Gazete Vatan Logo

'Asıl tehlike Bandırma'da!'

İSTANBUL Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Şener Üşümezsoy, İmralı Adası’nın güneyindeki fay hattının, İstanbul için değil, Bursa, Bandırma ve çevresi için risk olgusu taşıdığını belirtti. Prof.Dr. Üşümezsoy, "Kumburgaz çukurundan Silivri ile Büyükçekmece arasında 7’nin altında 6.5 şiddeti civarında bir risk var. Bu risk de uygun zeminde yapılan modern binalar ile önlenmiş olur. Yıkım olmaz" dedi.

13 Mart 1992 tarihinde meydana gelen Erzincan depreminin 20’nci yıldönümü nedeniyle Erzincan’da düzenlenen ’Deprem’ konulu panele katılan Prof.Dr. Şener Üşümezsoy, 1999’daki Marmara depremiyle ilgili meslektaşlarının yazıp söylediklerini değerlendirdi. ;Prof.Dr. Üşümezsoy, "İmralı’nın güneyindeki fay hattı gerçekten İstanbul için değil ama güney için yani Bursa, Bandırma ve çevresi için risk taşıyan bir olgudur. İstanbul için beklenen bir deprem tehlikesini somutlarsak, Kumburgaz çukurundan Silivri ile Büyükçekmece arasında 7 şiddetinin altında 6.5 şiddeti civarında bir risk var. Bu risk de uygun zeminde yapılan modern binalar ile önlenmiş olur, yıkım olmaz. Örnek olarak Erzincan 1992 depreminde öncü olarak meydana gelen depremin şiddeti 6.1’di ve pek bir şey olmamıştı. Ancak daha sonra 6.8 şiddetinde bir deprem oldu ve ondan sonra da artçı bir deprem olarak Çağlayan’da 6.1 lik bir deprem oldu. Bunların toplam uzunluğu 30 kilometre kadardı. İstanbul’daki risk taşıyan fayın uzunluğu 35 kilometredir. Bu anlamda da 6.5 ve 7 şiddetindeki bir riski Erzincan modeliyle gösterebiliriz" diye konuştu.

1939 yılında 7.8 büyüklüğünde deprem olduğunu ve 400 kilometrelik fayın kırıldığını anımsatan Prof.Dr. Şener Üşümezsoy, ;Marmara’da gemilerle yapılan araştırmalarda Yeşilköy’den Gaziköy’e kadar giden 110 kilometrelik bir fay bulunduğunu bildirdi. Prof. Dr. Üşümezsoy, şöyle konuştu:

"7.5’lik bir deprem deniyordu. Marmara’da depremler 50 kilometreden daha kısa bir fay Kumburgaz çukurunda kalmış durumdadır. 350 - 400 kilometrede 7.8 şiddetinde yapan bir deprem 50 kilometrede ne yapar, diye düşünürsek, buradaki 7 ile 8 arasındaki kat 30 kat daha düşük bir depremdir. Bugün yapılan çalışmalar İstanbul’da benim ilk söylediğim noktaya geldi. Söylediğim olgular aslında yapılan bilimsel araştırmaların sonucudur. 1894 yılında Çınar çukuru kırılmış ve Boğaz ve İstanbul’dan Çekmece’ye kadar bir risk kalmamıştır."

"TÜM FAY HATLARI HOY’DA BİRLEŞİYOR"

Van’da meydana gelen 5.7 ve 5.9 büyüklüğündeki depremlerle ilgili olarak Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, "Erciş’in altındaki kırılmalar Van’ı etkilemezken, Van’ın altındaki kırılmalar Van’ı yerle bir hale getirdi. Benim asıl korkum ise 1648 yılında büyük bir deprem olmuştu. Bu depremde Van’ın güneyinden geçen Gevaş ve Hoşap hattı boyunca oluşan bir depremdi. Bu depremde Van ciddi bir yıkım yaşamıştı. İşte o depremin gelmesinden korktuğum için Van’ı bekleyen tehlike ’1648’ diye yazı yazdım. Doğu Anadolu’daki fay Erzincan’dan Karlıova’ya kadar. Karlıova’dan kuzeye bir sıçrama yapıyor ve Erzurum’un güneyinden yani Karayazı, Tutak, Çaldıran ve Hoy diye İran’a giden bir hat var. Diğeri Bingöl’den geliyor Muş ovasının kuzeyinden Van’a doğru giden bir hat. Hepsi gelip Hoy civarında birleşiyor. Yani Doğu Anadolu’daki fay Karlıova düğümü değil Van’ın doğusundaki düğüm riskli olduğu için o bölge ciddi riskli bir bölgedir" diye konuştu.

TÜRKİYE’DEKİ RİSKLİ BÖLGELER

Türkiye’de 3 farklı bölgenin büyük deprem riski taşıdığını savunan Prof. Dr. Şener Üşümezsoy şöyle devam etti:

"Biri, Bingöl ile Elazığ’ın Palu arasında kalan 1971 yılı Karlıova, Bingöl geçen yüzyıllarda kırılmayan Doğu Anadolu fayının bir bölgesidir. Diğeri, 1650’li yıllarda kırılan Aydın’dan Denizli’ye, Denizli’den batıya doğru Kuşadası’na doğru giden Menderes Vadisi’nin kuzeyinde kalan fay hattı. Üçüncüsü ise Erzincan’da meydana gelen 1939 depremi. Erzincan’ın batısındaki fay hattını kırdı, 1992 yılında meydana gelen depremde ise 1939 yılında kalan fayın 30 kilometrelik küçük bir kısmını kırdı. Ama kırılmayan Tanyeli denilen yerden Karlıova’ya giden 100 kilometrelik bir fay hattı var. O bölümde kırılma olabilir. Erciş’teki kırılma güneye doğru Erciş’in Van üzerinde yaptığı bindirme gibi. Van’da güneye doğru olan Gevaş ve Hoşap’a doğru bindirme yapıyor. O bizi korkutan bir olgudur."

ÖĞRETİM ÜYESİNDEN UYARI: ZONGULDAK’I BEKLEYEN TEHLİKE DEPREMDEN DAHA BÜYÜK

ZONGULDAK Karaelmas Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği ;Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Kutoğlu, ;altında maden ocakları ;bulunan Bahçelievler Mahallesi ve çevresinde 30 santimlik çökmeler saptadıklarını söyledi. Bu durumun depremden daha büyük bir sorun olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kutoğlu, ;1.5 yıl önce ;Valilik ve belediyeyi uyardıklarını, ancak bir çalışma yapılmadığını belirtti. Doç. Dr. Kutoğlu, ;tasman (Yerleşim yerlerinin altında kömür çıkaran maden ocaklarının faaliyetleri sonucu oluşan boşlukların zamanla yer üstünde meydana getirdiği çöküntü ve binalarda meydana gelen çatlama) nedeniyle 1 ;kişinin burnu ;bile kanasa Savcılığa şikayette bulunacağını kaydetti.

Doç. Dr. Hakan Kutoğlu, kentin tasman ;sorunuyla ilgili 1995’ten bu yana ;yaptığı çalışmaları, ’Zonguldak’ta Tasman Sorunu ve Taşıdığı Riskler’ konulu panelde anlattı. Üniversitede dün akşam düzenlenen ;panele öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Doç. Dr. Hakan ;Kutoğlu, 1995’ten bu yana kentteki tasman hareketlerini, Küresel Konumlama Sistemi ve Radar İnterferometrik yöntemlerle izlediklerini söyledi. Doç. Dr. Kutoğlu, 1995- 1999, 2005- 2007, 2007- 2010 yılları ;ile ;Mart 2011 ve Eylül 2011 arasında ;yaptıkları çalışmalarda Türkiye Taşkömürü Kurumu ve özel şirketlere ait maden ocaklarının bulunduğu Kozlu, Üzülmez, Gelik, Karadon, Dilaver, Bağlık ve İnağzı ; bölgelerinde ;1- 2 santimden, 11 santime kadar çökmeler saptadıklarını belirtti. ;Doç. Dr. Kutoğlu, şehir merkezinde ve Zonguldak Limanı’nda da ;yine 1- 2 santimlik ;çökme ;söz konusu olduğunu söyledi.

BAHÇELİEVLER’DE 30 SANTİMLİK ÇÖKME

Doç. Dr. Kutoğlu, 1995- 1999 arasında tasman hareketinin görülmediği kentin en gözde mahallelerinden Bahçelievler ve çevresinde, madencilik faaliyetlerinin başladığı ;2003’ten sonra çökmeler oluşmaya başladığını söyledi. Doç. Dr. Kutoğlu, 2005- 2010 arasında bu bölgede ;yaptıkları çalışmada 30 santimlik çökme saptadıklarını kaydetti. Çöken bölgelerin altında da kömür üretimi yapıldığını vurgulayan Doç. Dr. Kutoğlu, "Buralarda maden ocaklarının yanı sıra çok geniş mağara sistemlerinin olduğunu da görüyoruz. ;Altta çökme başlayıp yukarıya sirayet ettiğinde buradaki mağara sistemlerini kıracaktır. Mağaraları tetikleyecek, mağaraların meydana getirdiği boşluklar da derin çökmeler meydana getirecektir" dedi. ;

’50- 100 METRE AŞAĞIYA DÜŞEBİLİRİZ’

Doç. Dr. Kutoğlu, aynı bölgede başka bir facia daha yaşandığını, 20 yıldır ;bölgedeki kanalizasyonun iki noktada mağara sistemlerine boşaltıldığını söyledi. ;Kanalizasyondaki asidik maddenin karstik boşlukları genişlettiğini kaydeden Doç. Dr. Kutoğlu, "Şimdi siz ;buraya 20 sene boyunca kanalizasyonu akıtırsanız, bu mağaralar büyük bir ihtimalle genişlemiştir, yapıları bozulmuştur ve daha kırılgan bir hale gelmiştir. ;Şimdi korkumuz şu; ;Bu hareket devam edecek mi? Bu hareket devam ederse problem. Bu ;hareket durursa ben ;yine korkarım. Çünkü kırılma noktasına da gelmiş olabilir. Bu bölge birdenbire göçerse ne olur? Üstündeki insanlarla birlikte 50 metre 100 metre aşağıya düşebilirsiniz" diye konuştu.

’İNŞAATLARIN DURMASI GEREKİRKEN, 8-10 KATLI BİNALAR YÜKSELİYOR’

Doç. Dr. Kutoğlu, insani gelişmişliğin olduğu ;bir ;ülkede ;böyle bir şey tespit edildiğinde yeni tüm inşaatların durdurulup, yer altındaki bu hareketlerin nedeni ve getireceği sonuçların bilimsel çalışmalarla ortaya konulacağını, riskli bir durum görüldüğünde de ;bölgedeki yerleşimin kentsel dönüşüm kapsamında daha sağlam zeminlere taşınacağını ;söyledi. ;Ancak Zonguldak’ta 1.5 yıl önce Valilik ve belediyeyi ;bu konuda uyarmalarına rağmen bir çalışma yapılmadığını belirten Doç. Dr. Kutoğlu, ;şöyle konuştu:

"Biz erken uyarı yapıyoruz. Bunun gereğinin yapılması lazım. Ama biz hala görüyoruz ki uyarılara rağmen buralarda yeni binalara ruhsat veriliyor. 8- 10 katlı binalar yükseliyor. Halbuki o binalar için yapılan temel açma çalışmaları sırasında yaratılan titreşimler burada bir kırılmayı tetikleyebilir. Ben bunları söyleyerek ;kendimi riske atıyorum. ;Ama üniversite hocası elde ettiği doğru bilgiyi ;söylemezse olur mu? Bunu söylememiz lazım. Birilerinin de bir şey yapması lazım. ;Daha derinlemesine araştırmalar, etütlerle buradaki durumun tam olarak resminin çekilmesi gerekiyor."

’DEPREMDEN DAHA BÜYÜK SORUNUMUZ VAR’

Doç. Dr. Hakan Kutoğlu, tasman hareketleri nedeniyle bir süre önce Bahçelievler Mahallesi’nde bir binanın boşaltıldığını, aynı bölgede bir okul binasında çatlaklar meydana geldiğini, Gelik bölgesinde de bir yerleşim yerinde evlerin arasındaki boş arazide obruk oluştuğunu söyledi. Doç. Dr. Kutoğlu, "Bizim bu tabloya baktığımızda depremden daha büyük sorunumuz ;var. Zonguldak’ta ;bu konularda hareket etmesi gereken insanlar çok şanslı. Şimdiye kadar kimse ölmedi. Ama birinin burnu kanasa, ben ;Savcılığa şikayette bulunacağım. ’Biz bunları yaptık, duyurduk, uyardık, kimse de bir şey yapmadı’ diyerek bunu yapacağım" ;dedi.

Doç. Dr. Kutoğlu, bu çalışmaları yaparken Zonguldak’ta ;hiç bir ;kurumdan maddi destek ;görmediklerini de ifade etti. Doç. Dr. Kutoğlu, "Bizdeki önlem çalışmaları, AFAD da öyle yapılandırılmıştır; ’Olay olsun, ;vatandaş altında kalsın, biz onu kurtaralım’ mantığına dayalı. ;Olayları engelleme yönünde bir çalışma maalesef söz konusu değil. ;Bu yüzden bu tip çalışmalara kaynak bulmak çok zor" diye konuştu.

Haberin Devamı