Gazete Vatan Logo
Magazin Gerçek edebiyat kaybedenleri anlatır

Gerçek edebiyat kaybedenleri anlatır

Doğu Yücel, son kitabı ‘Kimdir Bu Mitat Karaman’ ile sıradan bir hayat yaşayan Mitat’ın apartmanında işlenen cinayet sonrası değişen hayatını anlatıyor. Yücel ile yarattığı Mitat karakterin karamsar ama bir o kadar da eğlenceli dünyasını konuştuk.

Gerçek edebiyat kaybedenleri anlatır

‘Kimdir Bu Mitat Karaman’ yazdığın kitaplar arasında en ters köşe ve en farklı dile sahip olanı. Bu kitabın ilhamı neydi?

İlk ilham Mitat’ın ta kendisiydi. Bu karakter yıllardır zihnimde dönüp duruyordu. Tek başına yaşayan, beceriksiz ve silik bir karakterin kahramanlaşmasını anlatmak istiyordum. Apartmanımızda gerçekleşen sıradan bir hırsızlık vakası öykünün tohumunu attı. Hemen sonrasında ülkece yaşadığımız 15 Temmuz ve o dönem soluduğumuz paranoya iklimi romanın atmosferini kurdu. Duygu olarak da yalnızlık duygusu ve kimlik arayışından beslendim diyebilirim.

Kitaptaki ufak ayrıntılar aslında hikayenin kırılma noktaları mı?

Romanda gündelik hayatımıza dair ayrıntılara çokça yer verdim. Etrafımızda olup da artık hiç işimize yaramayan objeler mesela. Evlerimizin duvar diplerini yılan gibi saran eski internet kabloları veya kullanmadığımız alet gereçler... Tüm bunlar Mitat’ın hayatta “gereksiz” hissedişinin görünür metaforları oldu. Mesela kabuğu tamamen kapalı Antep fıstıkları en başta bir detayken daha sonra kahramanın kabuğunu kırışının bir sembolüne dönüşüyor, önceleri onları açmakla uğraşmayıp çöpe atan Mitat finale doğru onlardan birini kırarak kahramanlaşmaya başlıyor. Yani dediğin gibi tam olarak kırılma noktası oluyor!

Haberin Devamı

Mitat’ın on yıllık yalnızlığı

Mitat’ın durum mizahı da kitapta çok güzel işlenmiş. Peki, senin için Mitat nasıl bir adam?

Mitat bence kendini tanımaya fırsat bulamamış biri. Bunun birçok sebebi var. Günümüzün hızlı hayat temposu içinde insanların çoğu buna kafa yoracak zamanı bulamıyor. Yolda yürürken bile akıllı telefonlarımıza bakıyoruz artık, ne ara “gerçekten kimim ben”, “ne yapıyorum bu hayatta” gibi sorularla ilgileneceğiniz ki! Diğer yandan okul hayatımızdan itibaren seçimlerimizde hep başkalarının rolü var, okulumuzu, işimizi, hatta bazen eşimizi, sevgilimizi bile başkalarının dayatmasıyla seçiyoruz. Hayatı otomatik pilotta yaşıyoruz gibi geliyor bana. Mitat’ın kendi karakterini oturtamamasında modern hayatın rolü büyük. Fakat kitapta anlatılan olaylarla birlikte Mitat nihayet kendini tanıma yolunda bir adım atıyor. Otuz altı yıl boyunca kendisini tanımaya fırsat bulamamış karakterimiz sadece yedi gün içinde kendini buluyor.

Haberin Devamı

Mitat’ın aşk hayatı da pek enteresan. Mitat’ın en büyük zaafı kadınlar mı?

Mitat, ergen kalmış bir karakter. Türkiye’de çoğu erkekten farksız yani. O yüzden, evet, kadınlar onun en büyük zaaflarından biri. Onlardan çekiniyor, hatta korkuyor. Kendini insanlardan izole etmesinin sebebi de aslında kadınlardan duyduğu korku. “On yıllık yalnızlık” deyip havalı şekle sokmaya çalıştığı münzeviliğinin ardında cinsel başarısızlıkları var. Bunun sebebi de aslında kadınları tanıyamaması. Kendini tanımayan biri kadınları nasıl tanıyabilir ki zaten!

Bu romanın türü ise ‘şok rock’

Senin bu karakterde en nefret ettiğin ya da en sevdiğim özellikler hep ne oldu?

Mitat’ın tek sevmediğim özelliği hayatta herhangi bir konuda duruş göstermemesi. “Gezi’de de dışarı çıkmadım, darbede de çıkmadım” diyor ya, aslında hiçbir konuda dışarı çıkmıyor. Taraftar olmak zorunda değilsiniz ama bir konuda illaki bir tarafa yakın olursunuz, bunun saklanmasından hoşlanmıyorum. Mitat’ın en sevdiğim özelliği ise etrafındaki insanlara en ufak zarar vermeden yaşamaya çalışması. O kadar egoist zamanlarda yaşıyoruz ki, kimse bunu umursamıyor sanki. Birbirimize uyguladığımız psikolojik şiddetin haddi hesabı yok.

Haberin Devamı

Okuyucuyu şaşırtmanın hazzını nasıl anlatırsın?

Hep farklı hikayelerin peşinden gittim, kolay okunsun ama ana akımın da dışında olsun dedim. Özellikle “Kimdir Bu Mitat Karaman?” ile okuru şaşırtmaya, afallatmaya çalıştım. Konusuna bakanlar “polisiye” diyor, kapağına bakanlar “kara mizah” diyor ama bence bu romanın türü “şok rock”. Başarabildiysem ne mutlu bana.

Zaaflarını törpülemekten vazgeçtim

Kitabı okurken bazen ‘Mitat bu kadar da zavallı olamaz yahu’ diye içimden bolca söylendim...

Ben kitabı yazarken biraz endişeliydim açıkçası. Okur genelde romandaki karakterleri yazarıyla özdeşleştiriyor. O yüzden “Beni de Mitat gibi görecekler, millete rezil rüsva olacağım” diye endişelendim. Diğer yandan bu kadar ezik birini kim okumak ister ki, diye de düşündüm. O yüzden bazı zaaflarını törpülemeyi düşünüyordum. Derken kitabın ilk taslak bölümlerini yakın çevremden insanlara okuttum, ki bunların arasında televizyon yıldızları, ünlü müzisyenler, yani toplum karşısında özgüvenli duruşlarıyla tanınan insanlar vardı. Hep şunu söylediler: “Resmen beni yazmışsın!” Bunu duyunca karakterin zaaflarını törpülemekten vazgeçtim, hatta onu daha acımasız durumlara soktum. Çünkü Umberto Eco’nun dediği gibi; gerçek edebiyat kaybedenleri anlatır. Ve rezil olma pahasına dürüst olmak edebiyatın gereklerinden biridir.

Haberin Devamı

Çok yakın bir geçmişi de anlatıyorsun. Bu kitap bir bakıma seneler sonra bugüne dair de bir günlük niteliğinde mi?

Kesinlikle. İleride tarih kitapları bugünleri nasıl yazacak bilmiyorum, nasıl yazarlarsa yazsınlar bireylerin yaşadığı paranoyadan, hepimizi kuşatan o kaygı atmosferinden bahsetmeyecekler. Bence romanların bir önemli yanı da şahit oldukları tarihi kaydetmek. İnsanların hafızası malum. Bomba ihbarlarına göre şehir içinde kat edeceğimiz güzergahı seçtiğimiz günleri şimdiden unuttuk gibi. Halen daha havai fişek patladığında “Acaba?” diye yerimizden sıçradığımız oluyor. Bir helikopter alçak uçuş yaptığında alarm veriyoruz. 15 Temmuz’un öncesinde ve sonrasında yaşadığımız bu psikolojik tahribatı yazmaya mecburdum.