Gazete Vatan Logo

Erdoğan'dan çağrı

'Lütfen bizi medya vaizlerinden kurtarın'

Erdoğan'dan çağrı

Başbakan, “Eğer Kuran bir kesim tarafından hayat veren kitap olarak algılanıyor, diğer bir kesim tarafından bunun tam tersi bir şekilde algılanıyorsa, biz Müslümanları ilgilendiren ciddi bir mesele olduğu kaçınılmaz gerçektir. Özeleştiriyi gecikmeden yapmamız gerekiyor” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş yıl dönümü ve “2010 Kur’an Yılı” etkinlikleri açılış törenine katıldı. Törende konuşan Erdoğan, özetle şunları söyledi:

BİZİ KURTARIN: Bir alan boş bırakıldığında oraların nasıl, kimler tarafından doldurulduğunu acı tecrübelerle gördük, görüyoruz. İslam’la, Müslümanla terörü eş değer görmek art niyettir, suizandır, çirkin bir propagandanın neticesidir. Ama bu algıyı pekiştiren, bu algının oluşmasına yol açan hataların yapıldığı da görmezden gelinemeyecek bir gerçektir. Bu hatalar bir alanın boş bırakılmasının, ihmal edilmesinin, buna ehemmiyet gösterilmemesinin neticesidir. Gerçek bilim adamlarının, gerçek aydınların, münevverlerin boş bıraktığı alanların, ’medya vaizleri’ tarafından doldurulduğunu ve soru işaretlerinin hızla çoğaldığını da müşahede ediyoruz. Ben onun için siz değerli kardeşlerimden, lütfen bizi medya vaizlerinden kurtarın. Bunu istirham ediyorum.

KURAN YILI: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş yıl dönümüyle birlikte önemli bir programı da başlattık, 2010 yılı “Kuran-ı Kerim” yılı ilan edildi. 1400 yıl önce Hazreti Peygamber aracılığıyla ’İkra’ yani ’Oku’ emriyle nazil olmaya başlayan Kur’an, o andan itibaren tüm insanlığı kucakladı ve sıcaklığıyla, hikmetiyle, nuruyla kuşattı. İlahi muhafaza altında olan kutsal kitabımız, bugün de gönüllere şifa olmaya, inananların yolunu aydınlatmaya, tüm insanlığa barış ve kardeşlik mesajı vermeye devam ediyor...

ÖZELEŞTİRİ YAPMAMIZ GEREKİYOR: 7 yıl içinde 81 ülkeye 233 ziyaret gerçekleştirdim. İslam ülkelerindeki manzarayı görme fırsatı buldum. Bunun yanında diğer ülkelerde de İslam, Müslüman imajını ve algısını müşahede etme fırsatı buldum. Ortada hakikati en güzel şekilde ortaya koyan kutsal bir kitap varken ve o kitap 1400 yıl boyunca muhafaza edilmişken, nasıl olup da böyle birbirinden çok zıt yorumların ortaya çıktığını, bu mesaja uygun olmayan durumların yaşandığını emin olun anlamakta zorlandım ve zorlanıyorum... Eğer Kur’an bir kesim tarafından hayat veren kitap olarak algılanıyor, diğer bir kesim tarafından bunun tam tersi bir şekilde algılanıyorsa, burada biz Müslümanları ilgilendiren çok ciddi bir mesele olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Kuran’ın özellikle Batı dünyasında ve toplumlarında farklı şekillerde algılanmasında elbette art niyetin ve propagandanın etkisi var. Ama bu ön yargıları gidermek için ne yaptık? Artık, öz eleştiriyi gecikmeden yapmamız gerekiyor.

AKİF’İN DİZELERİ: Safahat’ın bir yerinde şunları söylüyor Akif, ’Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı’. İşte bunun üzerinde ısrarla durmamız gerekiyor. 1400 yıl önce ’Oku’emriyle nazil olmaya başlayan ve Akif’in dediği gibi idraki kuşatması gereken bu ilahi kitabın müntesiplerine, açık söylüyorum, böyle bir manzara yakışmıyor. Aydınların, yazarların, bilim adamlarının özellikle de din alimlerimizin bu soruyu çok daha yüksek sesle, çok daha gayretli biçimde sormaları ve sorgulamaları gerektiğine inanıyorum.

DESTEK BEKLİYORUZ: Tüm kurum ve kuruluşlarımızla, STK’larla, aydınlarımız, sanatçılarımızla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve onun değerli mensuplarını da bir devlet projesi olan Milli Birlik ve Kardeşlik sürecinde, aktif rol almalarını sizlerden rica ediyorum, istirham ediyorum. Çok ciddi çalışmaların olduğunu biliyorum. Farklı dil ve lehçelerde vaaz ve hutbe, farklı dil ve lehçelerde Kuran-ı Kerim meali, ilmihal gibi çalışmalar belli bir aşamaya geldi. Bunun ötesinde gönüllere hitap etmek, gönülleri birbirine ısındırmak, bizi var eden yapı taşlarını, bizi birbirimize bağlayan o sarsılmaz bağları tekrar hatırlatmak noktasında da sizden destek bekliyoruz... Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin en iyi şekilde Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından anlatılacağına yürekten inanıyorum.

SÖZLERİM FARKLI YERLERE ÇEKİLDİ: Zira biz, birliğin, beraberliğin, kardeşliğin bir çimento gibi birbirine iyice kenetlendiği, birbiriyle kaynaştığı toplumuz, milletiz böyle olmamız gerekiyor. Hiç kimse bunu farklı yerlere çekmeye çalışmasın. Hakkari’deki anne ile Yozgat’taki anne, evlatlarının başında aynı Fatiha’yı, aynı Yasin’i okuyorsa, aynı duayı ediyorsa, cemaat aynı kıbleye dönüyorsa, burada ciddi bir yanlış var. Ben bunu söyledim. Bu ifadelerimin bile farklı yerlere çekildiğini gördüm. ’Başbakan meseleyi din üzerinden mi çözmek istiyor’ şeklinde yüzeysel ve art niyetli yorumlar yapıldı. Ben türküleri de, şarkıları da dile getirdim, birlikte şehit verdiğimizden bahsettim.

YENİ KERBELALAR: Biz yeter ki insanı yaşatalım, yeter ki insanı yüceltelim. Bunu ne şekilde ve nasıl yaptığınız teferruattır. Tarihimizde Kerbela gibi, Hazreti Peygamber’in torununun ve ailesinin katledilmesi gibi gerçekten son derece acı bir vaka var, bu vakadan ders çıkarmak yerine, husumeti yaşatmak yeni Kerbelalara zemin hazırlamaktır.

‘Diyanet de G.Kurmay gibi sıradanlaştı’

Diyanet İşleri Başkanlığı’nda “2010 Kur’an Yılı ve Başkanlığın Kuruluşunun 86. Yıl dönümü” dolayısıyla toplantı düzenlendi. Toplantıda Kuran-ı Kerim okundu, Kocatepe Camii İmam Hatibi İsmail Coşar, Neyzen Celalettin Biçer eşliğinde bir kaside okudu. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu yaptığı konuşmada, 3 Mart 1924 tarihinin Diyanet camiası açısından her zaman bir milat olarak değerlendirildiğini söyledi. Devletin kurumları içinde sivil bir vizyona sahip kurumların başında DİB’in geldiğine işaret eden Bardakoğlu, şöyle dedi: “Tıpkı 3 Mart 1924’de aynı kanunla kurulan Genelkurmay Başkanlığı gibi siyaset üstü bir kurum olarak tasarlanan DİB’in başlangıçta yüksek itibarlı bir kurum olarak tasavvur edildiğini ancak bu yöndeki ilk dönem uygulamalarının ileriki dönemlerde çok iyi algılanamadığını, korunamadığını ve kurumun giderek sıradanlaştığını söylersek, kimseye haksızlık etmiş olmayız. Başlangıçta yeni kurulan devletin itibarını pekiştirerek şekillenen DİB, ilerleyen süreçlerde maalesef kendi itibarını kendisi üretmek zorunda kalmıştır. Elbette bu gelişmenin birçok açıklaması yapılabilir ve her biri tartışılabilir. Ancak rahmetli Atatürk’ün bunu geçici bir durum olarak öngördüğünü ve uyguladığını sonrakilerin ise asıl olması gerekeni yaptığını ileri sürmek, gerek zihni arka plan gerek içerdiği imalar gerekse doğurduğu sonuçlar yönüyle kabul edilemez.”

Başbakan'ın gözyaşlarını tutamadığı an

Diyanet İşleri Başkanlığı'nda "2010 Kur'an Yılı ve Başkanlığın Kuruluşunun 86. Yıl dönümü" dolayısıyla toplantı düzenlendi. Kocatepe Camii İmam Hatibi İsmail Coşar, Neyzen Celalettin Biçer eşliğinde bir kaside okudu. Coşar'ın okuduğu kaside sonrasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gözyaşlarını tutamadı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluş yıldönümü ve "2010 Kur'an Yılı" etkinlikleri açılış törenine katıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda düzenlenen törene, Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra, Devlet Bakanı Faruk Çelik, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'da katıldı. Tören Kur'an-ı Kerim okunması ile başladı, daha sonra Kocatepe Camii İmam Hatibi İsmail Coşar, Neyzen Celalettin Biçer eşliğinde bir kaside okudu. İsmail Coşar'ın, okuduğu kasidenin ardından Başbakan Erdoğan gözyaşlarını tutamadı. Kasidenin okunmasından sonra tüm salon Hatip İsmail Coşar'ı alkışlarken, Erdoğan bir mendil yardımıyla gözyaşlarını sildi.

Haberin Devamı