Gazete Vatan Logo

'Türk basınının Lale Belkıs'ı!'

Mine Kırıkkanat, Zeytinburnu sahilinde piknik yapanları 'don paça soyunup geviş getiren, kalın, kısa bacaklı, kıllı kara halkımız' diye tarif edince başta kendi gazetesi Radikal'in yazarlarından olmak üzere büyük tepki aldı. Faşist, halk düşmanı, kompleksli olmakla suçlandı. Yıldırım Türker ise eski Türk filmleri tadında giydirdi Kırıkkanat'a: "Köşke yeni gelmiş taşralı akraba kızına işkence eden Lale Belkıs'a benziyor!"

Hiçbir yazar bu kadar ağır eleştirilmemişti
AHMET HAKAN (29 Temmuz, Sabah)
Faşist cesareti bravo, aferin
Bu 'faşist cesareti' karşısında şapka çıkarıyoruz. Bugüne kadar gelmiş geçmiş en baba 'halk düşmanları' bile, kinlerini ve nefretlerini bu denli üslupsuz dile getirmemişlerdi. Çünkü ne kadar 'halk düşmanı' olsalar da çok anlaşılır nedenlerden dolayı yüzleri bir parça kızarıyordu. Yazarımıza işte bu yüzden bravo. Bugüne kadar gelmiş geçmiş en baba 'faşistler' bile, ırkçılıklarını en fazla 'kafatası ölçümü'ne kadar götürebildiler... İşte bu yüzden aferin. Bugüne kadar gelmiş geçmiş en baba elitistlerimiz, halkı sadece kendi aralarında yaptıkları sohbetlerde aşağılarken, bizimki ulusal bir gazetenin köşesinden 'kara halkımız' diye aşağılayabilmiştir. İşte bu yüzden helâl olsun ona.

NURAY MERT (2 Ağustos, Radikal)
Bu zihniyetten utanıyorum
Yazarın tüm yazıları özetle, 'Batılılar iyi, güzel, Doğulular çirkin, kötü ve yanlış' olarak nitelenebilecek, bir 3. Dünya aşağılık kompleksi olarak tanımlanabilir. Ancak, işi ırkçılık, rencide edici, aşağılayıcı, çirkin bir dile dökmek, hepimizi ilgilendirmesi gereken bir medya etiği sorunu. Bu dille yazan biriyle aynı gazetede yazmaktan utandığımı açıklamak gereği duyuyorum. Estetik kaygıları, tercihleri olmak başka, bunlar üzerinden otorite taslamak, bunlar adına insanları aşağılamak başka. İkincisi, ahlaken sorunlu, psikolojik olarak hastalıklı bir durum. Sokaklar, parklar temizlenir, önemli olan ruhunuzun nefretle, kızgınlıkla kirlenmemesi. Faşizim, sadece bir yönetim biçimi değil, sorunlu bir zihniyet, geçit vermemeli.

Mangaldan yakınırken kendi yazısı kuyruk yağı kokuyor
YILDIRIM TÜRKER (1 Ağustos, Radikal)
Yazarın Kemalizm varaklı çerçevesi içinde sergilediği ırkçılıkla tanışlığımız var. Ama bu kadar cüretkâr bir dille hissiyatını ortaya döküvermesinin altında aramamız gereken, kanımca dünyanın şu halinin kendini haklı çıkardığını hissetmenin verdiği özgüven olsa gerek. Tam zamanıdır. Vurun abalıya. Yaşadığı ülkede bu rahatlıkla Le Pen'in risalelerinde bile kullanılmasına izin verilmeyecek fütursuzlukta yazabilen, ince, uzun bacaklı, kısa kollu ve kılsız olduğunu anladığımız balıksever yazar, hunharca karikatürleştirdiği aç sınıf karşısında kendisinden de bir karikatür çıkarıyor. Eski
Türk filmlerinin kötü kalpli Lale Belkıs'ı olarak, neredeyse gülünç kibrinin, küstahlığının, sonunda başından bir kova su dökülerek ya da en beklemediği anda delikanlı şamarı yiyerek cezası verileceğini bildiğimiz bir masal cadısını canlandırıyor... Köşke yeni gelmiş uzak akraba kıza, taşralıya işkence ediyor. Edepsizliği öylesine gemlenemez ki, mangaldan yakınırken kendi dili kuyruk yağı kokuyor. Türk ırkının Kemalist yorumlu ıslahı projesinin öncülerinden olmaya niyetli görünen yazarı okuruna emanet ediyorum.. İnsanları kolları bacakları, renkleri dilleriyle işaret ederek onları aşağılık, iğrenç, baş belası ilan etmenin meşru bir dile dönüşmesine karşı uyanık olmalıyız.

ERDAL ATABEK (Sosyolog)
Üslup sert kaçmış
Kentin ortasında mangal yakmak yanlış. Kentte birbiriyle çok çelişen yaşam kültürleri birarada. Mayo ile haşemalı kişilerin aynı potada erimesi kolay değil. Yazarın ifade ettiği şey bu, ancak üslûp sertleşmiş, belki üslubun sertliği düşüncenin önüne geçmiş. Halk düşmanı demek haksız bir tutum.

ARUS YUMUL (Sosyolog)
Etik estetikten öncedir
Bedenlerimiz ayrımcılığın aracı haline dönüştürülüyor bu yaklaşımlarda. Ve estetik etikten önce geliyor. Yani farklılık, artık bedenler üzerine neredeyse kazınıyor ve belirli bedensel özelliklere sahip insanların belirli karakter özellikleri taşıdıkları kabul ediliyor. Sahilde piknik yapan kişiye başka bir olanak sunuyorsanız eleştirirsiniz.

Halk ne diyor?
Efe Erdoğan: Bu hanımefendi bir zamanlar tuvaletlerini sokak ortasına yapan, yıkanmayı Doğululardan öğrenen Avrupalılara hayranlık duyup Türkleri ve Doğuluları her fırsatta aşağılamayı marifet sayıyor. Sanırım içinde Türk olmaktan dolayı bir kompleks oluşmuş. Kendisine acil şifalar dilerim.

Ayten Gürsel: Piknik görüntüleri estetik zevkinize ters düşebilir. Size medenice de gelmeyebilir. Ben de hoşlandığımı söyleyemem. Eleştiririm, kent kültürüne uymuyor derim. Ama böyle bir üslupla aşağılamayı bir entelektüele asla yakıştıramıyorum.

Nevin Bilaloğlu: Mine Kırıkkanat'ı severek okurum. Fransa'da yaşıyor. Ben de uzun yıllar yurtdışında yaşadım. Sorun kent içinde piknik yapmaksa Avrupa'da da insanlar parklarda piknik yapar, çıplak güneşlenir. Sorun ne o zaman? Keşke bizim halkımızın da o görsel zevke, o yaşam standardına kavuşacak maddi imkanı olsa.

Haberin Devamı