Vivaldi tadında...

Haberin Devamı

Hani dün, “iyileşmeye başladık” diye yazdım ya... Gezi ve 17 Aralık’ın sayesinde ruhlarımız tamir olmaya başladı falan da!..

Her zaman böyle büyük krizler çıkmaz! Yoksa çıkar mı? Hatta daha kötüsü, bu kriz bitmez mi? Bunlar iyi günlerimiz mi?

Olsun, bizim bu yeni duruşumuzu korumamız lazım.

Hazır kendimizi unutmuşken. Kalp kırıklıkları, yıpranmışlıklar önemini yitirmişken. Bu kadar zayıf düşmüşken, son darbeyi de vurmak lazım. Ki bir daha geri gelmesinler!

Nasıl mı?

Bir araştırma okumuştum, “Kırık kalplere müzik iyi geliyor” diye... Bana iyi geldiği kesin! Kırık olmasa da, kalbime, ruhuma her zaman iyi gelir. Neşeme de, hüznüme de, sıkıntıma da, enerjime de iyi gelir. Hatta onsuz hepsi yarımdır. Müziksiz yani...

Ama senkron tutacak. Ruh hâline göre dinleyeceksin. Tabii bu, üzüntülüysen hüzünlü bir şarkı, neşeliysen ritmik şarkı dinle anlamına gelmiyor!

Ama eğer ortada müdahale edilecek bir durum varsa...

Unutma!

Bazen sen seçersin şarkıları, bazen de şarkılar seni yönlendirir.

İşte o zaman stratejik bir karar almak gerekir. Ben bu duyguyu aşacak mıyım yoksa ona yenilecek miyim?

Bazen insan yenilmek de ister.

Ama şimdi zaman, o zaman değil!

Tam tersine, “sil baştan“ sendromundan kurtulma zamanı...

Geri dönmek şartıyla!

O hâlde ne dinleyeceğiz?

Önce ne dinlemeyeceğimizden başlayalım...

Mesela arabesk...

Asla dinlenmeyecek. Bu ara olmaz! Nedenini yazmama gerek yok herhâlde!

Mesela Türkçe pop... Çakma arabesk olduğundan o da dinlenmeyecek! Seni anında, değeri anlaşılamamış, terk edilmiş, acınacak yalnız insan havasına sokar. Öyle değilsen bile “öyleyim” sanırsın.

Mesela nostalji... Yerli-yabancı nostaljiye zinhar yaklaşılmayacak. En iyi ihtimalle aklın ilk aşkına gider ki, hiç sırası değil! Yıpranmadığın günleri hatırlamak sana acı verir. Hüzün verir. Hatta o sırada kendini çok masum bile zannedebilirsin.

Mesela rock-caz... Onlar bile olmaz! Zira sapıtabilirsin. Yani sapıtmaktan kastım, gereksiz derecede umarsızlaşabilirsin. “Bir daha mı gelecem dünyaya!” hâli ki, ona da gerek yok!

Pekiii, ne dinleyeceksin?

Ne dinlersen o’sun ya... Ne olmak istiyorsun?

Nasıl bir melodi? Onu dinle!

Benim tavsiyem klasik müzik. Ama şöyle hafif olanından..

Vivaldi mesela...

Fazla iniş-çıkışı olmayan ama şahsiyeti ve ağırlığı da olan... Neşeli ama ne yaptığı belli olan...

Sıkmayan...

Germeyen..

Aslında Vivaldi tadında bir insan olacaksın...

Ondan sonra ne dinlersen dinle!

Ama Vivaldi’ye geri dönmek şartıyla...

DİĞER YENİ YAZILAR