Kullandığımız ilaçların çevreye etkisi

Haberin Devamı

Geçen hafta Dünya Farmakovijilans kongresi için Gana’daydık. Oturumlardan biri ekofarmakovijilans, yani ilaçların çevreye etkisi ile ilgiliydi.

İçtiğimiz ilaçlar çevreye yayılıyor

Kullandığımız ilaçlar kanalizasyon sularından tatlı sulara karışıyor. Yapılan çalışmalarda göl ve nehirlerde çeşitli ilaçlar saptanabilir düzeyde bulunmuş. İngiliz Çevre Ajansı tarafından yapılan analizlerde, son yılların en çok kullanılan antidepresan ilaçlarından Prozac, Thames nehrinde hatırı sayılır miktarda saptanmış. Bir başka ünlü nehir olan Po ise kokain deposu.

Kızılgöz balığında cinsiyet değişikliği

Tatlı su balıklarından kızılgöz balığında cinsiyet değişikliği, ara cinsiyette artışlar gözleri bu tarafa çevirmiş. Nedenini araştıran araştırmacılar, ilginç bir sonuca ulaşmışlar. Cinsiyet değişikliği gösteren balığın bulunduğu sularda, doğum kontrol haplarında yer alan östrojen yüksek düzeyde çıkmış.

Asya akbabalarının ölümü

Asya akbabalarının anormal ölümünü inceleyen bilim adamları, Hindistan’da akbaba ölümleri ile sığır leşi yenmesi arasında bir ilişki bulmuşlar. Çalışmaları derinleştirince sığır leşinde, eklem ağrılarında kullanılan diklofenak sodyum düzeyinin yüksek olduğunu saptamışlar. İlacı akbabalara uygulayınca, akbabaların ilacı tolere edemediği, ölüme yol açtığı görülmüş.

Çevreye yayılan ilaçların listesi bu kadarla sınırlı değil. Kalp ilaçları amlodipin, fenodipin, propranolol derken liste uzayıp gidiyor.

Sorun üretimde değil

Aslında hormon ilaçları, kanser ilaçları gibi sağlıklı insanların maruz kalmaması gereken ilaçların üretimi son derece sıkı denetleniyor. Bu tür ilaçların üretildiği alanlarda başka ilaç üretimine izin verilmiyor. Üretim esnasında çevreye bulaşmayı önleyecek tedbirler çok daha fazla. Üstüne üstlük, AB ülkeleri ilaç sanayiinde gerek insan, gerek ise veteriner ilaçlarının üretiminde çevre dostu yöntemlerin kullanımını 2004 yılında mevzuatla düzenlemiş durumda.

Ancak, sularda saptanan ilaçlar üretime değil kullanıma bağlı. İlaç kullanıldığında bilindiği gibi vücut tarafından işleniyor ve ara maddeler çıkıyor. İçme sularında saptanan bu ara maddeler, kullanılmış ilacın kanalizasyonla bulaşmasından kaynaklanıyor. Bu konuda etkili bir tedbir almak kolay değil.

Çevre duyarlılığı ile bilinen Al Gore, 1 Haziran 2007’de, Kyoto Sözleşmesi ile ilgili New York Times’a verdiği demeçte, kullandığımız ilaçların yarattığı çevre kirliliğinin önemine vurgu yapmıştı.

Çözüm için

Şu an bilim adamları, ilaçların yarattığı çevre tehlikesini bilimsel olarak değerlendirme yöntemleri oluşturmaya çalışıyorlar. Bu ilaç atıklarının doğada kalıcılıklarını, canlılarda birikim yapma düzeylerini sınıflayarak tehlikenin düzeyine göre kategorize ediyorlar. Kısa vadede atıkların arındırılması gerektiğini belirten uzmanlar, orta vadede eğitim ve uzun vadede yeşil ilaç üretimine geçişin şart olduğu konusunda görüş birliğindeler.

Saptanan düzeyler düşük olsa da, ilaç atıklarına içme sularından, gıdalardan sürekli maruz kalmanın insan sağlığı için bir tehlike yaratmadığını söyleyemeyiz. O halde çok geç olmadan çözüme şimdiden kafa yormalı.

DİĞER YENİ YAZILAR