Türkiye’de pek yakışık almaz ama adam doğrusunu yapmış

Haberin Devamı

Dünyanın en zengin 40’ıncı kişisi. Cebinde cash 1.2 milyar doları var. Ama o varyemezlik yapıp, 5.9 milyon dolara satın aldığı ev için 30 yıllık mortgage kredisi kullanmayı tercih etti. Facebook’un yaratıcısı Mark Zuckerberg’in bu tercihini Türkiye’nin önde gelen işadamlarına hatırlatıp ‘Siz de kredi kullanır mıydınız’ diye sordum. Cevaplar hayli ilginç oldu...

Fortune 500 listesinin zirvesinde yer alan şirketlerin yöneticilerinin biraraya geldiği yemekteyiz. Mutlu Dergi Grubu adına Nüket Mutlu ve Fortune Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ali Ağaoğlu’nun ev sahipliğinde Sunset Restaurant’ta gerçekleşen yemekte, oturduğum masa çok renkli.

Hemen yanımda Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen var. Onun yanında Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv oturuyor. Tekfen İnşaat Genel Müdürü Ümit Özdemir, Süreyya Ciliv ile TEB Genel Müdürü Varol Civil’in arasında. Civil’in diğer yanında müteahhit Ali Ağaoğlu var. Ağaoğlu’nun yanında ise Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın oturuyor. Akın’ın yanında yine ev sahibi pozisyonunda Zafer Mutlu. Zafer Mutlu ile benim aramda ise Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane yer alıyor.

Muhabbet sıkı. Bir ara, hazır masada bankacı kökenliler ağırlıktayken Varyemez Abi Mark Zuckerberg’in yaptığı finansal dahilik tercihine getiriyorum sözü...

-Şirketini 100 milyar dolar gibi bir piyasa değeri üzerinden halka açtı. 15.7 milyar dolarlık bir servetin sahibi oldu. Sadece halka arz ile cebine 1.2 milyar dolar cash girdi. Ancak o gitti 5 milyon 950 bin dolar değerindeki bir evi 30 yıllık mortgage kredisi ile almayı tercih etti. Siz cebinizde cash 1.2 milyar dolar varken 6 milyon dolarlık ev için 30 yıllık kredi kullanmaya tenezzül eder miydiniz?

Müteahhit Ali Ağaoğlu ilk yanıtı veren kişi oldu:

-Türkiye’de cebinde bu kadar parası olan bir adamın kredi ile ev almasını ayıplarlar. Bizim kültürümüzde yok ancak adamların kültüründe bu var. Ben şahsen yapmazdım. Bu kadar param varsa evi peşin alırdım. Belki indirim de yaparlardı...

Ergun Özen bankacı olduğunu, bana yönelttiği detay soruları ile hissettirdi önce:

-Yüzde kaç faizle almış krediyi?

-Yıllık yüzde 1.05’le almış. Oysa ABD’de 30 yıllık mortgage faizleri yüzde 3.5’ler seviyesinde. ABD 30 yıllık tahvilinin bile faizi yüzde 2.52.

-Çok iyi fiyat bulmuş yahu

-Alırmıydınız bu şartlarda krediyi?

-Düşünmeden alırdım. Serveti ne kadardı bu adamın 15 milyar dolar mı. Ancak böyle hareketlerle bu servet 30 milyar dolara çıkar.

Varol Ciliv, Süreyya Ciliv ve Mehmet Nane de kesinlikle kredi kullanmaktan çekinmeyeceklerini söylediler.

En güzel yorumu ise almaktan satmaktan korkmayan, bir şey satın alırken de sürekli bankaların kapısını çalan adam Hamdi Akın yaptı:

-Ben zaten özkaynak nedir bilmediğim için benim kredi kullanmaktan başka şansım yok, tabii ki o krediyi alırdım, havada kapardım.

*****


İDO’da dümene geçiyorum

İDO’da yapılan özelleştirme ihalesini 861 milyon dolarlık fiyatla Tepe-Akfen-Souter-Sera ortak girişim grubu kazanmış ve şirketi devralmıştı. Ancak yaz tatilleri başlayıp Bodrum başta olmak üzere tatile gidenler Yenikapı-Bandırma hattını kullanınca şikayetler arttı. Şikayetlerin temelinde zamlanan bilet fiyatları vardı. Tatilciler arabadan ayrı sürücüden ayrı ücret alınmasına da isyan ediyordu. Eleştiri oklarının yöneldiği isim ise tabii ki Hamdi Akın oluyordu.

‘Benim bir günahım yok’ dedi ve nedenini de şöyle izah etti:

-Özelleştirme sonrası bir karar aldık ve IDO’nun işletmesini Tepe grubu yapsın dedik. Ne biz ne Souter Grubu ne de Sani Şener işin içine girmedik. Tepe Grubu da Ankara’dan yöneticiler getirmiş. Belki gelen yöneticiler deniz görmediklerinden mi nedir evet biraz aksaklıklar oldu. Eleştiri okları da bana yöneldi. Ancak şimdi biraz işin içine girerek durumu kontrol altına almaya çalışacağım. İşe öncelikle web sitesinden başladık. O kadar karmaşıktı ki... Diğer tüm eleştirilen noktaları, ücret politikasını, koridor pencere yanı gibi farklı fiyat uygulamalarını da inceliyorum.

*****


CarrefourSA’da yaptığımız bir işaret fişeği atmaktı

Mehmet Nane ile aynı masada olunca sözün önceki gün CarrefourSA’da yaşanan istifalara gelmesi kaçınılmaz oldu.

-Siz, Haluk Dinçer, Faruk Bilen ve Zeynel Korhan Bilek yönetimden istifa ettiniz. Bu istifaları nasıl yorumlamak gerekiyor?

-Biz bir işaret fişeği atmak istedik. Yıllardır CarrefourSA’da yönetimsel sorunlar var. Bu sorunlar şirketin her yıl zarar etmesine neden oluyor. Rakiplerimiz ortalama yüzde 5-6 kar marjlarını yakalarken CarrefourSA zararda. Bunun da sebebinin yönetimsel olduğunu düşünüyoruz. Derdimizi defalarca Fransa’ya anlattık. Ancak talihsizlik midir bilinmez son 5 yılda 4 CEO değişti. Her CEO değişikliği ile bizim konu gündemin arka sıralarına düştü. Adamların önceliği Fransa’daki operasyonu toparlamak olunca, bizi görmediler. Bizim yaptığımız aslında bir işaret fişeği atmak, dikkati buraya çekmekti. Gelin bir an önce bu sorunu çözelim yoksa şirket elden gidiyor mesajıydı.

-Peki bu istifalar sizin satışa daha yakın olduğunuz anlamına mı geliyor?

-Hayır kesinlikle değil. Satışa da alıma da eşit uzaklıktayız. Yeter ki masaya oturalım ve bir neticeye varalım. Çünkü zaman şirketin aleyhine işliyor.

*****


Ali Ağaoğlu Montenegro’ya HES bakmaya gitmiş

Müteahhit Ali Ağaoğlu haftasonu Montenegro yani Karadağ’da olduğunu söyledi. Tatili işle birleştirmiş.

-Orada ne gibi bir iş peşindesiniz?

-300 MW’lik bir hidroelektrik santral satışa çıkmıştı. Ona bakmaya gittim.

Ağaoğlu 147 MW’lik rüzgar santralini 240 milyon euro’ya Doğan’a sattığında ‘Ağaoğlu enerji işinde agresif büyümeden sözederken küçülüyor’ yorumları yapılmıştı. ‘Anlaşılan enerjiye olan ilginiz devam ediyor’ dedim.

-Tabii ki devam ediyor. Sattığımız rüzgar santrali bizim enerji portföyümüzün yüzde 9’luk bir bölümüydü. Enerjiden çıkmak gibi bir niyetimiz yok, satın alma fırsatlarına sürekli bakıyoruz.

*****


Çağla Kubat: rüzgarı direkt alıyorum PortAlaçatı ile sorunum yok

Alaçatı’da sörfçülerin isyanını dile getirdiğim yazıda Çağla Kubat’ın da adı geçiyordu. Valiliğe şikayet dilekçesi veren ve Port Alaçatı projesi ile yanında inşa edilen marinanın sörfçüler için büyük tehdit oluşturduğunu belirtip şikayetçi olan sörf okulları arasında yer almadığını söyledi. Kubat “Sanırım okullar olarak kurulan birlik adına böyle bir girişim oldu. Teknelerin geçişi ile ilgiliydi. Ancak benim doğrudan bir şikayetim olmadı” dedikten sonra şu açıklamasına yer vermemi rica etti:

‘Port Alaçatı projesi ile ilgili benim ya da okulumun valiliğe verdiği bir şikayet dilekçesi bulunmamaktadır. Okulum konumu itibarıyla rüzgarı direkt almaktadır ve karşıdaki Port Alaçatı evlerinden etkilenmemektedir. Limandan çıkan deniz trafiği de bizim okulun eğitim sahasının içinden geçmemektedir. Haberde ismi geçen Supper Club, Akçakaya Mevkii’nde olan okulumuza karadan 5 km uzaklıktadır. Bu konuda herhangi bir makama hiçbir şikayetim olmamasına rağmen ismimin geçmesinden üzüntü duymaktayım”

Belediye yetkililerinin şikayetçi olanlara karşı her türlü silahıyla saldırıda bulunduğunu biliyorum. Bu yüzden Kubat’a verdiğim sözü yerine getiriyor ve açıklamasına yer veriyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR