Gazete Vatan Logo

Dumlupınar'ı geç ve hatalı emir batırdı

1953'te Türkiye'yi yasa boğan kaza nasıl oldu? En kritik anda hangi hatalı kararlar verildi? Ödüllü belgesel "Dumlupınar" yakın tarihe kadar sır olarak kalan faciayı aydınlatıyor

Türk denizcilik tarihinin en büyük facialarından biri olan olaydan önce Dumlupınar denizaltısının Türkiye'ye geliş öyküsünü anlatalım... 2. Dünya Savaşı'nın en kanlı yılları... Amerika denizdeki egemenliğini ilan edebilmek için gemi üstüne gemi yaparak okyanusa indiriyordu. 23 Nisan 1944'te Blower denizaltısı da okyanusla tanıştı. 10 Ekim 1944'te ilk görevi için Panama'ya doğru hareket etti. Sis ve fırtınada ilerleyen gemi büyük bir gürültüyle sarsıldı. Amerikan devriye botuyla çarpışan Blower'de kocaman bir yara açılmış, denizaltı ilk görevine gidemeden çok şanssız bir başlangıç yapmıştı. Bu olay Blower'e 'uğursuz' damgası vurulmasına yol açtı.

Aradan 6 yıl geçti. New London deniz üssünde büyük bir tören yapıldı. Marshall Yardımları kapsamında Blower ve Bumper denizaltıları Türkiye'ye devredildi. Bumper'e Çanakkale ismi takılırken Blower'e ise Dumlupınar dendi.
Donanmada üç yılını dolduran Dumlupınar, Ege'deki NATO tatbikatına katıldıktan sonra Çanakkale Boğazı'na yöneldi. Su yüzeyinde seyreden denizaltının köprü üstündeki gemicileri dev bir gölge gördü. Bu gölge, İsveç bandralı Naboland adlı gemiydi ve ölüm gibi yaklaşmaktaydı.

Vardiya Amiri Üsteğmen Hasan Yumuk kaptan ve Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu hemen olaya müdahale etti. Ya Naboland'ın önünden geçecek ya da geriye hareket edeceklerdi. Çelebioğlu "Son yol tornistan" emrini verdi. Ancak bu emir sonucu çarpışma gerçekleşti. Baş bodoslamadan açılan delikten deniz suyu Dumlupınar'a dolmaktaydı. 6 bahriyeli suya düşmüş, 81 denizci ise Marmara'nın derinliklerine gömülen Dumlupınar'da sıkışıp kalmıştı.

Naboland'dan hemen filika indirildi. Gemi komutanı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Vardiya Amiri Üsteğmen Hasan Yumuk ve iki Astsubay kurtarıldı. Gözcü erler Veysel Saygılı ve Enver Uçar kurtulamayıp can verdi.

Kazadan sonra 1. İnönü Denizaltısı olay yerine ulaştı. İlk hedef "denizaltı battı şamandırası"na ulaşmaktı. Çünkü bir denizaltı battığında bu şamandıra su yüzeyine çıkardı. Şamandıradaki telefonla da denizaltıyla irtibat sağlanırdı. Saat 06.40'ta balıkçı teknelerince Dumlupınar'ın "denizaltı battı şamandırası" bulundu.

Dumlupınar'la ilk görüşmeyi 1. İnönü Denizaltısı ikinci komutanı Suad Tezcan yaptı. Tezcan ile elektrik subayı Selami Özben arasında şu konuşma geçti:

-Alo Dumlu...
-Evet, Dumlu...
-Ben Üsteğmen Suad...
-Ben Selami...
-Durumu anlat.
-Yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı...
-Kaç kişisiniz?
- 22...
-Diğer dairelerle irtibat var mı?
- Yarım saat evvel kıç batarya dairesiyle konuştum.
-Merak etmeyin, "Kurtaran" geldi, biz buradayız...

Sigara içmeyin
Tablo şuydu: Su alan bölümlerdeki 59 denizci hayatını kaybetmişti. 22 denizci ise torpido dairesine sıkışmıştı. Ve tekrar Dumlupınar'la irtibat kuruldu.

- Selami, nasılsınız?
- Hava biraz fenalaştı...
- O hava size iki gün yeter, çocukları yatır. Sigara içmeyin.
- Sigara içmiyoruz. Işık da yok.
- İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.
- Kullanmıyoruz zaten.

Dalgıçlar dalamadı
Kazadan 10 saat sonra Kurtaran gemisi olay yerine ulaştı ancak 25 saat sonra Dumlupınar'ın üstüne sabitlenebildi. Şiddetli akıntı ve fırtınaya karşı verilen mücadelede Dumlupınar'la irtibatı sağlayan "denizaltı battı şamandırası" koptu. Şanssızlıklar bununla da kalmadı. Dumlupınar'ın "çan kılavuz teli" yoktu. Bu tel, kaza anında kurtarma gemilerinin, denizaltıya "çan" yani kurtarma kabini göndermesini sağlayan güvenlik teliydi. Artık iş dalgıçlara kalmıştı. Dumlupınar'a inecekler ve çan kılavuz telini Dumlupınar'a sabitleyeceklerdi. Böylece indirilecek çanla denizciler kurtarılacaktı. Ancak denize atlayan dalgıçlar akıntı nedeniyle yaprak gibi savruldu.

7 Nisan 1953'te kazanın üzerinden 72 saat geçmişti. Radyoda denizcilerden umut kesildiği ilan edildi. 81 denizcinin adı artık Türk ulusunun şehitler listesindeydi.

Dumlupınar Belgeseli'ni hazırlayan Savaş Karakaş
Sancak 15 rotasında gitmeliydi Televizyoncu Savaş Karakaş 6 yıl süren çalışmayla Dumlupınar denizaltısının batışıyla ilgili belgesel hazırladı. Genelkurmay ve mahkeme tutanaklarını araştıran, faciadan kurtulanlarla görüşen Karakaş, tespitlerinden yola çıkarak facianın nedenlerini şöyle aktarıyor: "İlk hata Dumlupınar'da yapıldı. Denizaltı Çanakkale Boğazı'nda sağ tarafta ilerliyordu. Nara Burnu'nu döneceği zaman Naboland'ı gördü. O anda denizaltının komutası Hasan Yumuk'taydı. Üsteğmen Yumuk sağa gidilmesi için "Sancak 15" emrini verir. Bu dümenin 15 derece sağa doğru kırılması anlamını taşır. Böylece Naboland'dan uzaklaşacaktı. Ancak gemi komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu denizaltının burnunun karaya döndüğünü görür ve karaya oturmasından endişe ederek komutayı ele alır, "iskele alabanda" emrini verir. Bu, geminin burnunun tam sola çevrilmesi anlamına geliyordu. Bu emir ile denizaltının yönü değişir ama bu sefer Naboland ile çarpışma ihtimali kaçınılmaz olur. Yüzbaşı son olarak geminin geri gitmesi kararını alır ve "son yol tornistan" emrini verir. Bu emir motorların patlama ihtimali gözardı edilerek geriye gitmesi demektir. Fakat bu emir için artık çok geç kalınmıştır ve çarpışma olur. Eğer Hasan Yumuk'un verdiği emir iptal edilmeseydi bu kaza olmayacaktı."

Yarın
* Kaza sırasında Dumlupınar'dan denize düşenler nasıl sağ kurtulduklarını anlatıyor?

* Dumlupınar adı verilen denizaltılarının kaderi ne oldu? Niye artık denizaltılara Dumlupınar ismi verilmiyor?

* Aradan 50 yıl geçmesine rağmen Dumlupınar'a inmek neden hâlâ çok zor?

Haberin Devamı