ABD ziyaretleri Rakka ve mülteciler!

Geçen hafta CIA Başkanı’nın ziyaretinden sonra dün de ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford Ankara’ya geldi. Dunford’un Kasım’da ve Ocak ayındaki resmi Ankara ziyaretlerinden sonra bu kısa süre içinde üçüncü gelişi…

Daha öncekilerden bir sonuç çıkmamış, ABD Türkiye’nin çözmek istediği “Suriye’nin kuzeyinde Kürt koridoru kurulmasını önleme sorunu” ile, TSK’nın El Bab’da şehitler vererek DAEŞ’le savaşması konusuyla hiç ilgilenmemişti.

Tam aksine bu süreç içinde defalarca “PYD-PKK’ya desteği arttıracakları” açıklamaları yaptılar ve sonunda gerçekten de onları uçaksavarlar ve zırhlı araçlarla donattılar.

Aynı süreçte biz çok sayıda şehit verdik, Rus uçakları askerlerimizi bombalayarak şehit etti, ABD yine suskundu.

Peki, bu gidiş gelişler Türkiye için neyi çözdü, neyi çözecek?

Rakka neye mal olacak?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş önce “El Bab’dan sonra TSK’nın çekileceğini” söylemişlerdi, CİA Başkanı’nın ziyaretinden sonra bu karar değişti. Şu anda El Bab’da DAEŞ’in zayıfladığı söyleniyor, Batı medyası Suriye ordusunun ve PYD’nin El Bab’ın doğusunda bulunduğunu, Esad’ın bazı bölgeleri ele geçirdiğini bildirmişti.

Haberin Devamı

Bu durumda El Bab IŞİD’den temizlenene kadar daha kaç şehit vereceğimiz, temizlendiği takdirde ABD, Rusya, Esad ve PYD’nin nasıl hareket edeceği belli değil.

Türkiye daha sonra Menbiç’e operasyon yapacağını, “Orada PKK-PYD varlığını kabul etmeyeceğini” söylüyor.

ABD “Ortadoğu’da en iyi müttefikim” dediği PYD-PKK’ya karşı Türkiye ile birlikte hareket etmeyi kabul edecek mi?

Rakka operasyonunda Türkiye’nin bulunmasını istiyor ama DAEŞ’e karşı yeterince şehit vermiş olan Türkiye burada da savaşırsa, sonunda Rakka’nın bölünmesi nasıl olacak, kimler nereye yerleştirilecek?

Bu, çok daha geniş alana yayılacak operasyonlarda sonuçta ne kazanılacak?

Mülteciler ve tampon bölge!

Milli Savunma Bakanı Işık “ABD’nin Rakka konusunda kesin kararını vermediğini” söylemişti, ABD’nin Menbiç ve Rakka’da PYD ile ilgili planlarını bugüne kadar olduğu gibi saptırarak değil, açıkça bildirmesi şarttır!

Haberin Devamı

Türkiye’nin Suriyeli mülteciler için güvenli bölge isteği de henüz gerçekleşmiş değil.

Oysa, “kendisi parmakla sayılacak kadar mülteci kabul eden ABD” istese, onay verse bu konu şu ana kadar çoktan halledilir, Türkiye “maddi-manevi büyük bir yük”ün hiç değilse bir kısmından kurtulabilirdi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Türkiye’de göçmen ve mülteci sayısının 3 milyon 550 bini geçtiğini, bunun 17 ilimizin nüfusuna eşit olduğunu” açıkladı.

Tampon bölgeye yerleştirilebilecek bu mültecilerin çoğuna “vatandaşlık hakkı” verildi, üniversiteler “Türk öğrencilere sınavlı ve paralı” olduğu halde Suriyelilere sınavsız ve parasız.

İlaçlar, tedavi de öyle. “Milyonlarca işsizi ve yoksulu olan bir ülkede bu kadarına hakkımız var mı” sorusu sorulmalıdır.

ABD ve AB ile konuşulması gereken konular bunlardır.

DİĞER YENİ YAZILAR