşvet çok örgütlü..

Yiyenler 40 Haramiler örneği. Hepsi birbirini tanır, açıklarını bilir. Biri yakasını kaptırırsa o hepsini yakabilir!

Bu sigorta uzun bir aradan sonra Şaban Dişli örneğinde arıza yaptı.

Dişli de koruyucu sigortayı şu uyarı ile tekrar devreye soktu:

“Bu hesabı tek başına ödemem. Alman usulü ödeyeceğiz!”

Artık Dişli’ye kimse ilişemez!

Meclisin engerek görmüş tavşan gibi donup kalmasını anlıyoruz ve utanıyoruz. Ama yargı neden harekete geçmiyor?

Yunan savcılar, rüşvet dağıttığını itiraf eden Siemens yöneticilerini sorgulamak üzere Almanya’ya gittiler...

Bizimkiler niçin oturuyor?

Saygı çağrısı

İstanbul Üniversitesi’ne eşi türbanlı bir rektör getirmek siyasal İslâmcıların rüyası olabilir.

Ama yeni rektör adaylarını belirlemek için yapılan seçimden böyle bir sonuç üretmek herhalde ahlâkî bir hareket olmayacaktır.

YÖK belirlenen 6 adayı 3’e indirerek Köşk’e sunacak, yeni rektörü onlar arasından Cumhurbaşkanı seçecektir.

Birinci sırada 483 oy alan Prof. Ali Akyüz var.

Onu 467 oyla Prof. Yunus Söylet ve 365 oyla Prof. Melih Boydak izliyor.

Oy dağılımı, demokratik bir seçim yaşandığını gösteriyor. Üniversitenin iradesine saygı Prof. Akyüz’ün rektör yapılmasını gerektiriyor.

Ama çoğumuz biliyoruz ki iktidar YÖK’ten sonra İstanbul Üniversitesi’nde bayrak gösterme iddiasının sihrine kapılarak eşi türban takan bir aday aramış ve aynı zamanda Başbakan’ın aile doktoru olan Prof. Yunus Söylet’i bu yarışa sokmuştur.

Eğer Cumhurbaşkanı birinci dururken ikinci sıradaki adayı seçecek olursa, bu seçimdeki kıstasın sadece türban olduğu ortaya çıkacaktır.

Böyle bir seçim, karşı tarafta olanlara bölünmenin bedelini acı bir şekilde ödetir belki ama şu gerçeği de öğretir:

Bundan sonra herkes hayatını tarafsızlığına asla güvenilemeyecek bir Cumhurbaşkanı’nın varlığını esas alarak düzenlesin!

DİĞER YENİ YAZILAR