Ekonomi böyle düzelir mi?

Türkiye’nin en iyi ekonomi uzmanları “ekonominin zorda olduğunu, firmaların da halkın da borç altında ezildiğini” anlatıyor. Doların düşmek yerine daha da yükselebileceğini, dış borçların ve cari açığın çok arttığını söyleyerek uyarıyor.

Ekonomik darboğaza girmiş ailelerin bile masraflarını en alt seviyeye indirmeye çalışacağını düşünecek olursak devletin de aynı önlemi alması gerektiği açıktır.

Suriye’de yaptığımız terör mücadelesinin maddi bedeli az değildir. Suriyeli 4 milyonun üstünde mülteciye yapılan harcamaları da eklersek yalnızca bu ikisi bile büyük bir ekonomik maliyet getiriyor.

Mülteci yükü

Suriyeli mülteciler arasındaki genç erkekler kendi ülkelerini “tekrar dönebilecekleri hale getirecek” olan bu mücadeleye katılmadılar.

Onun yerine, zaten işsizlik olan ülkemizde kendi vatandaşlarımızın yararlanacağı iş alanlarında yayılmaya başladılar.

Türkiye’de doğan ve doğacak olan Suriyeli bebeklerle yakın bir gelecekte sayıları üçe, dörde katlanabilir. AB ülkeleri ise yapılan mülteci anlaşmasının ikinci taksitini bile ödemeye yanaşmıyor.

Haberin Devamı

Hâlâ “açık kapı” mı?

Önce şaka olduğu sanılan bir haber; Hatay’da Suriyeli mültecilerin “Türkiye’ye gelen Afgan mültecileri” istemediğini, gösteri yaparak protesto ettiklerini anlatıyordu. Son birkaç ayda binlerce Afganlı İran sınırından Türkiye’ye yasa dışı geçiş yapmış, Erzurumlu yetkililer “1.5 milyonun da girmek için beklediğini” bildiriyor.

Bu durumda, Suriyeli mültecilerin “kendilerinden sonra Türkiye’deki en büyük göçmen grubu” olan Afganlıları istememesine şaşmamak gerek.

Bütün kentlerimizde kendi mahallelerini kuran, adeta “küçük Suriye’ler” yaratanlar bu rahatı bölüşmek istemez. Benim merak ettiğim, acaba Türkiye, İran sınırında da “açık kapı politikası” mı uyguluyor?

2016 yılında Ürdün Kralı Abdullah “Avrupa ülkeleri Suriyeli mülteci almazsa artık Ürdün’ün de almayacağını” açıklamıştı. Biz neden ekonomimiz ve güvenliğimiz açısından ciddi risk yaratan bir konuda hâlâ bu kadar toleranslı ve rahat davranıyoruz anlamak çok zor.

“Borcumu silin”

Haberin Devamı

Diğer tarafta devlet bankalarından çok yüksek miktarlarda borç alarak dünyanın sayılı zenginleri arasına giren bazı isimlerin, bugünlerde “borçlarını yapılandırma” adı altında ödemekten kaçtıkları haberleri arttı. Kamu bankalarının, tanınmış kuruluş ve iş adamlarına milyarlarca lira/dolar kredi verdiği, bu kuruluş veya kişiler zarar ettiğinde “çekilen kredilerin ödenmediği” ama bu çok ünlü iş adamlarının “yurt dışındaki büyük servetlerini koruduğu” duyuluyor.

Sıradan vatandaşların bankalardan aldıkları borcu yapılandırma, zamana yayma, hatta hiç ödememe gibi bir lüksleri asla olamazken, bu iş adamları ve kuruluşların nedense borçlarını devlete-millete bırakıp çekilme hakları olabiliyor.

Özel sektör döviz borcunun ve Türkiye’nin dış borcunun katlanarak arttığı, TL’nin büyük ölçüde değer kaybettiği Türkiye’de bu olayların sırrını anlamak mümkün değil. Hükümet, ekonomi konusuna daha çok eğilmelidir.

DİĞER YENİ YAZILAR